11
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2003
Okunma
![ATATÜRK KOMÜNİST MİYDİ ? [[ 'Анкара - сердце Турции' ]]](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/162807.jpg)
’Durduk yere böyle bir soru da nereden geldi?’ Diye düşünmüş olabilirsiniz.
Aslında pek de durduk yere değil.
Yıllar önce görev yaptığım bir okula elinde çanta, efendi bir vatandaş geldi. Kaymakamlıktan almış olduğu izni gösterdikten sonra kendisinin yazdığı bir kitabı çantasından çıkardı ve bu kitabı satmak üzere şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dolaştığını, okul kütüphanelerine de ayrıca hediye olarak bıraktığını söyledi.
Bahsettiğim vatandaşın adı Asım Aslan idi. Kendisi müstafi ( istifa etmiş ) bir kaymakam olup kaymakamlık görevindeyken, kendisine ’ Gel birlikte yiyelim ’ Diyen bir görevlinin isteğini kabul etmediği ( Ki o kişi sonra bakan olmuş ),dahası o kişiyi şikayet ettiği ama o kişi yerine kendisinin sürgün cezası yemesi sebebiyle istifa etmişti ve sonrasında işte bu kitabı yazmış, kitabını satmak için şehir şehir okulları dolaşmaya başlamıştı.
Kitabın adı ’ SÖMÜRÜLEN ATATÜRK VE ATATÜRKÇÜLÜK’ İdi ve Asım Aslan aynı zamanda okullarda konferanslar da veriyordu.
Yok yok..Bu kitabı anlatmayacağım size ama konumuz yine de sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük üzerine olacak ve bu arada yazının başlığındaki soruya da cevap bulmaya çalışacağız çünkü daha bir kaç gün önce bu konu, bu sitede bayağı bir tartışmalara sebep oldu.
Eee. Kitabı tanıtmayacağıma göre ne yapacağım?
Bu gün sizlere bir filmden bahsedeceğim.
Filmin adı yukarıda köşeli parantez içinde yazılmış ama eminim pek çoğunuz ( Hatta hepiniz) anlamadınız.
Film 1933 yılında Atatürk’ün isteği ile hazırlatılmış, 1934 yılında tamamlanmış.
Evet..Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin onuncu yıl dönümü dolayısıyla Rusya’ya bir film sipariş etmiş. Ruslar da kolları sıvamışlar hemen.
Filmin senaryosunu Lev Oskaroviç Arnstam ve Sergey Yukeviç, müziklerini Ekrem Zeki Ün, Cemal Reşit Rey ile birlikte Leningrad Filarmoni Orkestrası ve Ankara Konservatuvarı Orkestra ve Korosu düzenlemiş ve seslendirmiştir. Ses operatörü İ. Volk’tur. Görüntü yönetmenliğini Josef Martov, Viladimir Rapoport ve yönetmenliğini Sergey Yutkeviç yapmış.
Film tabii ki siyah beyaz.
Pardon, adını unuttum.
Filmin adı: TÜRKİYE’NİN KALBİ ANKARA. ( Başlıktaki Rusça yazı ...)
Bir sinema filmi değil. Bir belgesel.
Filmde geçen yazılar Rusça. Yani Rus alfabesiyle yazılmış.
Film, Sosyalist Enternasyonal Marşı ile başlıyor. Hemen akabinde Başbakan İsmet İnönü’nün ’ Cumhuriyetin onuncu yılını kutluyoruz. Bu gün ne kadar sevinsek azdır.’ Diye başlayan Rusya ile dostluğumuza sık sık değinilen, sonunda da Cumhuriyetin onuncu yılını kutlamak için ülkemize gelmiş olan Rus delegasyonuna teşekkürü ve ’ Yaşasın Cumhuriyet’ diye seslenişi ile sona eren bir konuşması var.
Bundan sonrasında Türkiyenin her tarafından insanların akın akın Ankara’ya onuncu yıl kutlamalarına katılmak üzere yollara çıkışı var ki bununla ilgili ilk sahnede Türkçe alt yazıyla ’ Bir partizan yola çıkıyor’ Diye yazılmış. Filmin çeşitli sahnelerinde Türkçe alt yazı var.
Film boyunca Sosyalist Enternasyonal Marşı, Onuncu Yıl Marşı, İstiklal Marşı da dahil pek çok marş dinliyorsunuz.
İnsanların Ankara’ya koşmaları sahnelerinden sonra Rus Delegasyonunun önce İzmir’e, oradan İstanbul’a gelişi ve oldukça coşkun gösterilerle karşılanışı, daha sonra da Ankara’ya gelmeleri, Ankara’ya gelişlerinde nasıl karşılandıkları anlatılmış.
Filmde Rus delegasyonundaki kişiler ( başta Kliment Voroşilov olmak üzere) yanında Atatürk ve Fevzi Çakmak’ın görüntüleri de var.
Sonrasında ise eski ve yeni Ankara’dan görüntüler var.
Film ham haliyle 134 dakika imiş ama Moskova’da kurgusu yapılınca 56 Dakikalık bir film olmuş.
