19
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1558
Okunma


Toprak, doğadaki yaşamın ta kendisidir … Mevsimlerin getirilerinin sonuçlarını sergiler tarafsızca… Bir öncekinin verdiğini sonrakinin yaşayacağı mesajıyla…
Doğa kendi döngüsünü mevsimlerle ne güzel sıralamış… Her biri bir öncekinin bitişiyken bir sonrakinin başlangıcıdır… O nedenle hepsi çok değerli ve gereklidir…
İnsanla mevsimin ortak noktasına gelince: Toprak insansa, kişilikler de mevsimlerdir… ve her evde her mevsimden birileri vardır!...
Kış, en delikanlı mevsimdir!.. Şirin görünmeye çalışmadan bütün zorlukları yaşatır, bir sonraki güzellik ve bereketi hakkıyla yaşamak isteyenlere… Yağar, eser, gürler, üşütür… Bir öncekinde solmaya başlayanları bir sonrakinde yeşertmek için beslemek görevi onundur… Yaşayamayacak kadar güçsüz olanları da ‘kurutmak’ … Kuruyup toprağa düşenler, canlanmaya hazır olanlar için ‘gübredir’ artık!.. Güneş bu mevsimde kolay kolay yüzünü göstermez, gösterse de pek ısıtmaz… İşte kış, pırıl pırıl güneş olmadan da yaşamı devam ettirebileceğinin kanıtı gibidir sanki…
Her evde bir ‘kış’ vardır… Kuralları koyan, bereketi sağlayan, zorlukların sembolü gibi!… Genellikle pel sıcak değildir, sizin onu arada bir ısıtmanız gerekebilir!.. Pek gülmeyen yüzünü, duygularını anlamak için daha dikkatli incelemeniz de … Çünkü güler yüzünü her an göstermez, arada bir gösterse de çevreye çok yansımaz!.. Her şeyi kuralıyla ister, olmazsa o da ‘yağar, eser!...’
İlkbahar, kışın soğukluğundan sonra özlemle beklenir… ‘yaşamak işte bu!..’ dedirten, ılınmaya başlayan doğasıyla içinden güneş gülücüklerinin kendini gösterdiği, kışın da en azından geceleri ‘ben hâlâ buradayım’ demesine izin veren yeniyetme bir dönem… Her şey ‘ilk’tir sanki onunla … Coşkuludur, sevecendir ama kararsızdır… En soğukla en sıcak arasında kalmışlığın ‘gelgitleri’ o kadar sık yaşanır ki hangisini ne zaman bitirip diğerini ne zaman başlatacağına pek de kendi karar veremez gibi… Edilgendir… Ama her şeye rağmen yaşam onunla çok güzeldir!..
Her evde bir ‘ilkbahar’ da vardır… Cıvı cıvıl, kanı kaynayan… bazen ‘dam derken samanlık diyen’… Kime ‘yaranacağına’ pek de karar veremediği için ‘sık sık taraf değiştiren’… Yine tarafların ‘yumuşak karnını’ en iyi tanıyan ve ‘nabza göre şerbet veren’ yine odur!... Onsuz evler ıssız, suyu çelişmiş değirmene döner… Her taşkınlığına razıdır onun varlığını hissetmek isteyenler… Bazen huzursuzdur, bazen gülücükler saçar… O hallleriyle bile evin ‘en arananıdır’ o!..
