15
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1823
Okunma


Virginia Woolf hakkında yazmaya karar verme nedenim; kendimden not düşüyor gibi akıyor kelimeler ardı sıra. Onun intiharını hayal edip sözcüklerle resmetmeye çalışırken yaşamına sızıyorum .Dik duruşuna hayran kalıp yeni baştan saygı duyuyorum her defasında. Öyle çelişkili bir kişilik ve yaşam öyküsü ki tarif ederken bile zorlanıyor insan. Kırılgan ve savunmasız yanlarından çelik gibi bir irade doğurduğunu sanıyorken hiç ummadığınız yerden kesiveriyor yaşam macerasını.
Bir düzene tek başına topyekûn karşı çıktığı yıllarda kadına bakışın ve davranışın en bağnaz zamanlarında delip geçtiği yerle bir ettiği kavram ve kuramları göz önüne getirince beş kez intiharı denemesi soğuk duş gibi . Annesine bağlılığı ve hatta bağımlılığı, üvey abisi tarafından küçük yaşlarında cinsel tacize uğramasının etkileri, kardeşi Tobby ‘in onda bıraktığı izler kitaplarında ritmik bir ahenkle nefes alıyorlar.
Yaşadıkları yüzünden ve kırılgan ruh yapısı nedeniyle dağılmış olan yaşam dengesinden derleyip topladığı kırıntılarla adını dünyaya duyurabilen, bir kadına öncü, dünya edebiyatında etkili bir ses olabilen fark yaratmış dev bir kadın. Ondan öğrenilecek pek çok şeyden en önemlisi bence yapılamayacak iş, aşılamayacak dağ, gidilemeyecek yol yoktur…
Onun hakkında pek çok şey söylendi ve yazıldı. Ben yeni baştan bir makale yazmak niyetinde değilim. Onun son anlarını zihnimde canlandırıp sizlere aktarmak istedim. Bunu yaparken de kendi kitaplarının birer cümlelik özetleri eşliğinde bir kez daha onu kendi sonuna uğurladım.
Ve işte ;
Çalılıkların arasında var gücümle koşarken çimlerin kokusunu alıyorum. .Etimi sıyırıp geçem dikenlere aldırmadan var gücümle koşmaya devam ediyorum. Nefes nefese bir yarışın içindeyim. Saatler… Tik tak tik tak …
Deniz feneri çok uzakta olmamalı, Ramsay ailesi varamadığım deniz fenerinde sıcacık çocukluk avuntularımı kucaklıyorlar mı ? Bu kimin umurunda ki?
Artık koşamıyorum. Hızlı adımlarla varmaya çalıştığım pek çok şeyin baştan başlayan bir dizge olduğunu gördüğümden beri anlamsızlaşıyor rüzgârın yüzümü yalayıp gitmesi. Tutunmak için bir nedenim yok. Ne yazmıştım son olarak ‘’ Senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık. Hayatını daha fazla mahvedemem.’’
En sevdiğim mutlu olabilme ihtimalimizin en iyi şekliyle ayrılıyorum ki senden, mutlu kal .
Onlar beni bilecekler. Erkekler ne düşünür diye düşünmeden yazmayı öğrendiklerinde beni sevecekler. Kaldı ki kimin umurunda? Shakespeare kadar iyi yazdığınız eserler ile sahnede olduğunuzda birilerinin umurunda olacaksınız.
Şimdi ben kendi sonumun başlangıcına giderken saatlerin ardı sıra sizler Austin’in mutfak masasından doğan güneşiyle aydınlanmayı bırakınız. Shakespeare ‘in kız kardeşi bile olsanız ve onun kadar yaratıcı bir zekaya bile sahip olsanız dahi yapamayacağınız şeyleri kendi odanız olduğunda başarabileceğinizi göreceksiniz. ‘’Aşk ve Gurur ‘’ kendi ruhunuzdan bambaşka canlansın. Ezici üstünlüğü ezecek gücü kendiniz olduğunuzda bulacaksınız. Birinin eşi olmaktan ve portakal reçeli yapmaktan çok daha fazlası olmayı başarmak sizin ellerinizde.
Demiştim ki soruları heyecanlandırıp çıldırtacak tek bir sözcük varsa oda ‘’edebiyat’’ sözcüğüdür. Öncelikle sonuna dek inanıp da sarf edilen sözlerin aslında en sonunda bize öğretilen doğruların(!) tekrarı olduklarını anladığımızda yanılsamalarımızdan ürkerek sandığımız şeylere daha çok sarılıyoruz. Oysa ‘’Bir Hava Taarruzu Sırasında Barış Üzerine Düşünceler ‘’ pekâlâ sarf edilebilir. Kendi şatosunda keyif çatarken yazılan enfes metinlerden daha çok haz alabileceğiniz kendi yazdığınız özgün metinleri kaleme alın derdim ..Ama tik tak tik tak… !
Ağaç yapraklarının hışırtısı beynimi sürekli döven düşüncelerden daha az rahatsız edici. Aslında şu an yeni bir aşk mektubu yazıyor olsaydım belki de bu sahneyi kullanabilirdim. Eşcinsel savunuculuğu hiç yapmamış olsam da kadın haklarından bu kadar dem vurunca erkek gibi düşünebilen bir kadın yine bizden sayılır diye düşünmüş olabilirler. Yine de kişisel tercihlerim değildi evliliğimde devamsız olmamın sebebi.
‘’ Onun gidişi olabilecek en büyük felaket’’ derken çok ciddiydim. Daha sonra duyduğum korkunç sesler yine de yazmama engel olmadılar. Onlarla konuşmayı öğrendikten sonra ‘’Dalgalar ‘’Toby için yeniden doğuş oldu. Ona hayrandı tüm diğer yarattıklarım. Öyle çok ağrılı oluyor ki kimi zaman kimi gidişler, bazen ölmeden gidiyorlar bu en kötüsü..
Uzun cümleler kuruyor olmamda aslında hiçbir amaç yoktu. Sadece kelimelerin ardı arkası kesilmiyorken onları durdurmanın haksızlık olabileceğini görmüş olmamdan başka ne gayem olabilir ki? Düşünme bunları…
Şu akan nehrin çağıldayışındaki sesler bana kucak açıyor. Aradığım huzuru bana her damlasıyla sunan bu davete kayıtsız kalamıyorum. Şimdi parlak giysileriyle fakirliğini kandırdığını düşünen sokak lambalarının altından geçen onca kadın ve erkeğin alın yazısı olması için bıraktığım eserler dünya tarihine ışık tutacakken bu gitmenin sırası mıydı? Bu sorunun cevabını asla bilemeyeceksiniz. Belki de en büyük espri tam zamanında gitmektir. Eskitip yıpratmadan, iz düşürdüklerine ihanet etmeden, yerli yerince bırakıp…
Ceplerime taş doldurma fikri belki de sadece içgüdüsel bir harekettir. Ama bunu yapmak bana heyecan veriyor. Kararımı kesinleştirip onaylıyorum. Biraz sonra aranızdan ayrılıyor olmaktan nedense hiç üzüntü duymuyorum. Yaptığım şeyi daha çok hızlandırmak için daha aceleci hareket ediyorum. Varacağım yere geç kalmışım gibi…
Öyle çok söz söylenecek ki arkamdan bu kadarını ben bile hesap etmemiştim. Ah dostum, ‘Yaşam Bir Rüyadır, Uyanmak Öldürür’ …
Şimdi Ouse Nehri benim yaralarımı sarıyorken sen beni anlamaya başlasan iyi edersin. Kendin için bir iyilik yap ve benimle tanış. Hakkımda söylenen onca şeyin iki kelimeye sığabilmesi ne kadar ironik ; şaka ve entelektüellik ..
‘Dreadnought Şakası’ kadar etkileyici derin bir trajedim de olmalıydı. İntihar sandığınız şey bir tedavi şekliydi…. Beş kez denedikten sonra belki de alışkanlık…
Bir köpeğin gözlerinden aşkı tarif edebiliyorken takip etmelisiniz beni. Bakış açısı zihnin size oynadığı oyunlar akışkan kelimelere dönüşür ve işte ‘’bilinç akışı ‘’ …
Veda ya gerek yok okudukça sizinleyim…
Ve sonra;
‘’Dalgalar kıyıda parçalandı ‘’