Bu film Türkiye’de herhangi bir sinemada veyahut da başka ortamda gösterime girdi mi? Gösterime girdiyse ne kadar süre gösterimde kaldı bilemiyorum. Ama gerçek olan bir şey varsa kısa süre içinde arşivlerin tozlu raflarına atıldığı ve uzun süre o tozlu raflarda kaldığıdır.
Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde yapımına başlanan ve on birinci yıl dönümüne yetiştirilen bu film muhtemelen on birinci yıldönümünde büyük bir heyecanla seyredilmişti.
Cumhriyetin on birinci yıl dönümünün kutlandığı 29 Ekim 1934 tarihinden sadece iki gün sonra ( 1 Kasım 1934 ) Mustafa Kemal, TBMM yi açış konuşmasında "Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide degişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki yüz ağaracak değerde olmaktan uzaktır" Demiş, bu sözler üzerine durumdan kendisine vazife çıkaran İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, bir genelge ile alaturka denilen Türk müziğini yasaklatmıştı ki bu yasak sekiz ay kadar sürmüştü. Yani 1934 yılı bir başka açıdan da dikkate değer bir yıldı.
Evet...Merak ediyorsunuz bu yazdıklarım ile Atatürk’ün komünist olup olmadığının ne alakası olduğunu.
Devam edelim o zaman.
’Türkiye’nin Kalbi Ankara’ adlı bu belgesel film tam olarak 10 Kasım 1969 tarihine kadar o tozlu raflarda kalır.
10 Kasım 1969 tarihinde ise zamanın TRT Program Daire Başkanı Mahmut Tali Öngören tarafından tozlu raflardan çıkartılır ve Atatürk’ün ölümünün otuz birinci yılı dolayısıyla yayına verilir.
Türkiye’de ilk televizyon yayınının 31 Ocak 1968 yılında yapıldığını göz önüne alırsak 10 Kasım 1969 da TRT Televizyonu tarafından yapılan bu yayının şimdiki gibi bütün Türkiye tarafından izlenmiş olması mümkün değildi. Yani en fazla Türkiye’nin yüzde onu filan seyrediyordu. Ama seyrederlerken birden yayın pat diye kesildi. Çünkü TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak, ani bir baskınla filmin yayınını durdurdu.
Daha hemen başında Sosyalist Enternasyonalin çalındığı, içinde bol bol orak-çekiçli Rus Bayrağının arz-ı endam ettiği bu film, buram buram komünizm kokuyordu ona göre. Ayrıca Ruslar bu filmle Türkiye’yi oldukça yoksul, sefil, perişan gösteriyorlardı.
Adnan Öztrak hem Program Daire Başkanı Mahmut Tali Öngören’i hem de o gece nöbetçi yapımcı olan Adem Yavuz’u görevinden almıştı bu filmi oynattıkları için. ( Adem Yavuz 1974 Yılında Anadolu Ajansı muhabiri olarak gittiği Kıbrıs’ta Rumlar tarafından yakalandı, gözleri bağlandıktan sonra ateş edildi ve yaralandı. Daha sonra yaralı olarak kaldırıldığı Adana Tıp Fakültesi hastanesinde 26 Ağustos 1974 de hayatını kaybetti.)
Evet..Atatürk’ün isteği ile hazırlanan, hemen başında dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün bir konuşması olan film ’ Komünizm propagandası yapılıyor’ Denilerek yayından kaldırılmıştı. Yani bir yerde Adnan Öztrak, Mustafa Kemal’in komünizm propagandası yaptığını ileri sürmüştü. ( Bunun başka türlü izahı var mı?)
İşin doğrusu bu gün böyle bir filmi -Atatürk’ün istek ve direktifleriyle hazırlandığını bilmeyen - yüz kişiye seyrettirin en az ellisi ’ Bu ne yahu. Buram buram komünizm propagandası yapılıyor burada’ Diyecektir.
Evet...
İşte bu belgesel film 1934 yılında yapıldı ama sonra 1969 yılına kadar geçen zaman zarfında bir daha ortaya çıkarılmadı. Bu dönem zarfında dört defa İsmet İnönü (ikisi 1960 darbesinden sonra ), iki defa Celal Bayar, iki defa Refik Saydam, İki defa Şükrü Saraçoğlu, bir kez Recep Peker, iki defa Hasan Saka, bir kez Şemsettin Günaltay, beş kez Adnan Menderes, Bir kez Suat Hayri Ürgüplü ve 1969 yılı itibariyle Süleyman Demirel başkanlığında olmak üzere tam yirmi bir hükumet kurulmuş ve bu yirmi bir hükumet de bu filmi sakıncalı görmüşlerdi ki hiç piyasaya çıkarmadılar. Yapım yılı 1934 olan bu filmi bilmiyor olmaları mümkün değildi.
