Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL

‘’PARADOKSAL DİN KARŞITLIĞI VE TANRIDAN ÖÇ ALMA SENDROMU!

Yorum

‘’PARADOKSAL DİN KARŞITLIĞI VE TANRIDAN ÖÇ ALMA SENDROMU!

7

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

2224

Okunma

‘’PARADOKSAL DİN KARŞITLIĞI VE TANRIDAN ÖÇ ALMA SENDROMU!

‘’PARADOKSAL DİN KARŞITLIĞI VE TANRIDAN ÖÇ ALMA SENDROMU!

İnsanın yaratılış hikayesi dört semavi dinin kutsal kitaplarında aynı içerikle anlatılır. Tanrı insanı toprak ve su karışımı bir balçıktan tasarlayıp sonra da ruhundan üfleyerek yarattığından söz edilir. Bu ortak inanışa göre! Tanrı meleklere bir insan yaratığını söyler. Ateşten yaratılmış ve kendisi de bir melek olan iblis diğer adıyla şeytan Tanrıya; Biz sana iman etmekte bir kusur mu ettikte dünyada kan dökecek fesat çıkaracak insanı yarattın. Deyince iblisin kendisinden hesap sormasına kızan Tanrı iblisi huzurundan kovar, bir süre sonra yeniden huzura gelen iblis bana belli bir zamana kadar müddet ver senin yolunda olan insanları yolundan çıkarayım (inkara ve günaha sevk edeyim)der ve Tanrıdan bu tür bir görevi talep eder. Tanrıda bu talebi kabul eder ve ant olsun ki, hesap günü seni de sana inanıp yolundan gidenleri de cehenneme dolduracağım.Der ve müddet verilenlerdensin diyerek şeytanı huzurundan kovar. Yani yarattığı insanın kendisine bağlılığını ve iradesini ölçmek adına şeytanı görevlendirir.

Dinsel inanışa göre insanın iradesi dışında, Tanrı ve insan arasındaki ilk bağ böyle kurulmuştur.
Buradaki en önemli unsur,Tanrı inancının kişinin iç dünyasındaki yeridir.

İnsan yaratılışı itibariyle içgüdüleri olan komplike yaratılmış bir canlı türüdür.

Hayatın doğal akışı içerisinde karşılaştığı sorunları akıl yoluyla çözme becerisine sahip olan insan, bazen yaşamın önüne çıkardığı sorunların çeşitliliği ve zorluğu karşısında aciz kalır. Bu aczi yet durumu korku kaynaklı duygusal etkileşimi tetikler ve sorunları içgüdüsel olarak çözmeye çalışır. Bu çabasına rağmen başarılı olamama durumunda ise öfkelenir ve insan öfkesini dindirmek adına bilinçaltı bir refleksle kendisinin dışında mutlak bir sorumlu arar. Bu sorumlu genellikle kaderi ve kendisine o kaderi layık gördüğüne inandığı Tanrı olur.

Tanrıya doğrudan güç yetiremeyeceğini bilen insan dolaylı yoldan Tanrıdan öç alamaya çalışır.
İşe öncelikle soyut bir kavram olan Tanrının varlığını inkar etmekle başlar ve bu öç alma çabası somut bir kavram olan peygamberlerin ve o Tanrıya ait olduğuna inanılan kitapların içeriğine ve kutsallığına dönük önce söylem, sonrada fiili eylem bazında sabote etme çabasıyla devam eder.

Zaman içerisinde aklını kullanma becerisine yeniden sahip olabilen insan kendisini yaradan güce,yani yüce ALLAH(cc) döner ve samimiyetle tövbe ederek yaşamına yeniden yön vermeye çalışır. Aksi durumsa hastalık düzeyinde takıntılı bir kronik inkara dönüşür.

Oysa her insan doğal bir biçimde yaşama dair aklının ve diğer imkanlarının yetersiz kaldığı sorunlarla karşılaşabilir. Çözüme ulaştıramadığı sorunların insan veya doğa faktöründen kaynaklandığının ve kendi iradesi dışında geliştiğinin idrakinde olan insan yapılacak en akıllıca şeyin olayları zamana bırakılması ve sabırlı olmak olduğuna inanır. Tevekkül denilen bu düşünce sisteminin oluşumunu insanın iç dünyasındaki Tanrı inancının niteliği belirler.

