7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1800
Okunma

Uzunca bir zamandır gerek kendim gerek çevremdekilerin gözlemleri ile dizileri takip ediyorum. Aşkların şırınga yöntemi ile zihinlere aktarılan kısmı ne kadar gelenek göreneklerimize uygun. Soruyorum sizlere hangimiz geceleri öylesine dışarıda rahat gezerek büyüdük, ya da erkek arkadaşlarımız ki… Bu cıs kelimeydi böylesine ailelerimizle içli dışlı hatta aşikar ortalardaydı.
“Zaman değişti” der gibi mi geldiniz bana. Hayır, zaman değişmedi aslında düşmanın topla tüfekle yapamadığını biz dizilerle yapıyoruz. Bir toplumu yaşatan onu ayakta tutan etkilerin başında gelenek göreneklerimiz gelmiyor mu? Ayak ayak üstüne atıp babalarımızın yanında oturmazken, şimdi babaların yanında bırak öyle oturmayı onlarla içki sofrasında oturup sigara içmeyi bile anlayışla karşılayan bir topluma doğru gider olduk. Ve bunu sosyal medyada paylaşıp altında yorumlarla zevk almaya başladık.
Bizi bunlar nereye götürür ya da bize neler getirir. Boşanmaların hızla çoğalmasının sebeplerinin başında düşünürsek neler neler yatıyor.
TV yapımcılarını suçlamıyorum. Bizler talep ediyoruz onlar o konuyu işliyor. Dün iş nedeniyle engelli bir vatandaşımızı ziyarete gittiğimde içim acıdı. Teyzemin sol tarafı tutmuyordu. Biz içeri girince gelini doğal olarak TV yi kapattı. Teyze anlayamadığımız bir takım seslerle isyan etti. Gülümsedim zira anlamıştım kapattığı televizyonu açmasını istiyordu. Açtığında seyrettiği kanal evlilik programıydı.
Bizler 7 den 77 ye bay olsun bayan olsun kendimizi dizilere bağladığımız müddetçe, gençlerimizin giderek gelenek ve göreneklerimizi unutması çok doğal. Zira yaşamıyor yaşatmıyoruz.
Aşk dizilerde ki gibi büyük konaklarda yakışıklı erkek ve kadınlarla yaşanmaz sadece. Ama yeni nesil için yaşam dizilerdeki gibi lüks bir hayat yakışıklı bir erkek, göz kamaştırıcı! Bir kıza duyulan adı aşk olup tamamı ihtiras olan şey. Seyrettiğimiz dizilerde ki gibi bir yaşam tarzını hayatımıza oturtmaya çalıştıkça mutsuzluğa kucak açıyoruz. Zira hayat hiçbir zaman o kadar tozpembe değil.
Gelenek ve göreneklerimiz bizim varoluş teminatımızdır. Geçmişine köklerine sahip çıkmayan, çıkamayan bir millet kum tanesi gibidir.