1969 yılında Süleyman Demirel’in başbakan olduğu dönemde yasaklanan belgesel yine onun başbakan olduğu dönemde 10 Kasım 1970 de Ankara Televizyonunda yayınlanmıştır. Ancak 1970 yılındaki bu gösteriminden sonra bir kez daha göz önünden uzaklaştırılmıştır.
Yani 1970 Yılından sonra gelen tüm sol ya da sağ yönetimler nazarında da sakıncalı görülmüştür muhtemelen.
Ne zamana kadar?
2008 Yılının Ağustos Ayına kadar.
2008 Yılının Ağustos Ayında bu film Çankaya Köşkünün resmi internet sitesine konmuş, 2009 yılında ise medya kanalıyla filmin sitedeki varlığı çok daha geniş kitlelere ulaştırılmıştır.
Bu gün bilgisayarınızda Google’a ’ Türkiye’nin Kalbi Ankara ’ Diye yazın, film pat diye karşınıza çıkıyor ama ben yinde de sizlere bir link vereyim oradan izleyin arzu ederseniz.
Alt yazılı full versiyon
www.youtube.com/watch?v=orILl_UPNgE
Başlıktaki sorunun cevabına gelince: Sizin anlayışınıza ve kavrayınışınıza kalmış bir şey.
Yukarıda linkini verdiğim filme bakarak ’Komünistti’ de diyebilirsiniz.
’Yok lan. Adam Balıkesir’de camide hutbe vermişti. Hatta yedi yaşında Kur’anı ezberlemiş bir hafızdı. O tam bir şeriatçıydı’ da Diyebilirsiniz. Az bir şey cahilseniz ’ İşte bu ahval ve şerait altında dahi vazifen’ Hitabındaki ’Şerait’ kelimesini ’ Şeriat ’ olarak okur. ’ bak gençliğe hitabında bile şeriattan bahsetmiş’ de diyebilirsiniz.
Onun
-“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”
Sözlerine bakarak ’ Tam bir emperyalizm karşıtı, gerçek Devrimciydi.’ de diyebilirsiniz ’Kırk yiğitle Çin Sarayını basan Kürşad gibi...O tam bir Ülkücüydü’ de diyebilirsiniz.
’ Biz ne bolşeviğiz ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkarız.’
Sözlerine bakarak ’ İşte gördüğünüz gibi komünist değildi kesinlikle’ de diyebilirsiniz.
Kendisi Havza’dayken yanına gelen Sovyet heyetinin başındaki bir albayla yaptığı şu konuşmaya bakarak ’ Komünizme meyilliydi’ de de diyebilirsiniz.
İşte o konuşma:
RUS ALBAY- Paşa hazretleri Anadolu’da kurulacak bir hükümet için nasıl bir rejim düşünüyorsunuz?
ATATÜRK- Sovyetlerin şuralar cumhuriyetine benzer bir hükümet tarzı.
RUS ALBAY- Yani Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet. Değil mi generalim?
ATATÜRK- Öyle olacak. Devlet sosyalizmi dersek daha doğru olacak.
Yani kısaca Atatürk’ün sözlerinden kendinize en uyanı hangisiyse onu çıkartır kendinize göre yorumlar ve kendi ihtiyacınıza göre kullanırsınız.
Mesela önce arabanızın camına ’ Hakimiyet Allahındır’ Yazarsınız, sonra bakarsınız bu söz ihtiyacınıza cevap vermiyor bu sefer ’ Hakimiyet Milletindir’ yazarsınız. ’ Kayıtsız şartsız’ ı kırparak...
’ Vatanın istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’ Dersiniz ondan aldığınız şeklini aynen muhafaza ederek. Çünkü ihtiyacınız vardır o anda.
Mesela 12 Mart 2016 Tarihinde Kadıköy’de bir cafede bir şiir etkinliği düzenlersiniz. Bu etkinlikte 11 Mart 2014 de ölen/öldürülmüş olan Berkin Elvan ile ilgili şiirler okursunuz. 12 Mart Muhtırasına lanetler okumak aklınıza gelir. Hatta hiç alakası olmadığı halde o günü Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü olarak lanse edip bol bol Nazım şiiri de okursunuz ama 12 Mart 1921 de İstiklal Marşımızın TBMM de Milli Marşımız olarak kabul edilmesi, Mehmet Akif hiç aklınıza gelmez. Sonra da ’ Bunlar bize İstiklal Marşımızı unutturmaya çalışıyorlar’ Diye cızırtı yaparsınız. Yaptığınız bu cızırtıya da ’Atatürk’ün izinde olmak’ dersiniz.
Nazım Hikmet demişken...
Nazım Hikmet gibi yaparsınız mesela.
Bir şiirinizde,
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Diye översiniz. Bir başka şiirinizde,
Burjuva, Kemal’in omuzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar
Hav... hav... hak... tü
Diyerek hakaret edersiniz.
Dediğim gibi izan ve anlayışınıza kalmış bir şey. Daha doğrusu ihtiyacınıza...
*
RESİMLER:
’Türkiye’nin Kalbi Ankara’ Filminden kareler...Sağ alttaki resim ise yazı içinde bahsettiğim kitap.