Dinin insan yaşamındaki yeri kültürden kültüre, toplumdan topluma değişkenlik gösterse de değişmeyen tek şey yaşadığımız dünyanın ve içinde var olan canlı cansız her oluşumun, yani tüm evrenin bir biçimiyle yaratılmış olmasıdır. Muazzam bir yaradılış disiplinine sahip olan kainatın statik dengesinin, tesadüfen oluştuğunu iddia etmek akıl dışı olur.

Yüce ALLAH(cc) görevini tam olarak yapmış ve yarattığı makro ve mikro düzeydeki tüm canlıların, soluduğu havadan içeceği suya ve yiyeceği besinlere kadar vs her şeyi üstün bir varoluşla tasarlamıştır.

Sıra kendisi ile şeytan arasında tercih yapacak olan yarattığı insandadır.



Serhat BİNGÖL. 01.12.2018



Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
‘’paradoksal din karşıtlığı ve tanrıdan öç alma sendromu! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz ‘’paradoksal din karşıtlığı ve tanrıdan öç alma sendromu! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
‘’PARADOKSAL DİN KARŞITLIĞI VE TANRIDAN ÖÇ ALMA SENDROMU! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
24.4.2019 01:58:03
Müslüman bir bakış açısıyla anlatılmış. Ülkemizde yaşayan müslümanların yüzde 90-95 katılacağı bir anlatım. Ayrıntılar da farklılaşma doğaldır.

lakin jurasic park, terminatör, uyumsuz, prometeus, predatör gibi seri bilim kurgu filmlerin gelecekte karşımıza çıkıp çıkmayacağı konusunda ne düşünüyorsunuz?

elbette müslüman anın insanıdır. andan hesap verecektir. geçmiş ve gelecek ikinci etapta kalır.. ben size ikinci etaptan gelecek öngörünüzü merak ediyorum..geçmiş bir şekilde hem tarih kitaplarında, hem semavi veya batıl din kitaplarında, yeni yeni yapılan kazılardaki eski yazıların çözülmesiyle bir şekilde anlatılıyor.

lakin gelecek?

arabistan veliahtları kabe imamı yerine bir robot imam atadıklarında? islami felsefe veya tasavvuf çöker mi üstad?

japonya da dijital-robot- din adamı; anlatıcısı geliştirilmiş.
baltık ülkerinde belli bir miktara kadar (sanırım 7000 eruo) davalara yapay zekalı yargı mensuplarının bakmasının ön hazırlıkları var, diye haberler okudum..

bunun yanında GİG tv diye bir youtube kanalı gördüm, bir hayli izledim..anlatıcısı biraz şaklabanlığa kaçmasa kolay kolay kimsenin cevap veremeyeceği konulardan bahis açıyor..elbette karşı görüş olarak- yahudi oyunları-youtubeden para kazanmak için yapılan yayınlar gibi eleştiriler de var..

bunun yanında çeşitli cemaatlerde vakit geçirmiş insanların dinden uzaklaştıktan sonra değişen fikirleri bunun yanında yine karşıt görüşte olan müslümanlar ile düzeyli müzakere, münazara, tartışmalar da yapılıyor.. denk gelirseniz bir izleyin, belki karşılarına çıkarsınız...

açıkca da belirteyim ben islamdan kopuyorum, belki de koptum tam emin değilim..
yazınızda bahsi geçen; kuranın içindeki anormallikler, kuranın toplanması, yakılmaları, çoğu hadislerdeki tutarsızlıkları, sünni ve alevi kaynaklarındaki farklı yorumlar,

eskiden mantığıma yatan bir çok anlatı, artık kabul edilemiyor bilinçim tarafından..

yine de Tanrıya Rabbe bir küskünlüğüm yok..olamaz, belki gelecekte olacaktır bilemem..

küsmem için de bir neden de yok şimdilik..

artık doyurmuyor kuran ruhumu, islam içindeki, felsefesindeki, tasavvufundaki, tarihindeki bir çok çetrefilli konu islama inanmamı resmen yasaklıyor.. bir tarafım inanacaksın, bir tarafım bu saçmalığa nasıl hay hay diyebilirim diyor..

