9
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1312
Okunma

Herşeyden önce gerçekten de Türk’ün Türkten başka dostu yok mudur? Sorusuna cevap vermeye çalışayım.
Belki bin defa anlatmışımdır. Devletler ve milletler arasındaki ilişkilerde dostluk denen şey karşılıklı çıkarlara bağlıdır. Bir diğer devletin ya da milletin size, sizin de ona ihtiyacınız varsa dostsunuzdur. Sizin emelleriniz ile diğer devletlerin emelleri farklı ise ( çakışıyorsa) düşman... Üçüncü alternatif ise ne sizin ne de diğer bir devletin birbirinizle dost ya da düşman olmak suretiyle elde edeceği hiç bir kazanç yoktur, bu durumda o devlet ne dostunuzdur ne de düşmanınız. Adını bile anmazsınız.
Bir diğer husus: Devletler arası ilişkilerde hiç bir zaman ebedi dostluk diye bir şey söz konusu değildir.
Mesela I. Dünya savaşının öncesinde ve henüz savaş bitmeden yani 1917 Ekim Devrimine kadar Rusya düşmanınızdır. Ancak Yine I. Dünya Savaşı henüz bitmeden ve sonrasındaki Kurtuluş Savaşında eski düşmanınız olan Rusya, yeni dostunuz olmuş, daha önce bizzat Osmanlı Devleti’ni bölüp parçalama antlaşmalarının içinde olan emperyalist Rusya, 1917 den sonra emperyalist İngiltere ve Fransa’ya karşı ( Özellikle İngiltere ) dostumuz olmuştur.
Örnekleri çoğaltmak mümkün..Mesela Uçak krizi esnasında Rusya düşmanınızdır ama ABD size g.tünü dönüp pyd, ypg ve pkk yı açık bir şekilde müttefiki ilan ettiğini söyleyince anında dönüş yapıp dost olursunuz.
Ayrıca devletler birbirlerine düşman olsa da milletler birbirlerine dost olabilirler. Bu gün Alanya’da, Manavgat’da, Fethiye’de bizzat benim görüp tanıdığım binlerce yerleşik Alman, İngiliz vardır ve o insanlarla bizim insanımız arasında bir düşmanlık söz konusu değildir. Ülke politikacıları birbirlerini yerken insanlar kardeşçe yaşayıp gidebilirler.
Esasında hiç bir devletin ve milletin kendi milletinden başka gerçek dostu yoktur.
Ancak Türkiye’de farklı bir durum daha var: Mesela İngiliz için İngiliz’in İngilizden başka, Fransız için Fransız’ın Fransız’dan başka dostu olmaması bir övünç meselesi değilken Türkiye için Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmaması bir övünç meselesidir.
Bizden başka hiç bir millet ’ Helal olsun bize. Bizim bizden başka dostumuz yok’ diyerek övünmez. Bunu diğer devletlerden çok farklı bir ayrıcalık olarak görmez.
Gerçekten de bizim, bizden başka hiç bir dostumuzun olmaması övünülecek bir durum mudur? Yani mesela ’ Bir kedim bile yok’ diyen Sezen Aksu aslında bir mutluluk şarkısı mı söylemektedir?
Buraya kadar yazdıklarım yine de ’Niçin Türk’ün Türkten başka dostu yoktur?’ sorusunun cevabı değildir.
O halde madde madde sayayım:
1- Türk’ün Türkten başka dostu yoktur çünkü Türk, kendinden başka dostu olmamasını bir üstünlük ve ayrıcalık olarak görmektedir. Bundan mutludur.( Tamamı olmasa da bundan mutlu olan bayağı fazladır. ) Bu mutluluğunu sık sık dile getirir ’Türk’ün Türkten başka dostu yoktur’ Diyerek.
2- Bazı Türkler, Türkten başkasını sevmenin, Türkten başkasına en azından ’ Merhaba, nasılsınız?’ Diye hal hatır sormanın, Türkten başkasının bir derdine üzülmenin ya da Türkten başkasının bir sevincine ortak olmanın Türklüğüne halel getireceğine inanır. O yüzden de dost olamaz Türkten başkasıyla... Hoş Türk’le de dost olamaz ya o tamamen ayrı kronik bir vak’a...
