1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1206
Okunma
![Mimaride Değişik Tasarımlar [OLMALI]](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/181386.jpg)
Mimarlık özgün eserlerin üretildiği, insan yaşamını daha kaliteli hale getirmeye yönelik bir sanattır.
İnsanlık tarihinde mimarlık iki taşı üstüste koymakla başlamış, günümüze kadar gelmiştir. Mimari eser para demektir. Biz Türkler tarih boyunca her zaman bağımsız bir devlete sahip olmuşuz ama asla zengin bir millet olamamışız. Bunun en büyük nedeni tebaamız altındaki insanları köle olarak çalıştırıp sömürerek zenginleşemediğimizdir. Türkler kendileri köle olmadığı gibi başkalarını da asla köle olarak kullanmamıştır. Başka milletlere ait olsa bile yönetimimiz altındaki yerleşim yerlerine hep meccanen hizmet götürmüşüz.
Başka milletler öyle mi peki..? Avrupa’ya baktığınız zaman pek çok sivil mimari eser görmeniz mümkündür. Avrupa aristokratları zenginliklerini köle olarak çalıştırdıkları insanlar vasıtasıyla elde etmiş ve bu sayede devasa şatolar, sivil mimari eserler yaptırabilmiştir. Biz ise zengin bir millet olmadığımız için bizde sivil mimari gelişmemiş, ancak sayıları çok fazla olmayan dini ve resmi yapılar yapılabilmiştir. Ülkemizde 100 yıldan daha eski olan sivil mimari eser neredeyse hiç yok gibidir. Topkapı Sarayı hariç –o da Fatih zamanından başlayarak peyderpey yapılmıştır- İstanbul’daki saraylar bile 150 yıllıktan daha eski değildir.
Kıt kanaat yapabildiğimiz az sayıdaki yapılara rağmen çok mükemmel eserler veren mimarlarımız da vardır. Bunların başında da gerçek bir deha olan Mimar Sinan gelir. Mimar Sinan’ın camiden köprüye, hamamdan kervansaraya neredeyse tamamı ayakta olan pek çok dalda eseri mevcuttur. En bilinenleri de cami mimarisidir. Mimar Sinan eserlerinden Süleymaniye Camii için “kalfalık eserim”, Edirne’deki Selimiye Camii için de “Ustalık eserim” demiştir. Bu eserlerin mimari özellikleri insanı ve biz mimarları hayrete düşürmektedir. (İncecik minaresinin içinden minarede bulunan 3 şerefeye birbirini görmeden ayrı ayrı merdivenlerden çıkılması, akustiği, kandil islerinin bir odaya toplanması vb)
Cami mimarisinde Sinan zirvedir.
Peki başka başka tarzda cami mimarisi yapılamaz mı? Elbette yapılır. Yapılmalıdır da.. Eğer form olarak Selimiye’yi yada bunun az daha gelişmiş hali olan Sultanahmet Camiindeki formu kullanacaksanız aynısını birebir kopyalayıp almalısınız. Bu eserlerdeki oran orantı mükemmeldir. Belki alıştığımızdan öyledir denilebilir ama asla gözü rahatsız etmezler. Pramidal kubbe yapısıyla minarelerin uyumu müthiştir. Eğer daha büyüğünü yapmak isterseniz her şeyini aynı katsayıyla çarparak büyütebilirsiniz. Bunun hiçbir mahzuru yoktur, öbür yandan iddiası da yoktur. Sadece “kopyadır” o kadar. Böyle bir eser mimar olarak açıkçası pek sizin eseriniz de sayılmaz..
*
Nüfusu hızla artan, özellikle Çankaya istikametine doğru gelişmekte olan Ankara’ya büyük bir cami yaptırmaya karar verilir. Yer olarak Kocatepe seçilir. 1946 yılında başlayan çalışmalar uzun yıllar alır. Daha sonraları dönemin başbakanı Adnan Menderes’in de yakın ilgisi sonucu proje yarışması düzenlenir. Yarışmada Mimar Vedat Dalokay’ın projesi birinci olur ve 1963 yılında caminin temeli atılır.
Modern üsluba sahip olan bu caminin projesi geleneksel çevrelerce çok tepki toplayınca, camiyi yaptıracak derneğin başkanlığı tarafından durdurulur. 1967 yılında ise dernek, mimari yarışma yapmadan, doğrudan sipariş yöntemi ile caminin tasarlanması görevini Hüsrev Tayla ve Fatin Uluengin’e vermiştir. Edirne’deki Selimiye Camii’nin birebir kopyası uygulanarak cami 1987 yılında Turgut Özal tarafından açılır.
Vedat Dalokay’ın projesi ne mi olur? Suudi Arabistan Kralı Projeyi satın alır ve Pakistan’ın İslamabad şehrinde uygulayarak camiyi yaptırır. Bu cami dünya mimarlık literatürüne geçtiği gibi pek çok ödül alır ve Pakistan’ın simgesi olur.
Yakın zamanda İstanbul Üsküdar’da Çamlıca tepesine bir cami yapılmasına karar verildi. Bu cami ile ilgili bir mimar olarak gözlemimi söylüyorum: Sultanahmet Camii’nin aynısı olup yukarıya doğru azıcık sündürülmüş halidir. Büyüklük olarak Sultanahmet’ten biraz daha büyük olması mimari olarak aynı olmasını değiştirmez. Bu formda zirveyi yakalayan Mimar Mehmet Ağa Sultanahmet Camii’ni yaptıran padişahın 16. Padişah olduğunu belirtmek için şerefe sayısını 16 yapmıştır. Çamlıca Camii’nde ise şerefe sayısı bile aynıdır, yani 16 adet.
Aynı üslubun tekrarından ziyade daha modern bir mimari uygulansa tüm dünyada ses getirirdi diye düşünüyorum. Bunu söylerken birilerini eleştirmek için söylemiyorum. İstanbul’un her tarafından özellikle boğazdan görülebilen ve ses getiren bir eser olsaydı daha iyi olurdu bence.. Bahsi geçen cami istediği kadar büyük olsun Sultanahmet Camii’nin ününe asla erişemeyecek..
Mimarlar yapılan bir şeyi tekrar etmekten ziyade yeni arayışlara, yeni tasarımlara yönelmeli. Günümüzde yapılan binaların çoğunluğu zaten değişik tasarımlardan oluşmaktadır..
Anadolu’nun pek çok şehrinde aynı formda camiler var. En büyüklerinden biri de /belki de en büyüğü/ Adana’da ama sadece Adana’da bilinir..
RESİM:
1- İstanbul Süleymaniye Camii / Mimar Sinan
2- Edirne Selimiye Camii / Mimar Sinan
3- Sultanahmet Camii / Mimar Sedefkar Mehmet Ağa
4- Ankara Kocatepe Camii / Mimar Hüsrev Tayla ve Fatin Uluengin
5- İslamabad Faysal Camii / Mimar Vedat Dalokay
6- İstanbul Çamlıca Camii
Esen kalın..
Mimar Suat Zobu
.