kimi tarihten gelen çetrefiller, kimi de teknolojinin geldiği noktalar bakımından..

rabbi tek şu konuda haksız görebiliyorum:( ki bunu da islam yasaklamış zaten) hüküm onun. merhameti büyüktür, yine de ahir zamana göre ekstra bir din günü planlamıştır diyorum..

yeri gelmiş baba oğul, abi kardeş, amca çocukları aynı dönemde, aynı yüzyıl içinde bir kaç peygamber göndermiş.. kuranda 24-25 tane sanırım, islami kaynaklarda 124 binden bahsediliyor galiba..

de- senin benim bu devrin insanının suçu ne? burada bariz bir haksızlığı yok mu bu nesle veya ahir zaman nesline?

bu konuda suçlayabilirim rabbimi, kabul eder etmez, tutar attırır cehenneme bilemem, güçüm de yetmez zaten.. lakin burada bariz bir haksızlık var. onun nispetinde de belki tolerans tanır veya tanımalı mıdır?

yazınızda geçen şu ifadelere şahsen imzamı atarım..
"bu öç alma çabası somut bir kavram olan peygamberlerin ve o Tanrıya ait olduğuna inanılan kitapların içeriğine ve kutsallığına dönük önce söylem, "

fiiliyata dökmem, inanan insanlara saygısızlık olur.. fiiliyat bakımından ne yapacağım, kuranı yakacak mıyım, yırtacak mıyım? bana ne? okuyan okusun, herkesin aklı fikri kendine..

sadece komple türkçeleştirilmesini savurum, çünkü ezber dini var milletimizde, ailelerimizde, akrabalarımızda, hafızlarımızda ..ezber...

ki yine zaten esre ötre üstün cezm şedde'nin sonraki yüzyıllarda kurana eklenmesi çok büyük bir soru işareti?

söylem olarak evet, daha doğrusu cevaplar bulma, hakiki kaynaklar, kuran ayetlerinin içindeki düşünen insanı aptal yerine konulması, kabul etmeyenlerle dalga geçilmesi, onlar zaten inanmayacaklardı gibi ifadeler, deli, şairane suçlamalar...

bilmiyorum üstadım; devir, 70-80 değil.. 2000 den sonra bilgi kirliliği internet sayesinde çok.. bir önceki nesil şuan savunmaya çalışıyor dini, anlattıklarını kabul etmeyenleri dışlıyor, suçluyor, kafirleştiriyor münafıklaştırıyor gibi bir söylem içinde 68 kuşağı bu şekilde davranıyor..

yeni kuşaklar ise biraz toleranslı ve saygılı.. olabilir, saygı duyuyorum, sen bilirsin.. gibi ifadelerle dah temkinli yaklaşıyor dine cephe alanlara..çünkü emin olmama dönemi çok hızlı geldi..

güzel bir yazıydı hocam, bana da düşüncelerimi aktarma şansı vermiş oldu..
akıbet hayrolsun diyelim..

müslüman olan veya kalmaya çalışan herkese tek tavsiyem;
karşı görüşü eleştirirken sakın ama sakın aşırıya kaçmayın..
peygamberlerin bile ikilemlerinden bahseder kitaplar. peygamberler bile mucize ister bir çok konuda mutmain olmak için değil mi?
çünkü kurani veya hadis bazlı uyarılar da var bu konuda.. eleştirdiklerinizin durumuna düşmeniz bir hakikate kapı açabilir. aman dikkat... bu konuda çok önemli. ben bire bir yaşadım. yaşıyorum..

pişman mıyım, gönlü huzurum bozuldu mu?

pişman değilim, huzursuzluğum yok, yine de arada derede felak nas ihlas okuyorum yani..git gide azalsa da..

velhasılı..
din bir girdap. iman iki elde kor..

akıbetler hayrolsun, herkes rabbin merhametiyle yargılansın..

