Merhabalar Efendim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Ancak şunu belirtmeliyim ki yazdıklarım tek tek cevap verilmesi gereken, akademik çerçevede makaleler değil. Ben, dediğimiz şey 5 duyu ile algıladığımız dünyadan başkası değil. Ben dediğim ben ise 'mommy issues' stigmasını hak eden birisiyim. Kimseyi çuvaldızlamıyorum ancak kadınlar konusunda hayli tecrübeli bir adam olarak bildiklerimi, redditten ilk okuduğumda adı konulmamış gözlemlerime bir isim koyarak incelemeye devam ederek elde ettiğim verileri yazıya döktüm.
Genler gibi bir durum biraz bu, genlerin de etkilediği. Benim gibi annesinden 0-2 yaş arası ayrılmış bir arkadaşım kadınsız, herhangi bir kadınla telefonda dahi mesajlaşmadan, konuşmadan yapamazken, ben de kadınla yapamayan bir adamım mesela. ALgı ve genlerden başka bir sebep yoktur sanırım aramıza bu farkı koyan.
Bilime saygım büyük ancak gezegenimizdeki bilim sektörüne hiç ama hiç inanmadım. Hele hele psikiyatrist, psikolog gibi şarlatanları hiçbir zaman ciddiye almadım. Çok da erken yaşta tanıştım kendileri ile. İlk kez 7 yaşında botlarıma küfür ettiğim için gittim. Bu durum Jung'u sevmeme hiç engel olmadı yine de.
Bilgisayar bilimi, fizik bilimi, kimya bilimi, matematik bilimini görmezden gelmek şirktir bana göre. Sorun dediğim gibi sektöriyel bir hal alması. Pazarlanıyor olması. Bir ürünün oluşumunda kullanılarak pazarlanması değil, bu zaten olması gereken, menfaate dayalı yanlış yönlendirmeler kast ettiğim.
Freud'un burnuna tozu doldurup doldurup ortaya attığı fikirleri hiç savunmadım. Dediğim gibi, psikologlar ve psikiyatristlerde büyüdüm, zerre kadar faydalarını görmüş kul da değilim. Hatta daha çok kendisine atıflar yapıp duran Lacan'ı severim ama onu da çok sosyalist bulurum. Yine de anti psikiyatr tavrı gerçek, doğru en azından.
Bert Hellinger'ın dediklerine gelince; zaman dediğimiz şey bir insan için; a olayını ya da olgusunu düşünürken, 5 dakika sonra b olgusunu ya da olayını düşünürsek işte zaman o zaman geçmiş oluyor bende. Statik olarak algılamasam da algılamaya çabalıyorum diyelim. Gerçekten de ne kadar çok şey düşünürsem o kadar çabuk geçtiğini gördüm dakika denen, saat denen şeylerin de. İnsan belleğinde tecrübeler arttıkça zamanın da daha hızlı geçiyor hissine kapıldığımızı California'da muhtelif üniversitelerde kanıtladılar çokça. Yani ben de algımız tertemizken, neredeyse hiçbir kuralla kısıtlanmıyorken edindiğimiz tecrübelerin çok ama çok önemli olduğunu düşünüyorum, Freud, psikoloji, psikiyatriden bağımsız olarak. Psikolojiyi hiçbir zaman bilim olarak görmedim, psikiyatri bir bilimdir, ne kadar doğruya hizmet etmese de. Tıp zaten düşünülmesi gereken, ambleminde bile sürüngenlerin olduğu bir alan. Hiç bunlara girmeyeyim burada.
Madem çuvaldızlamıyorum dedim, biraz kişiselleşeceğim izninizle. Annem gerçekten iyi bir kadındır. Öğretmen, bizim için gecesini gündüzüne katmış, fedakar, vefakar, kolay pes etmeyen(hele konu ben ve kardeşim olunca), kendisinden verirken hiç düşünmeyen bir kadındır. Sevgiyi algılama ve gösterme konusunda ciddi sorunları var fakat. Mesela iki köpeğimle karşılaştığında, erkek köpeğim tüm kadınlara hayrandır, hayran hayran sevgi ile anneme bakarken 'hain hain bakıyor' dediğini duyduğumda aslında hain hain arkadan bakan kızımdı. Çok sevgi dolu bakıyordu oğlum oysa. Bunu örnek olsun diye anlattım. Bu durumun üstüne çokça konuştuk kardeşimle. Sorunun annesi olduğuna emin olduk. Annemin annesi ise 13 yaşında babasını kaybetmiş, üç abisine annesi ile bakmış, abileri de kendilerine ekonomik olarak bakarak yetişmiş bir kadın. Yani maalesef ki almak ve vermek dengesini maddi olarak almak ve maddi emeklerle tükenerek olduğu algısına yerleşmiş ve çocuklarını da bu algı çerçevesinde büyütmüş birisi. Bazen de oğulda görünmeyen şey torunda görünür. Ama o durum genetik, sizce genler bu kadar aktarılıyorken, algı ve duygular aktarılmıyor mu? Nesilden nesile aktarılabilen bir şey, 20 - 30 yıl gibi bir sürede nasıl insanın algısından silinebilir ki?
Böyle şeyleri yazarken, fikirlerine değer verdiğim olgun ya da yaşlı bir ruh okur da üstüne alınır belki diye çekinceler içinde yazarım, bir çoğunu da yazmam. Burada başıma gelmiş sanırım... (:
Çözüm mü? Pek rasyonel bir çözümü yok böyle durumların. Sadece ürememek. İş işten geçmedi ise...
Sevgilerimle.