9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1288
Okunma

Öykü dediysek öyle temelli öykü de değil ha.
Evvel zaman içinde…
Yok, öyle çok da evvel zaman içinde değil. Yaklaşık hepimizin bildiği ve yaşadığı bir zaman içindeydi.
Bizim köye Fethi Amca dediğimiz bir adam geldi. Onun gelmesiyle birlikte köyde bir hareketlenme başladı.
Fethi Amca köyde hiç kimsenin kullanmadığı arazilere ağaç dikmeye başladı. Dikkat ve merakla seyrediyorduk oun ağaç dikmesini. Çünkü köyümüzde meyve ağacı yok denecek kadar azdı. Olsa da sahipleri yememize izin vermiyordu. Herkes bahçesinin etrafını kalın duvarlarla örmüş, kendi bahçelerindeki meyvelerden kendi yakınları dışında hiç kimseye bir şey koklatmıyorlardı. Oysa Fethi Amca bir sürü fidan dikmişti ama artık onun bahçesi dediğimiz o arazilerin etrafında duvar filan yoktu.
Zamanla Fethi Amcanın ağaçları meyve vermeye başladı. Fethi Amca güler yüzüyle özellikle çocuklara ‘’Buyurun, doya doya yiyin ‘’ Diyordu.
Onun bu faaliyetleri köylülerin büyük bir kısmı tarafından takdirle karşılanırken bir kısım köylüler ‘’ Bu kötü bir adam. Çok hain emelleri var’’ Diyordu.
İşin ilginç tarafı köylünün o az bir kısmı olan kısmın niçin Fethi Amca’ya kötü adam’’ Dediğini anlayamıyorduk. Hani tek tük aklımıza gelse de ‘’Bayram değil seyran değil, eniştem beni niçin öpüyor’’ Diye, neticede ekmek elden su gölden olduğu için pek de üzerinde durmuyorduk. Onun yüce gönlüne, eşi emsali görülmemiş hayırseverliğine veriyorduk.
Adam habire fidan dikiyor, bize bol bol bol meyve sunuyordu. Dahası zamanla bize de öğretmişti meyve ağacı dikmeyi, aşılamayı, sulamayı, çapasını vesaire.
Ama zamanla muhalif köylülerin homurtuları artık yüksek perdeden seslere dönüşmeye başladı:
‘’ Biz köyümüzde meyve yetiştirilmesini istemiyoruz ‘’ Demeye başladılar topluca.
Türkan Teyze ‘’ Biz ağaçlardan meyve toplayan bir nesil değil, ırmak kenarında salyangoz toplayan bir nesil istiyoruz.’’ Dedi.
Özdemir Abi. ‘’Ağaçlardan meyve toplayıp yiyerek büyümüş birinin köyümüze muhtar olmasını içime sindiremiyorum’’ Diye katıldı ona son muhtar seçiminden sonra.
Armağan Dayı ‘’Yahu nereye gitsem karşıma bu meyvecilerden biri çıkıyor. Her yerde bunlar. Bıktım artık.’’ Cümleleriyle rahatsızlığını dile getiriyordu.
İşin ilginci kendi bahçelerinde – tek tük de olsa- ağaç yetiştirenlerden bazıları da karşıydı Fethi Amca’ya. Onu hiç sevmiyorlardı.
Öyle ki aslında kendisi de bir meyve simsarı olan Kubbeli Ahmet namındaki vatandaş bile ‘’ Herifte sakal bile yok. Onun yetiştirdiği ağacın meyvesi yenmez’’ Diyor. Bir başka simsar olan Deli Kadir ‘’ Onun meyvelerinden yiyen ölür’’ Diyordu ama hiç birimiz de ölmüyor aksine tosun gibi vatandaşlar oluyorduk.
Daha da ilginci: Fethi Amcaya karşı görünenlerden bazıları onunla yan yana geldiklerinde ‘’ Oh oh maşallah ne güzel meyve ağaçları bunlar’’ Diye övgüler yağdırıyorlardı.
Uzun yıllar içinde Fethi Amcaya karşı olanlar devamlı bizlere hep meyve ağacının, meyve yemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlattılar. Biz de şöyle düşündük hep: ‘’Hayır, meyve ağacı ve meyve iyi bir şey. Bu karşıtlar madem ki meyve ağaçlarını istemedikleri için Fethi Amcaya karşılar o halde dört elle sarılmalıyız ona.’’
Öyle de yaptık. Onlar ‘’ Meyve yemek kötüdür’’ Dedikçe biz Fethi Amcaya dört elle sarıldık.