saygılar selamlar..
Ke
Keskinkalemzaman, @keskinkalemzaman
23.4.2019 23:43:18
Önce teolojik olarak İblis cin tayfasındadır ve melek değildir,iradesi olduğu için meleklerin hocası dumansız ateşten yarartılmıştır,insan gibidir cinler özgür iradeleri vardır melekler ise nurdan yaratılmıştır,asla günah işlemez,sadece allaha kulluk ederler,iradeleri yoktur
önce bilgiyi düzeltmiş olayım ,konuyu yazarken bari hakim olalım,konuya hakim olmayanın anlattığının önemi yoktur,burda değerli bir şey yok,selamla.
Cliff Burton
Cliff Burton, @cliffburton
1.12.2018 21:36:38
Aruru ellerini yıkadı; bir parça çamur koparıp yazıya attı. Ve yazıda yiğit Engidu’yu yarattı. Çamurdan yaratılan Engidu, demir gibi sertti. Bütün gövdesi kıllarla kapkara olmuştu. Kadın gibi uzun saçları vardı. Saçının lüleleri tıpkı buğday başağı gibi filizlenmişti. Babil Yaratılış
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
1.12.2018 14:17:48
Değerli kardeşim; bir nesnenin, bir hareketin, bir olayın, bir durumun, kısaca soyut/somut her şeyin yapısı karmaşıklaştıkça onu tanımlamak zorlaşır...
Bu zorluk, o şeye bir ad vererek ve/veya o şey bir şeyle (bu, daha çok somut bir şey, bir nesne mesela)simgelenerek aşılmaya çalışılır...
[Bu noktada bilinç, simge ile simgelenen arasındaki farkı kaybetme tehlikesine düşebilir... Simge, yani nesne, bilinç(akıl) tarafından küçümsenmeye de başlanabilir çünkü...Burada şu uyarı yapılır: 'Allah'tan başka her şey puttur!'...'Putperestin helvadan yaptığı putunu yemesi' esprisine de varılabilir buradan, yani simgenin bilincine varamayan bilincin düştüğü duruma...]
Evet, yapısı en karmaşık varlık kainattır...
Bu karmaşık yapının bilincinde olan insan, kainatın 'yasalılıklar'ının da bilincine varmaya çalışır (bilim)...
İnsan bu yasalılıklara bağlı olduğunu farkettiğinde ise onu, yani kainatı Allah kelimesiyle simgeler ve
yasalılıkları bilincin kavrayabileceği (yasalılıklara uyma bilincine varabileceği) biçimde simgelemeye devam ederek bütünlüğü tamamlamaya çalışır...
Fakat bu noktada tehlike, yani 'bilincin kendini kaybetmesi' daha da büyür; çünkü, yasalılıklarla, yani kainat ile Allah'ı özdeşleştirme gafletine düşme daha yakındır: Halbuki, yasalılıklar bir bilincin yansıması ise, bu 'bilinç' kainatı yasalılıklara bağlayacak bir bilinç, yani 'mutlak bir bilinç' (mutlak irade) olmalıdır ki, işte O'nu kainat ile, yani nesne ile sınırlayamayız...[Helvadan putu, yani o bilinç seviyesini yine hatırlayalım...]
Şimdi söz konusu olan şey ise 'Olmak veya olmamak'...
Üstelik, insana tebliğ edilen 'mesaj'da insan aleyhine olan, onun yeryüzündeki yaşayışını kaosa sokan bir durum yok ki!...
Bütün uyarılar, emirler, yasaklar ve müjdeler insanı yasalılıklara uymaya, yani gerçekten kendisine yakıştırıldığı gibi eşrefi mahlukat olmaya çağırmıyor mu?...
Hem o paradoksa düşmüş insan sormak lazım: "Bu uyarılardan, emirlerden, yasaklardan ve müjdelerden daha çok yasalılıkları kavrayan ne 'bilincin' var ki, inkara veya tereddüte düşüyorsun?"...
Ne yani; cinayet mi işlemeli? Hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık, zina mı yapmalı? Vatana, millete, devlete düşman mı olmalı? Eşcinsel, pedofil, zoofil, ensest filan mı olmalı? Komşusu açken tıkınıp durmalı mı? Dedikodu mu yapmalı, iftira mı atmalı, hainlik mi yapmalı, anarşi mi çıkarmalı?...
Sövmeli mi, siğmeli mi, hakaret mi etmeli?
Kibirlenmeli mi, küçümsemeli mi, riyakarlık mı yapmalı?
Ne? Ne? Ne?...
Haaa, bak, 'biçimler/biçimcilik' konusunda haklı olabilirsin...
Hem de çokça...

Değerli kardeşim, acizane yorumum böyle...
Selam ve saygılarımla.
Yeganem
Yeganem, @yeganem
1.12.2018 01:25:14
Güzel anlatımı olan bir yazıydı Allah razı olsun.
Allah u Teala Kainatın Tek Sahibi yaratan yaratılmayan her an diri olan en yüce.
Öyle mükemmel yaratmış ki insanı diğer canlılları denge sağlanmış.
Ve çoğu şeyi insanların yemeleri içmeleri onların hayatlarını kolaylaştırma Doğada dengeyi sağlama müthiş.
Ben yaratan güce en yüceye daima baş eğdim eğerim ALLAH kalbimizde aşkını artırsın.
İnsan her uzvu mucize eseri .Bir göz gözün nuru insan görür gördüran ALLAH dilemezse körde olabilirdi insan o da onun imtihanı olurdu.
Böbrek süzdüğü kan gidip böbrek nakli bekleyen analize gidenleri görsünler.O zaman insanlara şükretmesi için çok şey var.
O kadar verilen mükemmel halimize şükür hamd gerekken.
Azgınlık taşkınlıkta ileri gider tembel miskinliklerinin düşüncesizlerinin bedelini saygsız davranıp yaratana dil uzatır saygısızlık ederler.
Her verilen emanetken insan tüm varlıklar faniyken nasılda iki kuruşluk dünyalık için yalakalık eder el pençe divan durur kula kul olurlar!
Ya onlara parmaklarını kıpırdatmadan ALLAHU TEALANIN sundukları neden bahşeden esirgeyene baş eğmez inatla baş kaldırırlar .
ALLAH ı bırakır şeytana onun ordusuna ya da elleriyle yaptıkları taşlara taparlar cidden insanlar çok acizler..
Her nefesde kalpleri her varlık Allah ı anar anmadıkları anda ölürler.
Bir nefese dahi gücü yetmeyen nefes almasa ölecek olanlarda ki ısrarla inat çok saçma geliyor bana.
ALLAH beni bana bırakmasın kalbimden aşkını aciz kul olduğumu unutturmasın Allah tek dost olarak yeter kuluna.Allah yazan kalemden Allah diyenden hak yolda olandan Allah razı olsun.Allah ın selam ve rahmeti tüm inanan mümin kullarının üzerine olsun.Selam ve dua ile.

Yeganem tarafından 12/1/2018 1:45:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
1.12.2018 00:51:36
Bir Profesör tv de bir programda Hz. Nuh'un yaptığı geminin üstün bir teknolojiye sahip olması gerektiğinden yola çıkarak başladığı mantık dolu (!) konuşmasında Hz. Nuh'un, oğluyla cep telefonu vasıtasıyla konuştuğuna kadar getirdi meseleyi. Aslında mantık açısından bakarsan hiç de yabana atılacak gibi değildi tezi. Çünkü programa katılan diğer bir profesör Hz. Nuh'un gemisinin 135 metre uzunluğunda, bizim şehir hatları vapurlarının iki katı yükseklikte bir şey olduğunu ve dünyadaki her canlıdan bir çiftin bu minnacık gemiye sığdığını söylüyordu.

Bu ölçüler de gelince ilk prof Nuh'un gemisinde direkt canlılar değil dondurulmuş embriyoların taşındığından bahsetmeye başladı.

Bir müddet sonra durumu İlber Ortaylı'ya sordular bir başka programda. Verdiği cevap aynen şu oldu: Mucizeyi matemetikle , fizikle ya da diğer bilimlerle izah etmeye çalışmaktan daha büyük bir aptallık yoktur. Mucize bir iman meselesidir. İnanırsın veya inanmazsın o sana kalmış.

En büyük mucize Allah'ın bizatihi kendisi değil midir? İman edersin veya etmezsin bu senin bileceğin şey ( Sen derken tabii ki seni kast etmiyorum:) ) Ama bunu ille de matematikle, fizikle, kimyayla ispata kalkarsan ahmaklık etmiş olursun.

Selam ve sevgiler.
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
30.11.2018 23:53:29
Dayatmadan, zorlamadan, eleştirmeden sohbet tadında bir yazıydı Serhat.
Teşekkürler.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL