3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
558
Okunma

.
Zaman zaman hepimizin karşısına dilenciler çıkmıştır. Kimileri topal, kör, dilsiz, sakat numarası yapar. Sara nöbeti geçiriyormuş gibi düşüp ağzından köpükler çıkaranı mı ararsınız, "Ağabeyçi Erzurum’dan yeni gelmişıh, iş bulamamışıh" diyeni mi..! “Bi dakkacılar” vardır; ya yakınını hastaneden çıkaramamış ya da bir yere gidecektir ama bilet parası yoktur.
Dilencilere para vermek, hele hele hepsine vermek gerekir mi? Ben pek vermemeye çalışıyorum. İhtiyacı olana yardım etmek elbette gerekir. Ama nasıl !! Ben sık sık şehir dışına çıkıyorum. Marketten ihtiyaç maddeleri alıyorum. Yol üstünde bir köye uğrayıp bu köyde fakir var mı diye sorup onlara veriyorum. Öyle bir çağdayız ki kimin gerçekten ihtiyacı var, kimin yok bilmek mümkün değil. Televizyonlarda falan görüyoruz. Zabıtalar dilencileri topluyor bazen. Görüyoruz ki sakat olan, kör olan, topal olanlar aslında sapasağlammış meğer.
İçlerinde gerçekten ihtiyaç sahibi olanlar var. Gerçek ihtiyaç sahipleri daha hederli. İstemekten utanıyorlar. Bazılarında hikmet de vardır. Boş değillerdir. Bu tür yaşanmışlıkları zaman zaman duyarız.
Ankara Bahçelievler’de yürüyerek gidiyorum; bir dilenci çıktı, para istedi. Vermeden yürüdüm. Arkamdan "Muhammed (S.A.V) aşkına !!" deyince zınk diye durdum, tepemden kaynar sular döküldü sanki. Döndüm verdim.
Konya Mimarlık’ta okuyoruz. Sene 1982-83 falan. Vakit ikindi ile akşam arası. 4-5 arkadaş Nalçacı’dan Alaattin’e yürüyerek gidiyoruz. Devlet Hastanesi’nin orada karşımıza bir dilenci çıktı. Meczup biri, üstü başı perişan. Yanımızdaki arkadaşlardan biri de Konya’nın yerlisi Osman Özyurt diye bir arkadaşımız (2009 Yılında rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun). Osman onu biliyormuş. Namı "Pir Ali" imiş.
Bu Pir Ali bize: "20 Lira vereceksiniz" dedi. "Yav etme eyleme biz öğrenciyiz. Hepimizin cebindekini toplasan 20 Lira yoktur belki. 3-5 lira verelim" dedikse de "Yok 20 Lira vereceksiniz" diyor, başka şey demiyor. Sonuçta veremedik. Yürüdük. Arkamızdan "İnşallah başınıza yağmur yağar" diye seslendi.. Öyle deyince hepimiz ister istemez havaya baktık. Hava açık, en küçük bulut bile yok. Gülümseyip devam ettik. 100-150 metre falan ya gittik ya gitmedik. Yav arkadaş bi yağmur yağdı, bi yağmur yağdı sanki kovayla boşaltılıyor.
Ya "Taş yağsın" deseydi?
Şimdi düşünüyorum da; biz o gün o parayı, o 20 Lirayı verebilseydik, acaba ne olurdu..?
Suat ZOBU
(Yaşanmışlıklardan)
.