Uzunca yıllar hep bu minval üzere geçti. Muhalif köylüler ‘’ Yahu görmüyor musunuz adam köyü ele geçirmeye çalışıyor’’ demeye başladılar. Sorduk: ‘’ Köyü ele geçirirse ne olacak? Ne kötülük var bunda?’’ Cevap verdiler ‘’ Daha fazla meyve ağacı dikecek. Önce köyü sonra da tüm memleketi meyve ağacıyla dolduracak.’’ Tepemizin tası attı. Çünkü bu insanlar Fethi Amca’ya kötü bir insan olduğu için değil, meyve ağacı diktiği için karşıydılar. Mesela yine memleketi ele geçirmeye çalışsaydı ama meyve ağacı yerine salyangoz yetiştiriciliği yapsaydı bu karşı olanların hiç birisinin gıkı çıkmayacaktı... Daha da dört elle sarıldık Fethi Amcaya.
Aradan yıllar geçti. Fethi Amca köyümüzdeki baskılara dayanamayıp başka bir diyara giitti. O diyardan da bizlere ‘’Meyve ağacı dikmeye ve meyve yemeye devam’’ Diyordu. Lakin bir süre sonra baktık Fethi Amcanın söylemleri aynı kalmakla birlikte eylemleri değişti. Yine ‘’ Meyve ağacı dikin, meyve yiyin’’ Diyordu ama önerdiği meyve İncirdi ve verimli alanlara değil ocağımıza dikmemizi istiyordu.
Kafamız karmakarışık olmuştu. Bir taraftan İncirin de faydalı bir meyve olduğunu biliyor ve ‘’Evet artık incir dikelim’’ Diyorduk; öte taraftan ‘’ Yahu tamam da ocağa incir ağacı dikmek te neyin nesi, evimiz barkımız yıkılır’’ Diye düşünüyorduk. Fethi Amca başka diyara gidince bambaşka bir kişi olmuştu.
Bunu fark etmemiz geç oldu. Evet..Bayağı geç oldu.
15 Temmuz 2016 da onun diktiği ağaçlardan düşüp de başımız gözümüz yarıldığında daha da net anladık.
Bu gün muhalif olanlar karşımıza geçip ‘’ Biz size demedik mi o ağaçlardan düşer başınızı gözünüzü yararsınız ‘’ Diyorlar.
Yok. Demediniz efendiler ! Şimdi fırsatı ganimet bilip de havlayıp durmayın. Siz bize ‘’Ağaca çıkmayın düşersiniz, başınız gözünüz yarılır’’ Demediniz. Siz bize ‘’ Ağaç dikmek zararlıdır, meyve yemek kötüdür’’ Dediniz . Siz Fethi Amcaya -biz onun diktiği ağaçtan düşeceğimiz için- karşı olmadınız. Çünkü bizim ağaçtan düşmemiz, kafamızı gözümüzü yarmamız umurunuzda bile değildi. Siz ağaç ve meyve düşmanı olduğunuz için ona karşıydınız. Biliyorum ki şimdi bizden beklediğiniz boynumuzu eğip ‘’Siz haklıymışsınız’’ Dememiz.
Hayır. Siz haklı değilsiniz. Hiç bir zaman da olmadınız.
Siz eğer bizi umursuyor olsaydınız bu gün meydanlarda olurdunuz. ‘’ Bu ülkede darbe olursa ilk önce ben sokaklara fırlarım ‘’ Diye tv lerde ucuz kahramanlık yapıp darbe olduğu gün köstebek gibi yuvanıza çekilmezdiniz.
Darbenin ilk saatlerinde TRT de ‘’ Ordu yönetime el koymuştur’’ Sözünü duyar duymaz ‘’Yaşasınnn. Darbe oldu ‘’Diye göbek atıp, darbenin başarısılığa doğru gittiğini görür görmez ‘’Bu bir senaryo’’ Demezdiniz
Atatürk’ün ‘’ Ey Türk Gençliği Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir ‘’ Diye başlayan gençliğe hitabını darbeciler lehine kullanacağınıza ‘’ Yine Atatürk’ün ‘’Hakimiyet kayıtsız şartsız Milletindir’’ öz deyişini bayrak edinenlerin arasına karışırıdınız.
Neden mi?
Bakın Amerika’da çıkan gazeteler ne diyor bu darbe girişiminden sonra: Okuyun. O zaman belki anlarsınız hangi safta yer almanız gerektiğini:
Amerikan medyası, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kanlı darbe girişimiyle Türkiye demokrasisini hedef almasını görmezden gelirken, Türk halkı için hakaret içeren ifadelere yer verdikleri paylaşımlarıyla darbe girişimini önemsizleştirme mücadelesi veriyor. Darbe girişiminin yaşandığı gün, Ankara ve İstanbul’daki şiddet görüntülerini kullanan medya organları, daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetin darbeyi "otoriterleşmek için kullanacağını" ileri sürerek insanların tanklar tarafından ezilmesini ve TBMM’nin bombalanmasını görmemeyi tercih etti. Medya kuruluşları, katledilen insanların hikayelerini ve vahşet anlarını haberlerinde kullanmaktan kaçındı. Yayınlarda, Türk halkına da hakarete varan ifadeler kullanıldı.
