Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
levent taner
levent taner

- BİR BUNALIM ÇAĞININ SİNEMASAL İZDÜŞÜMÜNÜ OKUMAK-(1)

Yorum

- BİR BUNALIM ÇAĞININ SİNEMASAL İZDÜŞÜMÜNÜ OKUMAK-(1)

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

643

Okunma

- BİR BUNALIM ÇAĞININ SİNEMASAL İZDÜŞÜMÜNÜ OKUMAK-(1)

- BİR BUNALIM ÇAĞININ SİNEMASAL İZDÜŞÜMÜNÜ OKUMAK-(1)

Tarihin büyük kırılımlara zemin hazırladığı, ağırlaşan sorunların travmatik sonuçlar doğurduğu dönemlerden her dem söz edilebilir. Böyle zamanlarda bir bakıma doğada karşılığını bulan med cezir manzaraları izlenmektedir. Bir vakit çekilen sular bir bakarsınız kıyıları basar. Bunun gibi insanlık tarihinde de dönemsel gel-gitler bizleri karşılayabilir.

Sözgelimi Avrupa ve Asya’nın siyasi askeri bağlamda birbirine doğru hareketlendiği, aktığı devreler vardır. Napolyon ve Hitler’le Avrupa’nın Rusya’ya doğru hareketlenmesi misali, eski çağın Attila ve Hun fetihlerinde ya da 20’inci asrın Sovyet imparatorluğu örneklerinde görülebildiği gibi Asya’nın Avrupa’ya doğru yayılım gösterdiğinden de söz edebiliriz. Kuşkusuz soğuk savaş dönemi ve bu dönemin sonlanmasının iki kıta arasında siyasi askeri boyutlarda ve sınırların şekillenmesi bağlamında mühim değişimler peyda ettiği hususu da akıllara gelecektir.

Bir bakıma “Sular yükseldikce balıklar karıncaları yer, sular çekildikce de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne, gücüne güvenmemeli… Çünkü kimin, kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir.” sözüyle emsal bir Afrika atasözünün hükmü de akla gelebilir.

Yine umutsuzluğun hüküm sürdüğü tarih devreleri ve bunların yaşandığı evrelerin yeryüzünün önemli bir bölümünü kasıp kavurduğu, öyleki tamamını etkilediği durumlardan bahsedilebilir. Yoksa gerçekten tarih tekerrürden mi ibarettir? Kuşkusuz bemzer durumlarda maddi ilişkiler farklılık arzedecektir. Teknolojinin gelişme seviyesi ve çağ farklılığı üzerinde durulabilir. Ne ki, etmenler şekil değiştirirken özü benzer ve hatta aynı nitelik gösterebilir de.

Örneğin, orta çağ ve modern çağ arasında böylesi paralellikler kurulabilir mi acep? Özelde Avrupa üzerinden alırsak modern Avrupa’nın orta çağ karanlıkları şeklinde tanımladığı evreyi atlatamayıp tazelediği söylenebilir mi dersiniz? Ya da, 20’inci asrın ilk yarısının tarihin en büyük cinnetlerini önümüze koyması manidar değil midir? Gerçekten de, iki dünya savaşı ile arada geçen ekonomik kriz yılları batı dünyasından başlayarak dalga dalga tüm insanlığı etkilemedi mi?

Bu duruma paralel olarak orta çağ Avrupasının dinsel bağnazlığa dayalı toplumsal siyasal yapılanmasına ve veba’nın toplumları kırıp geçiren salgınlar peyda etmesine karşın, modern batının da totaliter ideolojik politik yapılara geçit vermesiyle birlikte yine teknoloji etkisine bağlı gelişen kanser hastalığının yerkürede yaygınlık kazanması enteresan bir benzeşim sağlamaktadır. İster istemez ilkellik uygarlık dayalektiği çerçevesinde ünlü şairimiz Melih Cevdet Anday’ın “biz insanın ceddiyiz” sözü de akıllara gelmektedir.

Söz ettiğimiz hususlar hiç kuşkunuz olmasın toplumları zihnen ve ruhen deforme de etmektedir. Orta çağ Avrupa’sında da modern Avrupa’nın belirli bir evresinde de iyimserliğin, yaşama sevincinin yitip gittiği söylenebilir. Hani, tıbbi bağlamda veba ve kanserin bir benzeri Wilhelm Reich’in kullandığı “duygusal veba” kavramını da hatırlatabilir bize. Şu kadar ki, gerek bireyin gerekse toplumun coşku kaybına uğradığı apaçıktır.

Bu durum sanat ve düşünce dünyasında da aradığı karşılığı bulabilmektedir. Orta çağ Avrupa’sında hâkimiyet kazanan kilise orijinli skolastik düşünce timsali modern çağında benzer enstrumanları bulunmaktadır. Demem o ki, geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında da sanat, edebiyat, felsefe alanında derin bir karamsarlığın yankılandığı görülebilir. Absürd kavramının hâkimiyeti insan benliğinde meydana gelen yalnızlaşma ve yabancılaşmanın uzantısı olmaktadır. Felsefe alanında varoluşçu akımın sıçrama yapması, şiir edebiyat alanında ise sürrealist bir anlayışın etkinlik kazanması dikkat çekmektedir. Bu durum aydınların yaşadığı bunalımlarla beraber intiharıda somut bir günlük yaşam etmeni kıldığı ölçüde sorunun psikiyatrik uzanımlarını da önümüze koymaktadır.

Peki, tarihsel mirasın bir uzantısı olarak meydana gelen sosyo kültürel, sosyo politik etkileşimlerin tüm sanatlarda olduğu gibi çağımızın etkin bir sanat dalı olan sinema alanında da aradığı karşılığı bulması, görsel efektlerlede desteklenen kompozisyonlarla zihnen ve ruhen bizleri etkilemesi, beslemesi mümkün müdür?


L.T.




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
- bir bunalım çağının sinemasal izdüşümünü okumak-(1) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz - bir bunalım çağının sinemasal izdüşümünü okumak-(1) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
- BİR BUNALIM ÇAĞININ SİNEMASAL İZDÜŞÜMÜNÜ OKUMAK-(1) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL