Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Neden mutsuz uyanıyoruz?

Yorum

Neden mutsuz uyanıyoruz?

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

450

Okunma

Neden mutsuz uyanıyoruz?

Neden mutsuz uyanıyoruz?

Şunu da sahilde yürürken farkettim: Herşey insana yaklaştıkça kirleniyor. Sonsuzluk gibi ötelere uzanan deniz, ta ki insanın bastığı taşlara dokununcaya kadar, kirlenmek nedir bilmiyor. Fakat sahil kenarları öyle mi? Nerede insan var orada kir var. Nerede insan var orada bir düzensizlik. Bir kavga. Bin çekememezlik. Bin yara. Bu hal de tıpkı ölüm gibi. Yani zatını anlatmak için varolmamış. Bize kendisinden aşkın şeyler söylüyor. Hatta bir açıdan bakınca Nisâ sûresinin 79. ayetine güzel bir tefsir de oluyor. Hani orada mealen buyrulur: "Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse nefsindendir." İşte aynı manayı bence çevre kirliliği de bize fısıldıyor: "Sen elini karıştırıncaya kadar kötüye giden hiçbirşey yoktu. Karıştın. Karıştırdın. Bu yüzden kötülüklerin de sorumlusu sensin."

Düşünsenize: Allah’ın kainata koyduğu düzen milyonlarca yıldır tıkır tıkır işliyordu. Hikmetsizlik yoktu. Boşuboşunalık yoktu. Amaçsızlık yoktu. Zarar yoktu. İnsan dünyaya gelinceye kadar çöp diye birşey yoktu. Ve insan (ne mutlu ona) geldi. Fakat yalnız gelmedi. İradesiyle geldi. İmtihanıyla geldi. Bütünün sahibi olan Allah, o bütünü kuşatan hikmetiyle yerli yerince koymuşken düzeni, bu bencil canlı, gözünün gördüğü, aklının kestiği, canının çektiği üzerinden bütün sisteme ayar vermeye çalıştı. Değiştirdi.

Hatalıydı. En küçük bir müdahale dahi herşeyi etkilediğinden elbette ancak mutlak olanın hakkıydı. İzni ile yapılmalıydı. Yasağı ile geri bırakılmalıydı. Fakat o sınırlı fayda algısını mutlaklaştırdı. (Bu sınırlı fayda algısının bizdeki ismi nefistir.) ’Mutlakmış’ gibi yaptı. Karıştı. Karıştırdı. İradesi hem hürriyetinin hem de hatalarının kaynağı oldu. Çünkü bütünü kuşatamayışından dolayı, doğal olarak, yanlışı seçebilme ihtimali de vardı. İradesi cüz’iydi. Bu cüz’ilikten dolayı çoğu zaman yanlışı da seçti. Göremediği/kararttığı yerlerden dolayı ’zalim’ oldu. Bilemediği/kuşatamadığı yerlerden dolayı ’cahil’ oldu. Emaneti kabul etmesinin bedelini düştüğü zararlarla ödedi.

Sadece tabiata verdiğimiz zararlar üzerinden değil; içimizde yıktığımız duvarlardan, kırdığımız kanatlardan, açtığımız yaralardan da bu marifete erişebiliriz. Çünkü orası da aynı cevabı veriyor bize. Kim ki, kendisine verilen cüz’i iradeyi, mutlak iradenin emir ve yasakları çerçevesinde kullanmıyor, ister istemez zararlar/yaralar doğuruyor. Ancak büyük resme bakılınca görünecek düzeni bozuyor çünkü. Gözüne görünen yalnız bir çiçekken bütün bir bahçe hakkında işler yapıyor. Tabloya yalnız bir nokta kadar hâkimken bütün tabloyu etkileyecek fırçalar oynatıyor. Her değiştirdiği büyük resmi etkiliyor. Fakat insan, Kur’an’ın ifadesiyle, ’başıboş bırakılacağını’ sanıyor. Düşünmüyor. Akletmiyor. Hissetmiyor. "Benim hayatım!" diyor. "Benim kararım!" diyor. "Nasıl istersem öyle yaşarım!" diyor. En nihayet sahillerini bütünün cevaplarıyla, yani çöplerle, dolduruyor.

Evet. Sistemin yanlış seçimlerimize cevapları şu tattığımız kirliliklerdir. Bizim sahilimizin çöpleri acılardır, pişmanlıklardır, teessüflerdir. Biz de Allah’tan uzaklaştıkça onları biriktiririz. Bu kirlilik bizde bir stres yapar. Bir sıkışmışlık doğurur. İnsan domuz değildir. Kendi pisliğinin içinde yaşamak zordur. Bu zorlanışın tezahürleri farklı farklıdır. Bazıları depresyona girer. Bazıları intihar eder. Bazıları dengesizleşir. Ancak bütününün söylediği şarkı aynıdır: "Bunalıyorum. Daralıyorum. Sıkışıyorum. Bu çöpler hareket etmemi engelliyor. Neşemi engelliyor. Mutluluğumu engelliyor. Sabahları zorlukla yataktan kalkıyorum. Üzerimdeki ağırlık gitmiyor. Canım hiçbirşeyi istemiyor. Kendimi yaşamaya ikna edemiyorum." Edemezsin elbette. Çünkü çok çöp biriktirdin. Nefes alacak yerin kalmadı ki ciğerlerin seni ferahlatsın. Sen görmesen bile ruhun onları görüyor. Kalbin onları biliyor. Latifelerin hissediyor. Kimse sabahları bir çöplüğe uyanmak istemez. Bu çöplerden kurtulmalısın. Peki bunu nasıl yapacaksın? Öncelikle Allah’a bir tevekkül et. Kendi sınırlı fayda algından vazgeçip bütünün sahibinin koyduğu kurallara ayak uydur. Belki ayağına bu kadar taş çarpmaz artık. Denemekte ne zarar var?

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Neden mutsuz uyanıyoruz? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Neden mutsuz uyanıyoruz? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Neden mutsuz uyanıyoruz? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL