25
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
2778
Okunma


Mükemmel bir giriş yapmak için kusursuz bir suya dönüşmeliyim. Oysa ben kendi girdabımda dönüp duruyorum. Milyonlarca yığının içinde o eski beni arıyorum. Dikkatimi dağıtan onca gereksizliğin ortasında boşluktayım. En çok önemsediklerime üç maymunu oynuyorum.
Sığ bir Deniz’e dönüşüyorum çaresizce . Sırtımda taşıdığım gemi öyle ağır ki… Defalarca dalgalarımda yüzdürmeye çalışıyorum ama gücüm tükeniyor.
İçimdeki girdap bütün suyumu emmek istiyor. Damarlarımdaki tüm suyun çekildiğini hissediyorum.
Kıyıya vursun istiyorum gemi .Dalga dalga kusmak istiyorum onu. Nafile bir çaba …Sırtımda kalmaya devam ediyor ve yükü çok canımı yakıyor.
Uzun zamandır su alıyor bu gemi. Buna rağmen onu yemyeşil ormanlarıyla, taze meyveleriyle ,coşkun akan ırmaklarıyla muhteşem limanlarda buluyordum zaman zaman . Yeni yükler edinip sırtımda gezmeye devam etti hep .
Artık daha fazla su alıyordu uğursuz gemi. Düşüncelerimden çılgın bir tsunami yaratıyorum şimdi. Önüme katıp tüm yaşanmışlıkları plastik çöpler bırakıyorum geçtiğim kıyılara. Ezip geçtiğim tüm hayalleri enkazın arasına terk ediyorum . Ömründen bir gün kalmış olan gemiyi uğurlamak için kıyılarımda yarattığım manzaraya uzaktan bakıyorum. Acısına yaraşır bir felaket yaratmışken bütün gücümü kullanacağım son bir kez bu gidiş için.
Hey gemi bir baksana kendine . Yelkenlerin eskiyip yırtılmış, boyaların dökülmüş ve sadece silik bir yazıyla ismin kalmış ihtişamından . Su aldığın yarıklarından yükünü bırakıyorsun derinlerime. Zamanla diğer batıkların yanında yerlerini alacaklar. Yosun tutup kabuk bağlayacaklar.
Şimdi ellerinde biralarıyla gitar eşliğinde şarkı söyleyen aşık çifte ev sahipliği yapıyorum .Köpük köpük ruhumdan vuruyorum iskeleye. Her çarpışmadaki inleyişlerim romantik dalga sesleri olarak iz düşüyor kulaklarına. Ay ışığında daha bir yakınlaşıp şiir oluyorlar yakamozlarımda. Suyumdan yansıyan her bir ışık yaralarımın kan pıhtısı.
Gemi gıcırdayarak yalpalıyor üzerimde . Kalbime yatırıyor gövdesini. Off..! Bu ağrılı tarifsiz yorgunluk beni öldürüyorsun.
Tüm rengimi alıyor gece. Karanlık bir izbeye dönüşüyorum sessizce. Tuz ve yosun kokusuyla çağırıyorum kimsesizliğimi.
Bir ara bir hareket beliriyor suyumun yüzünde. Bir yunus balığı oynaşıyor ötelerimde. Neşesi ve içtenliğiyle gülümsetiyor naçar Deniz’i . Hani şu sol yanım .. Ahh o benim ağrıyan yorgun tarafım … Heyecan ile diriliyor yeniden. Seyre dalıyorum bu gizemli yunusu . Henüz buralardayken tadını çıkarıyorum her hareketin ve en çok da AN’ın …
Kaldırıp başınızı gökyüzüne baktığınızda kaç denizin gözbebeklerine temas ettiğinizi düşündünüz mü hiç ? Peki sahile vuran her dalgada gökyüzünün hangi yüzüne baktığınız aklınıza geldi mi hiç ? Onca gökyüzü ve deniz yaşanamamış hayatların kara delikleridir. Uçuşan umutsuzluk renksiz ve kokusuz bir zehir. Hayatlarımıza dahil ettiğimiz her hayalin çıkarımlarından ürettik uçuşup göğe karışan umutsuzluklarımızı biz.
Hey dostum sana kötü bir haberim var. Polyanna öldü ve bir Deniz’e gömüldü.
DENİZ...
Sevgili Olricx’in öyküsü çok güzeldi. Yorumlar arasında kaybolmasa iyi olur dedim ..:
Yaşıtlarıma göre biraz daha iri olsam da küçücüktüm, anneme sordum; “anne” dedim, “ben nasıl oldum?” baktı şöyle bir, “seni denizden aldık yavrum” dedi. Onu biliyordum; bir keresinde babamla kıyısında çadır kurmuştuk, demişti ki babam, elindeki ucuna ince bir ip bağlanmış sopayı ona doğru savururken, “deniz bu işte, içinde balıklar yaşar” derken az sonra fırlatıp çektiği oltanın ucundakine garip garip bakarken daha kısık bir sesle eklemişti, “yer yer ayakkabı yaşam izlerine de rastlanabiliyor tabi.” Günlerce düşündüm. Madem denizden almışlar beni , ben özümde ya balıktım ya da ayakkabı. Balıkları da görmüştüm ayakkabıları da. Balıklar kendiliğinden kımıldıyordu, ayakkabılar birinin yardımı olmadan asla… O zaman ben ayakkabı değil balık olmalıydım. O zaman suda yaşayabilirdim. Bir anda fırladım yerimden bahçedeki kuyuya koştum. Kuyunun dibinde su doluydu kova. Soktum kafamı. Nefes nefese çıkardım. Daha büyük bir yer bulmalıydım. Hemen ilerde bir göl vardı, koşa koşa gittim attım kendimi. Çıktığımda saçlarımdan, giysilerimden sular damlıyordu. Hay dedim kovaya da göle de çocuk dilince. Hiç biri bir deniz etmiyordu. Koşarak, zaman zaman takılıp düşerek, tekrar koşarak yarım saat mesafedeydi deniz. Koştum koştum, onu uzaktan görebiliyordum artık. Bana göz kırpıyor, dudaklarından ismim fısıldanıyordu. Kollarını açmış beni bekliyordu. Hızlandıkça hızlanıyordum, artık düşmüyordum. Yamaçtan kendimi tuzlu suyuna attım. Denizde hayat vardı.