Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
direniş
direniş

SEVGİLİYE MEKTUPLAR (3)

Yorum

SEVGİLİYE MEKTUPLAR (3)

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1287

Okunma

SEVGİLİYE MEKTUPLAR  (3)

SEVGİLİYE MEKTUPLAR (3)



Birtanem,

Uzun zamandır haberleşemedik malum durumlardan dolayı. Habersiz geçirdiğim her günüme dualar bırakıyorum bir an önce aramızdaki engellerin kalkmasına. Biliyorum senin içinde zor. Gecelerin sessizliğine gömülürken odanda, ben balkonda Kasım’ın ayazlarına aldırış etmeden gökyüzünün bulutlardan sıyrılmış maviliğinden bizi gözetleyen ay ve yıldızlarla konuşuyorum. Dertlerimi anlatmaya çalışıyorum onlara. Karanlık çökmüş yalnızlığımın beni ne hallere koyduğunu ispiyonluyorum dolunaya. Üçüncü kalite meyhanelerin ve en kalitesiz sigara kokularının çekilmezliğinde kaldırımlarda süründüğümü anlatıyorum yıldızlara. Belki onlara seslenişimin yankıları sana da ulaşır umuduyla konuştukça konuşuyor, şafağın söküşüne kadar yalvarıyorum Yaradan’ıma bizi bizsiz koymaması için. Bazen fevri davrandığımda olmuyor değil, o denli isyankar oluyorum ki; karanlıkları tekmeliyorum güneşimizin ivedilikle doğacağına inmadığımı bile bile. Sanki her olumsuzluklar bize has, bahtımızı engellercesine! Sinirlenemiyorum durumlarımızın mecburiyetinden dolayı...

Gecenin yarısınını devridiği saatlerde az çekerli sütlü kahvemi kapıyor, bıraktığım sigaraya yeniden başlayıp tellendirmeyi düşünürken vaz geçiyorum sigaradan tekrar ciğerlerimi zehirlemeyeyim diye ama öyle bir efkar basıyor ki; duygularımın doruk yaptığı an serserice çıklıklar atmak, konu komşuyu terbiyesizce rahatsız etmeyi aklıma koyuyorum. ’Kalkın uleyn! Aşığım aşık! Siz gerçekten aşık oldunuz mu?’ Milleti yatağından kaldırmak istiyor sensizliğim! Lakin insani yönüm duygularımı frenliyor. İçime atıyorum çığlıklarıma biriktirdiğim kelimeleri. Sonra bu kelimeleri zayi etmeden ne yapıyorum biliyor musun? Kelimeleri satırlara kokulu tesbih gibi mısralara diziyor, şiir oluyor yüreğine. İçime gömdüğüm duygular yazılı belgeler halinde sana saklıyorum. Biliyorum sen de şiirlerimi okuduğunda hülyalara dalıyor, hasrete sancılı yüreğin çarpıyor yaralı bir kuş gibi... Ürkek bir serçe oluyorsun duygularıma büründüğünde. Geçip odanda ağladığını duyar gibiyim sessiz sessiz. Ben yazarken mahvoluyorum duygusallığımın eklimlerinde. İklim dedim de aklıma geldi! Her iklim bize kış, hazan! Hasretin zincirlerini parçalayıp bahara eremedik, erişemedik. Ne zormuş sevipte kavuşamamak! Hani derler ya; ’ Dağ dağa kavuşmaz ama insan insana kavuşur’ Biz henüz dağız. Tepemizdeki karların eriyip, bedenimize sinmiş zemheri soğununun devir teslimini Mayıs serinliğine devredip açmayan güllerimiz bir gün açacak diye sabrımıza dualar ekliyorum. Envai çiçekler açacak gülistanımızda zorlukların ardından. Güneşimiz doğacak pembeleşen ufkumuzdan.

Sevgilim,

Bugün sabah kalktığımda uyku mahmurluğunda ilk göz atışım güne, başımın üzerine taç yaptığım gümüş çerçeveli fotoğrafına bakmamdı. Maşallah prenseslere taş çıkartacak güzelliktesin! Cennet yüzüne baktıkça özlemlerim katbe kat katlanıp gönlümde alev topuna dönüşüyor. Gözlerim gözlerine dokundu, dudaklarım dudaklarında tatlandı, dayanamayıp öptüm! Hayalin dururken karşımda öyle hülyalara daldım ki; unuttum her bir şeyi! Yanıgın yerine çevrilen ülkemiz, sevginin saygının yitirildiği yüreklerdeki kin ve nefrettin katlettiği insanlık, yaşanmaz bir hal alan huzursuzluğumuz tavan yaparken, yankesicinin, hırsızlığın, dolandırıcılığın normalleştirildiği ortamları dert edinmem yok artık! Ne halleri varsa, bizden uzak kalsınlar! Siyasilerin birbirlerine karşı belden aşağı küstahça haykırışlarına kulaklarımı tıkadım. Gerçekleri bıkmadan, usanmadan anlattığım arkadaşlara dil dökmez oldum. Yani her şey benden uzak, sürgünlerimde... ’Bu durumları ben mi düzelteceğim, devletin düzeltemediğini?’ Bundan sonra varımda, yoğumda, vatanımda, siyasetimde sensin! Senle yatıyor, senle kalkıyorum. Sende buldum şevkati, sevgiyi, güzel sözleri. Yağmur oldun, yağdın üzerime bereketinle. Sırılsıklam bir kutlu sevdanın yollarında buldum kendimi seninle. Sen bilir misin yalnızlığın kör ve karanlık sokaklarında seni buluncaya dek ne hengameler atlatım?! Ama değdi! Senin yazgın bahtımı güldürdü her ne kadar ayrılık hasreti çeksekde. Elbet bir gün kavuşacağız ömrümüze Allah son noktayı koymadığı müddetçe. Bizimkisi öyle bir sevda, aşk ki; asırlara şahitlik edecek... Sensin dünyamı aydınlatan, çiçeklendiren. Seninle yürek ortaklığımızdan bu yana hiç olmayan alışkanlıklar oluşmaya başladı bende. Evimde çiçek yetiştirmezdim. Kalbimi çiçeklendirdikçe sen; sardunyalar, kasımpatılar, küpeliler yetiştirmeye başladım rengerenk. Onları sevip okşarken, her birine ayrı ayrı buseler kondururken sen gibi davranıyorum onlara. İncitmeden, küstürmeden. Ah be gülüm; ’senle hayat varmış!’ dedirttin ya bana, ne kadar dualar etsem kafi gelmez sana ama zaten her beş vakit namazın ardından yaptığım dualarda bizzat ismin Allah’a zikredilir. Allah’tan yardım dilenir biçaresizliğim...

Sevdamın Güneşi;

Bazı şeyleri hatırlatmadan geçemeyeceğim. Mevsim normellerin altına düştü. Her geçen gün hava şartları değişime uğruyor, gün be gün soğuyor. Hele akşamları soğuk iyice kendini hissettirmeye başladı. Sizin orarlarda soğuktur. Aman sıkı giyin dışarı çıkarken. Evin kaleriförlerini açmayı ihmal etme hayat pahalı diye. Para sağlıktan önemli değil gülüm. Sana bir şey olsa ben ne yaparım buralarda. Zaten hasretine dayanamıyor, hasta oluyorum bunu sana demesemde. Bir de sen hasta olursan artık nasıl hallerr düşerim tahminin zor olmasa gerek. Duş aldığında saçlarını iyice kurulan. Yanında olsaydım seni kat kat havlulara nasıl sarardım sıcacık. Önümüz kışa doğru yol alıyorken aldatıcı güneşe sakın bakma sen. İçinde ne ayazları barındırır. Kasım soğuğu insanı bir çarptı mı, feleğini şaşırtır! Onbeş gün, bir ay yatakta esir eder insanı. Ben bunları sana diyorum ama kendime hiç te dikkat etmiyorum. Ben sana, sen bana lazımız birbirimize ömrümüzün son çeyreğinde bebeğim. Her şeyimize dikkat etmeliyiz. Hele şu soğuk ayları atlatalım, önümüz bahardır. Çocuklar gibi koşacağız bakire kırlarda, dağlarda, kar, yağmur suları ile coşan çay kenarlarında. Piknik sebetine doldurduğumuz yiyecek, içecekleri sereceğiz örtümüzün üzerine. Çayımızıda demledik mi bizden mutlusu olabilir mi diz dize, göz göze çaylarımızı yudumlarken? Bu satırları yazarken içim bir tuhaf oluyor! ’İnşallah gerçekleşir sonsuza dek mutluluğumuz’ diyerek fotoğrafına göz kırparak bakıyorum gülümseyerek...

Aşkım,

Sevdalanmak zor derdim çevreme baktıkça ama sevdalandıktan sonra da sevdalandığına ulaşamamak daha da zormuş be sevgilim. Tenine parmaklarımın dokunamaması, saçlarının ıhlamur kokusunu kendimden geçersecine çekememek çok koyuyor bana. Uyku saati gelip yatağıma uzanmaya çalışıyorum, diretiyor gözlerim ’uykun yok senin!’ diye. Yorganı tamamen üzerine çekip papatya desenli yastığımı kucaklıyorum sıcaklığını hissederek kendimi avutuyorum. Uyku tutmuyor, kalkıyorum. Odalarda kirman misali dönüp duruyor seni arıyorum gönlümün ve yüreğimin bal damlası sevdalım. Yoksun odaların hiç birinde ama içime doğuyor ruhunun benimle olduğunu, birlikte adımlıyoruz odaları. O dolaşmalarımda ne hayaller kuruyorum. Biliyorum o saatte kahve içtiğime kızıyorsun ama kahvesizde efkarın tadı çıkmıyor be sevgilim. Her zamanki lezizde kahvemi yapıyor, çalışma masamın başına geçiyorum elimde kalemim, önümde karalamam duygularıma kucak açıyor. Ne kadar ilham yüklediysen, hepsini dolduruyorum sayfalara. Yazdıkça sayfalardan taşıyor duygularım. Meğerse seni ne çok sevmişim ben! Dizginleyemiyorum kendimi sevdanın ateşinden. Vurulmuşum her bir yerine. Bilmem başkalarıda sevdasına biz gibi yangınlarda mıdırlar?

Ah bebeğim!

Yazdıkça yazasım geliyor o narin yüreğine. Yazdıklarımın bir kısmını saklıyorum gelecek mektubuma. Duygu yüklü satırlarımın her kelimesini öperek en derin sevgilerimi yolluyor, ela gözlerinin ferinde yolumu aydınlatırken anlından öpüyorum seni. Yine mısralarımın sesinden mırıldanmak istiyorum yüreğine bir masal, şiir, aşk tadında...


... GÜN BATARKEN!

bir acı çöker içime gün batarken
mutlu ol der bir ses uzaklardan
bilmem nasıl mutlu olunur
şarkılar bile üzüyorken...

yar dediğine ulaşamıyorsan
yürek sesi aşamıyorsa dağları
nasıl dindireyim gözümdeki yaşları?..

akşamların soğuk koynunda
çekilirim bir köşeye
andıkça seni demlenir duygularım
aynalarda parçalanır düşlerim...

sürgün yemiş sevdanın hücrelerinde
yapayalnız hayaller kurarım
şiirlere nakış nakış seni işlerim!..

Gelecek mektupta görüşmek dileği ile seni Allah’a, sonra seni sana emanet ediyorum bitanem!

Zafer Direniş
...
09 Kasım 2017 Perşembe 20:15 Akşehir

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sevgiliye mektuplar (3) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sevgiliye mektuplar (3) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SEVGİLİYE MEKTUPLAR (3) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL