7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1307
Okunma

Öğretmen,memur’mu olmalı? Mutlu mu? Sorusunun sosyo psikolojik cevabı aslında çok nettir. 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramını kutladığımız bu günde ilk öğretmen ve bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır... sözünün karşılığında gözümüzün ışığı olan eli öpülesi öğretmenlerimizin ve onların öğrencilerinin sosyal ve psikolojik durumuna bir göz atalım.
Gerek öğrencilik yıllarımda gerekse sosyal hayatımın çeşitli dönemlerimde karşılaştığım öğretmen profilleri hep iki türde olmuştur.
Karşılaştığım ‘’Birinci profildeki öğretmenler öğretmenliği bir meslek olarak değil yoğun bir kişisel çabayla kutsal bir görev olarak gören ve öğrencilerinin her biriyle ayrı ayrı ilgilenip onları geleceğe hazırlayan ve onunla mutlu olan bu doğrultuda kendisini sürekli yenileyen donanımlı ve idealist öğretmenlerdi.
İkinci profildeki öğretmenler ise öğretmenliği memurluk sınırlarında gören, öğrenci eğitimini mesai saatleri içerisinde ve şablon tanımlamalar üzerinden ezberci bir dil kullanarak bilgiyi aktarmayı benimsemiş öğretmenlerdi.
Her iki öğretmen profilinin tanımlanabilir en temel ayrışım noktası şuydu; Birinci öğretmen örneğinde öğretmenin bir çiçeğin özü olduğu ve o özünden faydalanmak isteyen öğrenciler de o çiçeğin etrafında uçuşan bal yapmak isteyen arılar olarak tanımlanabilirken.
İkinci öğretmen profilinde ise değişime ve gelişime kapalı despotik bir anlayışa sorgulamayı reddeden paydos zili çaldığında tahtadaki problemi çözmeden elindeki tebeşiri bırakıp öğrenciden önce sınıfı terk eden. Tükenmişlik sendromu yaşayan mutsuz ve çatık kaşlı, öğretmenin öğrencileri ile olan ilişkileri kendisini gördüğünde etrafa kaçışıp uçup giden güvercinler olarak tanımlanabilir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yaptığı şimdiye kadarki en kapsamlı küresel eğitim araştırmasında Türkiye nitelikli eğitimde 76 ülke arasında 51. sırada yer alıyor.
Sıralamada ilk beş de Asya ülkeleri, son beş sırada ise en fakir Afrika ülkeleri var.OECD bu istatistiği 76 ülkedeki sınav sonuçlarını temel alarak yapmış bu kıyaslama aynı zamanda, eğitim ve ekonomik büyüme arasındaki bağlantıyı yani eğitim kalitesini gösteriyor. Kısacası ülkemiz eğitim kalitesinde dünyanın en kötü 25 ülkesi arasında.
Mustafa Kemal Atatürk’ün istediği gibi ilimle ve bilimle donanmış sorgulamaktan korkmayan kendi öz kültüründen ve geleneklerinden utanmayan fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirmek için, lütfen öğretmenliği devlet kurumuna kapak atacağı güvenceli bir iş ve memurluk olarak görenler değil. Öğretmenliği kutsal bir görev olarak gören idealist insanlar yapsın. Yapsınlar ki, bu ülke statükocu anlayışa sahip ileri yaşlarına rağmen hayatı küçük bir çocuğun algılama seviyesinde yaşayan insanların devlet yönetimindeki olumsuz etkisinden ve hantal bürokrasiden kurtulsun. Öğretmenliği o idealist insanlar yapsın ki, çocuklarımız bu ülkenin kurucusunun işaret ettiği ve hedef gösterdiği ‘’muhasır medeniyetler’’ ölçüsüne ulaşmış bir ülkede öz güven duygusunu geliştirmiş, özgürlüğün tadını çıkaran mutlu ve mesut bireyler olarak yaşasınlar.
Atatürk’ün, ülke ve dünya çocuklarına hediye ettiği 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun.
Serhat BİNGÖL. 23.04.2017