Yaz, doğanın tüm serinliklerini attığı, karasızlıklarından sıyrıldığı, güneşle en ‘yakın hallerinin’ yaşandığı dönemdir… Yaşam, onunla daha kolaydır… Hiç zorluk çıkarmaz insanlara… ne özel giysiler gerekir ne yakacak masrafı vardır… Bu mevsim bana hep Murphy’nin bir kuralını hatırlatır… “Her şey yolunda gidiyorsa, yoluna gitmeyen bir şeyler vardır.’… Önceki mevsimleri bereketi doğada ne kadar kalmışsa onların hasat zamanıdır artık… Bir şeyler yapılıyormuş gibi görünürken aslında sadece tüketendir… Mevsimlerin en büyük tüketicisi yazdır!.. ve buna rağmen en çok sevilendir…. :))
Her evdeki yaz, ilk gördüğünüzde göze çarpar… ‘el kesesinden develer kurban’ hayat felsefesiyle her şeyin tadını çıkara çıkara yaşar … ‘bunda benim payım ne kadar diye’ sorgulamadan… Hep ister!.. Çok şey verir gibidir oysa hiçbirinin kaynağını o sağlamamıştır!… Kendinden öncekileri tüketirken sonrakilere bırakılacaklar için pek de çaba göstermeden sıcacık kişiliğiyle ısıtmaya devam eder çevresini… Bereketler bitince, verim düşünce fark edilir etrafı yaktığı!.. Sevginin bedeli gibidir!... :))
Sonbahar, bir önceki güzellikleri çok da unutturmadan, eksiklikleri tamamlamak, doğayı onarmakla görevli bu nedenle de ‘işi başından aşkın’ bir mevsimdir… Yazın yaşanan ‘haddini aşan kuraklıkla’ yaşamdan olanların sebebi gibi görülür, suçlusu gibi ortada kalakalır… yanlış anlaşılmaktan dolayı hep hüzünlüdür o… Yaz, almış başını gitmiş, açığını kapamak, eksiğini tamamlamak ona kalmıştır… Kış, gelmeden hazırlığını yapmaya başlar, ona yetiştirmesi gerekenler vardır… bazen ‘ne yere ne yara’ misali hiç birine yaranamaz!.. Güzellikleri sonu gibi görünse de en derin iz bırakan odur her zaman…
Evdeki sonbaharların işi çok zordur… Gösterişsizce her açığı kapayan, çok da hissedilmeden her eksiği tamamlayan, tek işi evi çekip çevirmek olan ‘evdeki sonbahar’ çoğunlukla mutsuz, hüzünlü, ağlamaya hazır haliyle yaptıklarının bazılarını ‘kaşığıyla verip sapıyla çıkarmak’ gibi algılansa da ‘çok sağlam ve dirençlidir’… Çoğunlukla ‘etkisiz eleman’ gibi algılansalar da doğanın dönüşümündeki en sert virajı sonbaharın sessiz sedasız aşması gibi evlerdeki sorunlar da onunla aşılır… Evdeki ‘tampon’ görevi onundur… Keyifle sorumluluk arasındaki dengeyi o sağlar… En büyük fırtınaları dindiren de odur evlerde, en büyük tahribatları gideren de… Gösterişsizliğine rağmen tıpkı sonbahar gibi rengarenktir iç dünyası ve evdekilerin en vazgeçilmezidir aslında… bakmayı bilene!...
Mevsimler bu kadar sıralı sekili gelip gitmezler her zaman… Onların da şirazesi kayar bazen… Buz gibi bir kış ortasında gülümseyiverir güneş bazen… ya da en sıcak yaz gününde bardaktan boşanan bir yağmur… olmadı dolu!....:))) Şaşakalır insanlar çünkü çoğunlukla hazırlıksız yakalanırlar…
Biz de böyle değişkenlikler göstermez miyiz arada bir?... Her ne kadar belirgin bir huyumuz suyumuz olsa da beklenmedik tepkilerimiz olmaz mı?... Doğanın bir parçasıyız ya biz de!... Olmalı tabii….:))
‘Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.’ Montaigne, ne kadar güçlü bir gözlem yapmış insanlara dair… Herkesin temel bir kişilik yapısı olsa da diğerlerinden azar azar hep bir yerlerinde barındırır!.. Uygun zamanı kollarlar ‘kendilerini göstermek’ için… O nedendendir kimseyi tam anlamıyla tanımanın mümkün olmaması!... :))) Her an bir sürpriz olabilir!...
En hüzünlü zamanımızda ( sonra düşününce pek de komik gelmeyen şeylere ) kahkahalarla gülebiliriz ya da neşeli anlarımızdan birinde geçmişimizden paylaştığımız bir öykümüzün en hüzünlü yeri gelip oturur yüreğimizin en mutena köşesine… Sonrası sulu sepken!... :))
Üstelik bazen bir bakarız ki ’bir günde dört mevsim!...’ Doğa da... insan da!...
Sahi, hiç düşündünüz mü?...
Sizin mevsiminiz ne?
07.11.2018 Serap IRKÖRÜCÜ
Deneme yazımı ’Günün Yazısı’ değerlendirmesine uygun gören ve onurlandıran Seçici Kurul üyelerine içtenlikle teşekkür ederim... Saygılarımla...