9
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1502
Okunma


Silahlı Kuvvetler rütbeli personel olarak; Subay, yedek Subay, Astsubaydan oluşur. Statü olarak yedek Subaylar Astsubayların üstüdür.( Bir de Uzman Çavuş sınıfı var. Bu sınıf oluşturulduğunda ben emekli olmuştum. Onlar hakkında fazla bir bilgim yok)
Hava Kuvvetleri diğer Kuvvetler gibi değildir. Tekniktir. Bilgiye, beceriye, yeteneğe önem verilir Hava Kuvvetlerinde. Askeri kurallar saklı kalmak kaydıyla bazı projelerde statü gözetilmeksizin çalışmalar yapılır.
Subay ve Astsubaylar okuldan mezun oldukları halde yedek Subaylar üniversite mezunu olarak orduya asteğmen rütbesiyle girer. 7-8 ay askerlik yapar, terhis olurlar. Halk arasında:
“Sen Astsubaysın. Ama bir domino taşlı Asteğmene selam vermek zorundasın” söylemi yaygındır.
Doğrudur. Gerekirse selam da verilir. Ancak Yedek subaylar kültürlü, okumuş insanlardır. Kendisinden yaşca büyük Astsubaylara” ağabey “ya da “şefim” diye hitap ederler.
Emekli olmadan evvel işlevleri aynı üç birliğin teşkilat ve kadrosunun belirlenmesi projesinde birçok Asteğmenle 3 seneye yakın genelde uyum içerisinde çalıştık.
Teknolojinin bu kadar hızlı ilerlemiş olmasına;
“Teknoloji insanı, insanlığı devreden çıkartıyor.”
Gerekçesiyle karşı olmama rağmen, faydalı yönleri de tabiî ki var. Bundan yirmi yedi sene önce tanıdığım bir Asteğmenim vardı. Ne ben onu unuta bildim. Ne de O beni unuta bilmiş… Canım ciğerim O kardeşim beni bu teknoloji sayesinde buldu.
Gartalımm derdim ben ona, O da bana canım ağabeyim… Endüstri mühendisiydi. Çok konuşup ta hiçbir şey söyleyemeyenlerden değildi. Çalışkandı. Çok bilir az konuşurdu. Efendiydi. Saygılıydı. Duyguluydu. En önemlisi de mertti. Şimdi büyük bir kuruluşun Müdürlüğünü yapıyormuş. Çok mutlu oldum tabii. Her şeyin en iyisini her zaman hak eden birisiydi O. Çoğunluğu bu sitede yayınlanan yazılarımdan oluşan kitabımdan gönderdim O na. Kitabımı aldıktan sonra bana yazdığı yazısı aşağıda. Bundan bahsetmemin nedeni:
“Bakın ey dostlar ben ne imişim?” demek, kesinlikle değil. Niyetim dostluğun güzelliğini vefasını vurgulamak.
Gartalım benim. Beni davet ediyorsun. Mutlaka gelecek, seni hasretle kucaklayacağım. O günleri tekrar yaşarız. Öperim o dost gözlerinden. Duygulu yüreğinden…
27 sene önce de yazardı Bedri abi
Kadro analizin kapısından içeri girişi hala aklımdadır.
O kısa boyundan beklenmeyecek uzun adımlarıyla,
lunaparka ilk defa gitmiş bir çocuğun içi içine sığmaz berrak, pirüpak coşku dolu sesi ile ‘’Gartalımmm’’ deyişi…
27 sene önce olduğu gibi 27 sene sonra da aynı temadan yüzlerce hikâye çıkaracak kadar yaratıcıdır Bedri abi.
Hikâyelerinde genel olarak kırsal kesimin mert, dürüst, temiz duygularını ön plana çıkarması, kendi ruhunun bir yansımasıdır adeta.
Sabahattin Ali nin Kuyucaklı Yusuf kokusunu duyarsınız. Yürekli, mert delikanlıların, kırsal kesimin acımasız, despot otoritesine karşı duruşunu görürsünüz hikâyelerinde Bedri abi nin.
Zor iştir yazarlık.
Yenilmek gerekir; on kere, yüz kere yenilmek ve hepsinde tekrar tekrar ayağa kalkıp, bir parça bile ödün vermeden kişiliğinden, toprakta ayak izini bırakacak kadar sağlam basabilmek gerekir yeryüzüne, yazar olabilmek için.
Bir yazarın hikayesindeki kahramanı kendisidir aslında.
Siz ne iseniz yazınızdaki kahramanınızda odur.
Siyah beyaz Türk filmlerindeki masum esas oğlanın; uğradığı haksızlığın, çektiği acıların ardından en nihayetinde kazandığı zaman annelerimizin mutluluktan ağladığı, masumiyeti bulursunuz Bedri abi nin hikâyelerinde.
Zor iştir yazarlık.
Bir yazar kendisini ne kadar ailesine, çevresine anlatsa da, ne kadar dinleyeni olsa da; asla rahatlayamaz hissettiklerini kağıda dökmeden… En kadim dostudur kağıdı ve kalemi bir yazarın.
Bir keresinde bana demişti ki; Gartalım bir gün bir kitap çıkarırsam o kitabın arkasında bir fiyat yazmayacak. Para veren değil yıllarca bana sevgisini veren, zor zamanlarımda yanımda olduklarında zorluğu kolaylayan yakınlarım alacak bu kitabı.
Ve dediği gibi de yaptı kendi küçük yüreği büyük koca Bedros.
‘’Günlerden bir gün, o günün yirmidört saatinden herhangi bir saat. O saatin herhangi bir dakikası. Verilen nefes bir daha alınamayacak. BİR YAZAR ÖLDÜ diyecekler.’’
Demişsin ya kitabının önsözünde.
Emin ol kitaplığın en görünür yerinde olacak mavi kaplı DÖRT DÜĞME. Kapağında hikayelerindeki kahramanların gibi insanın görünce sarılası gelen halk adamı fotoğrafı ile.
Kocaman sarılıyorum sana…
E.G.