3- Türk’ün Türkten başka dostu yoktur çünkü bazı Türkler dünyadaki bütün insanların kanından farklı bir kana sahip olduklarına, bu kana sahip olmayanların cemi-i cümlesinin düşman olduklarına inanırlar. Yani Türk olmayı bir ülkü değil de tamamen ayrı bir kana sahip olmak olarak görürler. İşte bu sebepledir ki mesela Osmanlı Türk değildir onlara göre. Neden? Çünkü Osmanlı soyunun kanına yabancı kanlar karışmış, padişahlar hep yabancı kadınlarla evlendikleri için saf ve her türlü mikroptan, virüsten arındırılmış steril Türk kanı, artık içinde pek çok katkı maddelerinin olduğu basit, adi, sıradan A,B, ya da 0 rh pozitif veya negatif kanlara dönüşmüştür. Tabii ki Osmanlı hanedanı için geçerli(!) bu durum. Yoksa Anadolu halkı saf Türktür. Taa Orta Asya bozkırlarından Viyana kapılarına dayanmışlar ve 72,5 milletle haşır neşir olmuşlardır ama kanlarına zinhar halel gelmemiştir(!) Bu arada Türk olmayan Osmanlı’nın 22 Milyon kilometre kare toprağa taşıdığı Türk Bayrağının da bir kıymeti harbiyesi yoktur. Hatta o bayrak Türk bayrağı bile değildir (!)
Damarında halis muhlis Türk kanı taşımayan Osmanlı 600 seneye yakın bir zaman Anadolu’nun saf ve temiz kan taşıyan özbe öz Türklerini asmışlar, kesmişler, zorbalık ve baskıları altında inim inim inletmişlerdir. Neden? Çünkü onlar Türk değillerdir. Damarlarındaki kan katışıktır.
Ama yine de bahsi geçen o Türkler bunca mezalim görmelerine rağmen (!) mutludur.
600 sene Türk olmayanların egemenliği altında yaşadıkları, eşşek gibi onlara hizmet ettikleri, Orta Asya döneminde esir yaşamamak için kırk yiğitle Çin Sarayını basanlar ataları değilmiş gibi üç beş Osmanlı köpeğine (!) 600 sene boyun eğmiş olmaktan dolayı çok mutludurlar. Aksi takdirde hem Osmanlı’ya ’Türk değillerdi’ deyip hem de ’ Ne mutlu Türk’üm diyene’ Demek normal mantık sahibi biri için söz konusu olabilir mi?
Altı yüz sene esaret altında yaşamışsın. Bunun nesinden mutlu oluyorsun ey gafil? Saf ve kanına başka hiç bir kan karışmamış olduğu için kendini ayrıcalıklı gördüğün senin ataların altı yüz sene üç beş Osmanlı çapulcusuna(!) uşaklık etmiş. Bu mu seni mutlu ediyor eğer Osmanlılar Türk değillerse?
Suriyelilere ’ Gidin vatanınız için mücale edin. Ne Mutlu Türk’üm diyene’ Diyen birinin altı yüz seneye yakın Türk olmayanların hakimiyeti altında yaşarken onları devirmek için kıllarını kıpırdatmamalarını, dahası ’Padişahım çok yaşa’ Demelerini nasıl ve neyle izah edebilirsiniz ki?
Yani koskoca bir Türk milleti 1,5 Milyon özbe öz Türk sipahi ordusuna sahip ve bu 1,5 milyonluk ordu 35 bin devşirme yeniçeriden korkmuş da istiklali için baş kaldırmamışsa Türk olmanın nesiyle mutlu olur bu zevat onu da hiç bir zaman anlayabilmiş değilim.
4- Aslında Türk’ün Türkten başka dostu olmadığı gibi Türk’ün en büyük düşmanı da Türktür.
Şöyle bir düşünün:
Kuzeyde Sibirya’dan Güneyde Hindistan, Mısır, Cezayir vs.., Doğuda Japon Denizinden Batıda Avusturya, Polonya’ya kadar ( Polonya dahil ) dünyanın dört bir tarafında, rahmetli Hocam Ord. Prof Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun tespitlerine göre 250 civarında Türk devleti kurmuşuz. Dünyada bunun bir örneği daha olduğunu sanmıyorum.
Neden bir tek Türk devleti değil de iki yüz elli ayrı ayrı Türk devleti? Başka milletlerde sadece ülkeyi yöneten hanedanlar değişirken bizde neden hanedanlarla birlikte devletler de yıkılıyor? Ve en önemli soru: Bu kadar çok sayıdaki Türk devletlerinin neredeyse tamamını ortadan kaldıran kim? Yine Türkler...
Mesela Hunlar Kuzey ve Güney Hun Devleti diye bölünmüş ve yok olmuşlar. Göktürkler ve Karahanlılar Doğu ve Batı olarak bölünmüş ve yok olmuşlar. Gaznelileri Selçuklular ortadan kaldırmış. Çin baskıları sonucunda Batıya çekilen ve ayakta kalmaya çalışan Türkler Sarı Türgişler ve Kara Türgişler diye ikiye ayrılmış. Koyunu beyaz olanlar kendilerine Akkoyunlular demiş, koyunu kara olanlar Karakoyunlular... Selçuklular içinden Kirman Selçukluları, Irak Selçukluları, Suriye Selçukluları, Anadolu Selçukluları diye dört ayrı devlet çıkıyor ve bunları yine Türk olan Harzemşahlar ve Oğuzlar yıkıyor. ( Anadolu Selçukluları hariç ) Eyyubi Devletini Memlukler yıkıyor. Memluk devletini ise Osmanlılar ( Pardon Osmanlılar Türk değildi. Karıştırdım...Bu namussuz Osmanlılar zaten Akkoyunlu, Safevi gibi Türk devletlerini de yıktılar. Karamanoğulları gibi halis muhlis Türk kanı taşıyanları yok ettiler. )
Görüldüğü gibi Türk’ün Türkten başka dostu olmadığı gibi Türk’ün en büyük düşmanı da maalesef yine Türk olmuştur.
İşte o sebepledir ki Keçecizade Fuat Paşa, Napolyon Bonapart’a “Haşmetmeab, siz, bendenize, başka bir devlet gösterebilir misiniz ki, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden devamlı tahribine direnebilmiş olsun!
Fuat Paşa, üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden, Osmanlı’yı yıkamadık!” Derken aynı zamanda acı bir gerçeği de ifade etmektedir ’ Siz bize ne kadar düşmansanız, biz de bize o kadar düşmanız.’
5- Bu sitede binin üzerinde yazısı olan.Yazılarının pek çoğunda ’ Türklük ruhu, İslam şuuru ’ nu temel ülkü edinmiş birine, ( Yani bana ) Bu yazılarının yanında yine bu sitede ’ Biz kimiz’ ( www.edebiyatdefteri.com/siir/818935/biz--kimiz-.html ) ’ Harita öyle değil böyle çizilir’ ( www.edebiyatdefteri.com/siir/783493/harita-oyle-degil-boyle-cizilir.html ) ’ Ya doğrul bir Türk gibi, ya kendini as bu gün ’( www.edebiyatdefteri.com/siir/850754/ya-dogrul-bir-turk-gibi-ya-kendini-as-bu-gun-daglarda.html), ’ Şu saatten sonra canını düşünen soysuz köpektir’( www.edebiyatdefteri.com/siir/1049880/su--saatten--sonra--canini--dusunen--soysuz--kopektir-.html) Ve daha nice şiirleri olan birine( Yani bana ) ’ Türk Düşmanı ’ diyebilen birinin Keçecizade Fuat Paşa’nın işaret ettiği ’ İçten yıkanlar’ dan biri olduğunu söylersem çok mu ileri gitmiş olurum acaba?
6- Ve son olarak:
Öyle zannedildiği gibi Türk’ün Türkten başka dostu yok da değildir.
1095 yılından beri haçlılara karşı İslamın ve tüm mazlum milletlerin bayraktarlığını yapmış olması sebebiyle Türk, her zaman düşmanı çok olan bir millet olmuştur. Pek çok kez de yalnız kalmıştır doğru. Ama hiç bir zaman dostu olmamış da değildir.
Bu gün en azından Çanakkale şehitliklerinde dolaşırsanız ( Ama gözlerinizi yumarak değil, her taşa ayrı ayrı bakarak) Orada Türk’ün Türkten başka dostu olduğunu, olabildiğini de görürsünüz.
Şimdi onlardan Halep, Hama, Humus, Rakka, Süleymaniye, Bağdat, Şam ya da Suriye, Iraklı diye bahsetsem ve yukarıdaki 2 no lu resmi göstersem gelecek itirazı biliyorum: ’ Onlar Suriyeli ya da Iraklı değil orada yaşayan Türkmen kardeşlerimizdi’ Denilecektir..Yok..Ben onlardan bahsetmeyeceğim. Hain Araplar(!) Bize yardım etmezler. Din kardeşliği, Ümmet-i Muhammed olmak onların nazarında bir şey ifade etmez (!)
Peki sadece Adana’dan şu beş isme ne diyecek acaba? ’ Türk’ün Türkten başka dostu yoktur’ Diyenler. ( 1 No lu resim )
Yukarıdaki resmi okuyamıyanlar için yazıyorum:
Adı: Yorgi---Baba adı: Abram---Memleketi: Yumurtalık---Ölüm tarihi: 05.10. 1331(1915 )
Adı: Abidyan---Baba adı: Mehmet---Memleketi: Adana---Ölüm tarihi: 13.08.1331
Adı: Minas---Baba adı: Kiragos---Memleketi: Osmaniye---Ölüm Tarihi: 19.05.1331
Adı: Bapos---Baba adı: Aram---Memleketi: Kozan---Ölüm Tarihi: 03.06.1311
Adı: Serkez---Baba adı: Avadis---Memleketi: Osmaniye---Ölüm Tarihi: 04.06.1331
Bunlardan Kiragos oğlu Minas Çanakkale savaşlarında doğrudan doğruya savaş meydanında, diğerleri ise vurulduktan sonra kaldırıldıkları hastanelerde ölmüşler ve kayıtlara ’ Şehit’ Diye geçmişlerdir. ( 1915 yılında bu ülkede bir Ermeni Tehciri yaşanırken hem de..)
Başka?
Milli Savunma Bakanlığımızın 1998 de bastırdığı 6 ciltlik ’ Şehitlerimiz’ adlı kitabında daha pek çokları var bu Çanakkale’de ölen ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın ’ Onlar da şehittirler ’ Diye fetva verdiği Minaslardan, Kirkorlarlardan, Yorgilerden... Ama bunun hiç önemi yoktur çünkü onlar saf Türk kanı taşımazlar (!)
Çanakkale’de vurulup ölen alay tabibi Yüzbaşı Dimitroyati mesela. Çavuşlarından Ali’ye vasiyeti şu: ’ “Bak Ali Çavuş, öldüğümde gavur-mavur deyip başka yere gömmeye kalkarlar. Sakın, beni sizden ayırmalarına müsaade etme.” ( Kemal Demirel... “Anafartalar’ın Beş Günü” ) [ Yukarıdaki 3. No lu resimde Yüzbaşı Dimitroyati’nin Çanakkale Şehitliğindeki mezarını görmektesiniz ( Sembolik tabii ki) ]
Başka?
Şu sözler de Çanakkale’de yaralanan, hani benim yazdığım ’ Türk tohumu gavurlar’ başlıklı yazım sebebiyle ’Türk Düşmanı’ (!) olmama sebep olan yazıda bahsettiğim Rum sürgününün yaşandığı sene ( 1964 ) ölen Rum Sokrat’ın... Rum Sokrat ( Sokrat İncesu ) bakın ne demiş özbe öz Türk kanı taşıyanlara:
“Çanakkale, Gelibolu, Kanlısırt, Arıburnu, Kitre, Seddülbahir ve I. Dünya Savaşı’na sahne olan Çanakkale harp sahalarını gezmek ve binlerce isimsiz vatan şehidinin yattığı bu mübarek toprakları ziyaret ederek ruhlarına bir Fatiha okumak her Türk’ün bir vecibesi ve yurt vazifesi olmalıdır. Bu harp sahalarını ziyarette bulunan her yurttaşın Hac’ca gitmiş kadar sevap işleyeceğine imanım vardır.” ( “Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale-Arıburnu Hatıralarım”---Sokrat İncesu ) ( Sokrat İncesu hem Rum hem de Hristiyandır )
Özbe öz Türk olmayan Rum Sokrat İncesu bizleri Çanakkale’ye davet ediyor şehitlerin ruhuna bir Fatiha okumaya...Peki özbe öz Türk olanlar(!) ne yapıyor 19 Mart 2017 de? Önlerinde rakı ve bira şişeleri, kadehleri olduğu halde Çanakkale şehitlerinin aziz ruhları için ayağa kalkıp saygı(!) duruşunda bulunuyorlar..( Bakınız ’Haydari Alır mıydınız’ başlıklı yazım ) Hatta bu minval üzere oldukları halde onlardan Fatiha okumaları bile isteniyor. Maksat şehitlerimize saygı (!)
Siz, eğer ben Sokrat İncesu’ları damarlarında Türk kanı olduğunu söyleyen soytarılardan daha fazla seviyorum diye bana ’ Türk düşmanı ’ derseniz elbette ki Türk’ün Türkten başka dostu olmaz ve siz bundan mutlu olsanız da ben asla mutlu olamam.
Evet... ( Bu kelimeyi yazmaktan da korkar olduk. Adımız manüplasyoncudan algı operatörüne kadar her şeye çıktı maşallah. Millet cin gibi anacım. Gözlerinden bir şey kaçmıyor.))))))))) Türk’ün Türkten başka pek dostu yoktur. Türk’ün en büyük düşmanı ise yine Türktür ama bu inanın bana övünç duyulacak bir şey değildir ve bunu değiştirmek yine bizim ellerimizdededir.
Kan seviciliği yerine insanı sevsek. Gerçek manada yaratılanı sevsek yaratandan ötürü...İşte o zaman anlayacağız belki de Türk’ün Türkten başka dostu olmamasının bir ayrıcalık ya da övünülecek bir şey olmadığını.
Geçende bir arkadaşın yazdığı bir yazıya bir başka arkadaş yorum yazmış ve kendisinin deist olduğunu söylemiş. Bir başka arkadaş da ’ Hayret, deist olduğunu söylediğin halde saldırıya geçen olmamış’ Diye o yoruma bir yorum daha yapmış.
İşte diyorum ki deist olan birine saldırılmamasına hayret etmediğimiz, dostumuz olmamasını bir üstünlük veya ayrıcalık olarak görmediğimiz, Türk olmanın kan değil ruh meselesi olduğunu anladığımız, dahası Türk bir anne ve babadan dünyaya gelmiş olmamızın bize hiç bir üstünlük kazandırmadığını öğrendiğimiz, dünyaya bir Eskimo olarak gelmiş olsaydık mutsuzluktan geberip intihar etmeyi düşünmediğimiz zaman...İşte o zaman insan olmanın daha önemli ve övünülmesi gereken bir şey olduğunu anlamış oluruz.
Kendi hesabıma Türk olmaktan, ayrı bir kan taşıdığım, tamamen ayrı bir ırka mensup olduğum, hiç dostum olmadığı için değil, Mete Han’lar, Attila’lar,Tuğrul Beyler, Selahaddin Eyyubi’ler, Alparslan’lar, Fatih Sultan Mehmet’ler, Kanuniler, II. Abdülhamit’ler, Mustafa Kemal Atatürk’ler, Harizmi’ler, İbni Sinalar, Mevlana’lar, Yunus’lar, Hacı Bektaş Veli’ler ve daha nicesi atalara sahip olduğum için, Çanakkale gibi, Kurtuluş Savaşı gibi mucizelere imza attığım için mutluyum. İşte o sebeple ’ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE’...Yoksa hiç dostumun olmamasından, kanımın renginin, yoğunluğunun, alyuvar ve ak yuvar sayısının, grubunun farklı olmasından(!) asla mutlu değilim.
Kurtuluş Savaşımızın en büyük kahramanlarından Kara Fatma gibi bir ninem olmasından mutluyum ama o Kara Fatma’nın bir çöp ev olan gecekondusunda sefalet içinde ölmüş olmasından, her 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim de ’ Biiizzz Kara Fatma’nın torunlarıyızzzzz’ Diye nutuk atanların, onu böyle bir sefalete mahkum etmiş olmalarından son derece mutsuzum. ( Resim 4 )