2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
956
Okunma
Ben hep içimden konușuyordum, çocukluktan kalma bir alıșkanlıktı bu.
Ağzımı açtığımda düzen bozuluyordu. Gerçekleri bir tek ben görüyordum sanki...
Yalanla, riyayla peynir gemilerini yürüten fareler vardı. Kedilerin pençelerini sökecek kadar hırslanmıșlardı dünyaya.
Gözüme kötü gelen herșey bir düzen tutturmuș ilerliyordu. Ben virglünden noktasına kadar titizlikle doğru yașamaya çalıștıkça insanlar kocaman, eğri büğrü ünlem olarak çıkıyorlardı karșıma. Sesleri o kadar yüksek çıkıyordu ki ben içimden konușmak zorunda kalıyordum. Bu beni iyice derine itiyordu. İșin açıkçası bu beni mutsuz ettiği kadar huzursuz etmiyordu. İç huzurumu hiç kaybetmiyordum. Kimse benden alacaklı değildi. Benim alacaklı olduklarım vardı. Tahsilat peșine düșmeden uzaklașıyordum onlardan. Onlarınsa sorgulayacakları bir vicdanı olmadığından düșman safhına geçiyorlardı. Benden daha fazla çalamayacakları mesafeyi araya soktuğumdan dișbiliyorlardı uzaktan uzağa.
Sükut ikrardan değildi herzaman!
sude nur haylazca