14
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1556
Okunma


SÜSLÜ CELAL- derlermiş benim kayınpedere gençliğinde. KAHVECİ CELAL diyenler olsa da O kendisine –SÜSLÜ- denilmesinden hoşlanırmış. O yokluk yıllarında giyinir kuşanır kılığına dikkat edermiş. Hele bir de- YASEMENLER DİLE GELDİ- türküsünü söylermiş ki dillere destan. Düğünü olanlar onu nerede olsa bulur, davet eder, o türküyü söyletirlermiş.
Yasemenler dile geldi
Bülbül uçtu güle geldi
Bahçeler hep yeşillendi
Yine canânım gelmedi
Bilmem bilmem neden bilmem
Ah nazlı (gitti) canânım gelmedi
Yasemenler dizi dizi
Kimse bilmez halimizi
Kavuşmadan öldürecek
Bu sevda her ikimizi
Bilmem bilmem neden bilmem
Ah nazlı (gitti) canânım gelmedi
Hiç nazlanmaz çağrılan düğünlere gidermiş. Tek şartı varmış:
“Rakımı verin. Ben o büyük bardaklarla içmem. Çay bardağı olacak. Kaldırınca bir seferde kafama dikerim.”
Uluborlu ne ki?Küçük bir ilçe. Öğrenmişler huyunu. Çok rakı, az su doldurduğu çay bardağını bir seferde içer boş bardağı masaya vurur:
“Elehhh” dermiş.
Bunları o aileye damat olduktan sonra öğrendim. Beraber içtiğimizde oldu.
Üç kızı var kayın pederimin. En büyük kızı bende. Memleketim Amasya. Görev yerim Kayseri. Eşim Isparta’nın kazası Uluborlu’lu. Kader böyle bir şey işte…
Eşim ilkokulu bitiriyor:
“Baba ne olur beni okut.”
“Ne olacak okuyup ta? Kim bakacak gardaşlarına? Kim temizleyecek altlarını? Kim doyuracak onları?
Okutmamışlar.
Dedim ya kader böyle bir şey işte. Evlendik. Zaman zaman her evde oluyor huzursuzluk. Toplayıp çıkarınca bakıyorum hesaba. Biz mutlu gözüküyoruz kayıtlarda.
Bizden sonra, diğer iki kızını da yemedi. Yedirdi. Okuttu. Memur etti.
Kayın valide de, kayın peder de 88 yaşında. Onlar yaşasınlar. Onlar benim moral kaynağım.
Eğer onlar yaşıyorsa doğru bir matematik olmasa da ben daha da yaşayacağım.
Kayınvalide beş senedir alzaymır. Kayın peder;
Düğünleri bir türküyle şenlendiren kayın peder, bastona düşmüş.
Telefon geldi iki gün önce:
“Bittim artık. Ortalık kış. Evim sobalı. Bakamıyorum. Sen bilirsin bir çare bul oğul.”
Okutup memur ettiği ve memurlarla evlendirdiği diğer iki kızının da kapılarının önünde arabaları var. Onların önemli işleri varmış. Getiremezlermiş. Isparta Uluborlu arası kırkbeş dakika. Oğlum Antalya Kaş’ta görevli. Beş saat Kaş’la Uluborlu arası. O da asker benim gibi. Bilenler bilir. Asker garnizonu izinsiz terk edemez. Atladı arabasına. Gitti getirdi iki ihtiyarı evimize. Hemen de döndü.
.Evimde çerçeveli üniformalı bir resmim var duvarda. Kayın valide resmime baktı. Baktı.
“Kızım bu senin kocandı. Öldü değil mi?
Hemen ben girdim söze:
“Evet. O kızının kocasıydı. Öldü. Şimdi ben kızının dostuyum.”
Döndü nefretle baktı kızının yüzüne:
“Yazıklar olsun sana. Bu yaştan sonra kötü kadın mı oldun kızım?”…
Şaka yapmaktı niyetim aslında. Ama hasta da olsa ahlak anlayışını duyunca utandım.
Eğer ben önce ölmezsem o iki ihtiyara ölünceye kadar bakacağım.
Ne var şimdi bu yazıda diyenleriniz olacaktır. Haklısınız.
Siyaset yazmıyorum. İnançlıyım. Ama kimseye de din öğretmeye kalkmıyorum.
Allah’ıma dua ediyorum.
“Aklımı alma. Yatırma”
YAŞIYORUM. VE… YAZIYORUM,