12
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1465
Okunma

Öğrencilik yıllarından bir anı geldi aklıma bu gün sitede gezinirken. Bende sizinle paylaşmak istedim. Bizim de pek çoğunuz gibi küçük bir grubumuz vardı okul dışında görüştüğümüz. Hakan abi (kendisi Emel’in sevgilisiydi. Üst sınıflardan ,zekası ve görgüsüyle hepimizi büyüleyen ,sağlam bir dosttur),Emel ( kendisi benim kankam olur ) , Mehmet ve Ebru (grubun diğer çifti ,çifte kumruları ) ve benDeniz tekil şahıs ( uzunca bir süre aşk melanetiyle tanışmamış şanslı kulunuz) ‘tan oluşan kendi halinde bir arkadaş çemberi işte.
Bir araya geldiğimizde gençliğinde verdiği çılgın ruhla ülke meselelerinde mangalda kül bırakmazdık. Kitaplarla ilgili ateşli tartışmalar yapmayı çok severdik. Bir diğer ortak yönümüz ise rock müzik ve metal müzik konusunda ki benzer zevklerimizdi. Sakin gitar sololarını da severdik ama deşarj olmak için illa rock gerekiyor gibiydi.
Bir gün Hakan abi toplanıp rock müzik dinlemeye gitmeyi teklif etti. Ben İzmir’de oturup İzmir’deki bir üniversiteyi kazanmış bahtsız bir eziktim. Annem ve babam geceleri çıkmama asla izin vermezlerdi. Belli bir saatten sonra evde olmak zorunda olduğumdan yine aralarında olamayacağımı söylemek zorunda kalmıştım.
Ama bu kez arkadaşlarım çok kararlıydılar. Bensiz gitmeye hiç niyetleri yoktu. Aileme yalan söylemek konusunda çok başarılı değildim. Bu kez bizim için yapacaksın diye ortam baskısına maruz kaldığımdan itiraz edemedim. İyi de ben aileme ne diyecektim. Oturup hep birlikte bir plan yaptık . Şimdi bu yazdıklarımı ailem okusa bu gün bile çok kızarlar eminim :)) .
Ben ailemi bir grup çalışması olduğunu söyleyecektim ve mutlaka Emel’lerin bekar evinde kalmak zorunda olduğuma ikna edecektim (daha planı yaparken beni telaşı sarmıştı hiç unutmuyorum) . Emel’in evinde telefon olmaması büyük bir şanstı. Neyse işte ince ince düşünüp planımızın üstünden geçtikten sonra o Cumartesi adıyla aynı müzikleri çalan Rock Bar’da buluşmaya karar verdik.
Annemi ikna etmek için harcadığım büyük çaba ve duygu sömürüleri sonuç vermişti. Cumartesi akşam üzeri Emel’e gittim. Orada hazırlandık ve bizim çocuklarla Bornova Küçük Park civarında olan Rock Bar’ın önünde buluştuk ( o bar hala var ) . Heyecanımı tarif edemem. Yüreğim ağzımda atıyordu resmen. İlk kez bir geceyi ailemden uzakta ve dışarıda geçirecektim . Hem de en sevdiğim müziği dinleyecektim. Bu benim için o günlerde ancak rüyamda görebileceğim türden bir mucizeydi. Keşke şimdi de hayata bakışım küçük şeylerden aynı coşkuyu duyabilecek kadar pozitif olsa .
İçeriye girdiğimizde ortam loşdan biraz daha fazla karanlıktı. Sahne canlı ve aydınlıktı sadece. Masalar kokteyl tarzı idi ve herkes ayakta olacak şekilde tasarlanmıştı. Zaten böyle bir ortamda oturmaya neden gerek olsun ki .
Fonda The Rolling Stones, Nirvana falan derken ortam coştukça coşuyor. Müzik ve bira ile artık herkes çakırkeyif olmuş sallanıp duruyordu. Yüksek sesle müziğe eşlik etmekten neredeyse sesimiz kısılacaktı. Ancak küçük bir not düşmeliyim hemen. Ben o zamanlar alkol konusunda da çok acemiydim. Henüz birinci birayı zor bitirmiştim .Ama bildiğin sarhoş olmuştum. Arkadaşlarım ardı arkasına içiyordu ama gayet iyi durumda idiler. Ortamın havasından ne ben nede arkadaşlarım benim sarhoş olduğumun farkında değildik.
İçimdeki canavarın ortaya çıkmasına fazla zaman kalmamıştı. Hem kendim hem de arkadaşlarım için unutulmaz bir gece yaşatacaktım. Bunu kısa zaman sonra hep beraber öğrenecektik. Kendimi nedense çok öfkeli hissetmeye başlamıştım. Aslında sarhoştum hatırlamıyorum falan denir ya bana hiç öyle olmadı. Zihnim oldukça berrak bir hal aldı. O ana dek düşündüğüm devlet meseleleri, okul sorunları ,aile baskısı vs vs gibi takıntılarımın tamamı kaybolmuştu. O anda benim için tek önemli olan şey müzik ve öfkeydi. Tamamen hayvani dürtülerimle hareket ediyordum.
Ben tamda böyle tehlikeli bir ruh halindeyken yan masadan başına bela almak isteyen bir genç önümdeki masaya peçeteye yazılı bir not bıraktı. Yılışık yılışık sırıtıp bir de göz kırpınca daha çok öfkelendim. Notta ise bir telefon numarası yazıyordu. Altına da yarın aramanı bekliyor olacağım gibi bir şeyler yazmıştı.
Önce öfkeme hakim olmaya çalıştım. Aslında zavallı sadece şansını deniyordu. Bana hiçbir zarar vermedi. Bense bana büyük bir hakaret etmiş gibi o çocuğu orada tekme tokat dövmek istiyordum. Bir süre sonra dans ederken yakınıma gelip bana hafiften bir omuz atınca artık günah benden gitmişti. İşte başlıyorduk. Gencin iki elimle yakasına yapışıp bağırmaya başladım.
- Ulan sen kim oluyorsun da bana omuz atıyorsun ?
- Bana bakman için yaptım. (Bunu söylerken çocuğun hala gülümsüyor olması beni iyice çileden çıkardı )
- Geri zekâlı ben ne diye sana bakacakmışım?
Bu noktadan sonra bizimkiler devreye girdiler. Hakan abi olayı anlamaya çalışıyor. Gürültülü müzikle kimse kimseyi duymazken ben ortamı daha fazla kışkırtmak için ;
- Abi bu şerefsiz beni taciz ediyor ,dedim.( Normal şartlarda eğer yanımda bir bey varsa böyle bir durum gerçekten varsa bile asla hissettirmemeye özen gösteren biriydim. Yani bu tutumunda ne kadar hatalı olduğunu büyüdükçe öğrenmiştim )
Bu cümlemden sonra ortalık panayıra dönmeye başladı. İki masadaki erkekler birbirlerine girdiler. Artık kimse konuşmaya çalışmıyordu. Bir anda yumruklar birbiri ardına iniyordu. Hakan abi arada bize ‘’kızlar dışarı çıkın’’ diye bağırıyordu. Ama benim buna hiç niyetim olmadığından oralı bile değildim. Emel beni çekiştirip duruyordu çıkmamız için. Ama benim başka bir niyetim vardı. Elime geçirdiğim bira şişesini benim canımı sıkan oğlanın kafasına indirdikten sonra içim ancak soğumuştu.
O anda çocuk dönüp bana baktı ve elini havada gördüğüm anda artık sarhoş değildim. Tanımadığım bir başkası ‘’lan kızlara el mi kaldırıyorsun’’ deyip çocuğun havadaki elini yakalayıp bir kafa attı . Ben aslında tıpkı Amerikan filmlerinde ki gibi bira şişesinin gencin başında kırılmasını ve yere yığılmasını hayal etmiştim .Nedense gerçekte hiç de öyle olmamıştı. Buna da çok öfkelenmiştim.
Benim sayemde artık barda herkes kavga ediyordu. Dışarıya kaçanlar bile birbirlerini ite kaka çıkıyorlardı. Emel beni sonunda zorla dışarıya çıkarmayı başarmıştı. Olay yerine polisler gelmişti. Hakan abinin elinden benim çocuğu zor almışlardı. Hepsini toplayıp polis aracına bindirirlerken Hakan abi bana bağırıyordu.
- Git Deniz buradan kaç çabuk .. !
- Niyeeee !
- Gittttttt …!
Biz Emel ve Ebru ile Emel’in evine bir taksi tutup gittik . Sabah bizimkilerden haber almak için karakola gittik. Onları da nezaretten çıkarmışlar o sıralarda. Emel karakola girip bizimkilerle beraber çıkınca hepimiz rahatlamıştık. Hep beraber kahvaltıya gittik. Geceyi çok berbat geçirdiklerini anlattılar. Nezarette benim çocuk sürekli benden şikayetçi olduğunu söyleyip durmuş .Bizimkiler yanımızda öyle biri yoktu demişler. Tanımıyoruz demişler. Olay böylece kapanıp gitmiş.
Yani ben büyük felaketin eşiğinden dönmüştüm aslında. Eğer alkollü bir halde hem de barda kavga çıkarıp ta karakolluk olsaydım ve babam bunu öğrenseydi neler olacağını düşünmek bile istemiyorum. Birde üstüne iki tane pırıl pırıl insanın başına da benim yüzümden çok daha kötü şeyler gelebilirdi. Hakan abi ve Mehmet beni asla suçlamadılar. Onların bu tutumu nedeniyle karşılarında küçüldükçe küçüldüm. Hakan abi saçlarımı karıştırıp ‘’acemi çaylak olur böyle şeyler’’ dedikten sonra hüngür hüngür ağlamaya başladım. Yaşadıklarımı daha ancak idrak edip nelere yol açtığımı fark etmiştim. Bir süre de beni sakinleştirmek dil dökmek zorunda kalmışlardı hep birlikte.
O sabah ki kahvaltıyı ben ısmarlamış olsam da dostlarımın hakkını asla ödeyemedim. Emel ve Hakan abi evlendikleri gün bile o günü konuşmuştuk fısır fısır . Öyle çok kahkaha atmıştık ki etraftaki herkes neye güldüğümüzü sürekli sorup durdular.
Mehmet ve Ebru bir zaman sonra sevgili olmaktan istifa ettiler. Ama ben her ikisiyle de görüşmeye devam ettim. Şimdi farklı hayatlar yaşıyorlar ve olması gerektiği kadar mutlular.
Hayatım boyunca toplumsal kurallara göre yaşadım. Çok nadir zamanlarda böyle çıkışlarım oldu. Ama benim tarihimde çok önemli anlardı. Asla unutulmayacak duygular ve izler bırakan anılardır.
Sevgilerimle…
Deniz…