Daha önce FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i "karizmatik vaiz" olarak lanse eden New York Times, sosyal medya hesabından Türk seçmene ise "koyun" dedi. Gazete, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimine dair yayımladığı analizini Twitter hesabından "Erdoğan takipçileri koyundur ve Erdoğan kendilerine ne söylerse onu yaparlar" alıntısıyla paylaştı.
Birinci sayfasından Tim Arango ve Ben Hubbard imzalı haberde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in "İslami değerlere sahip, bilimde eğitimli altın bir nesil" yaratmaya çalıştığı öne sürüldü.
Gazetenin editöryal ekibi tarafından başyazı sayfasında yayımlanan diğer bir makalede de 15 Temmuz gecesi kamu kurumları ile vatandaşların FETÖ tarafından bombalı ve silahlı saldırılarla hedef alınmasına tek kelime değinilmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın"pervasızca öç almaya başladığı" ileri sürüldü.
Amerikan dış politika dergisi Foreign Affairs’te, Steven Cook darbe gecesi Türk halkının "sevinç duyacağı yerde ordunun Erdoğan’ı görevinden uzaklaştırma girişimine öfkelendiğini" ifade etti.
ABD’nin muhafazakar kanallarından Fox News’in internet sitesinde Ralph Peters imzalı"Türkiye’nin son umudu da öldü" başlıklı makaleye yer verildi
Ama yok… Siz milli irade safında yer alamazsınız Çünkü siz -Amerikalıların bahsettiği- koyunlardan (!) olamazsınız.
Siz bomba sesinden değil de sela sesinden rahatsız olursunuz.
Siz tankın üzerine değil, camide sela okuyan müezzinin üzerine yürürsünüz
Siz altı kişinin sadece dört tabanca ile koskoca bir ilçeyi ele geçirmesine(!) ‘’Cumhuriyeti temellerinden yıkacak bir darbe girişimi’’ Dersiniz de bir takım alçakların (Asla asker değil ) kendi milletinin tankı, savaş uçağı, topu, tüfeği ile yine kendi ülkesinin halkını öldürmesine darbe diyemezsiniz.
Siz neyden bahsettiğimi bile anlamazsınız aslında.
Çünkü siz Amerika’nın dediği gibi son ümidi de tükenmiş olanlardansınız.
Hâla daha ‘’ Bu bir darbe ya da darbe girişimi değil senaryoydu.’’ Diyenlere ithafen bir fıkra ile noktalayalım:
Bir İtalyan, bir Yahudi, bir Iraklı...Üçü de cehennemin kapısında…
Yalvarmışlar Allah’a ’Allah’ım ne olur bana bir şans daha ver’
Allahtan melekler vasıtasıyla haber gelmiş hemen. Melekler demiş ki:
’Allah size bir şans daha veriyor. Yalnız bir şartı var.
İtalyan ! Sen bundan sonra makarna yiyip şarap içmeyeceksin
Yahudi ! Sen paraya elini bile sürmeyeceksin.
Iraklı ! Sen de oğlancılığı bırakacaksın.
Üçü de ’Kabul’ demişler ve tekrar dünyaya dönmüşler.
Birlikte gezerlerken İtalyan bir makarna lokantası görmüş. Arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen dalmış lokantaya. Makarnayı ağzına atıp, şarabı yudumladığı anda kaybolmuş birden. Tabii ki doğruca cehennem...
Yahudi ve Iraklı yola devam etmişler.
Yolda Yahudi yerde bir 10 dolar görmüş. Hemen parayı almak için domaldığı anda Iraklı kaybolmuş. Tabii ki parayı aldığında Yahudi de ...
Bazı insanlar böyle işte. Cehenneme gideceklerini bilseler de huylarından vazgeçemiyorlar.
Bu arada hayatında ilk kez ‘’Olağanüstü Hal’’ denilen bir kavramla karşılaşan genç nesle pek çok sıkı yönetim ve olağan üsütü hal yaşamış, hatta Olağanüstü Hal Bölgesinde öğretmenlik yapmış biri olarak sesleniyorum:
Genç kardeşlerim !
Biliyorum bu kavram size yabancı. Biliyorum bu kavram üzerinden sizleri korkutmaya, aklınızı karıştırmaya çalışanlar var.
Çok açık ve net söylüyorum:
Vatan hainlerinin safında değil de ülkesini, milletini sevenlerin safındaysanız, bundan önceki hayatınızı nasıl sürdürdüyseniz öylece sürdürün hayatınızı. Korkacak, endişe edecek bir şey yok.
Dikkat edeceğiniz tek husus: Kimliksiz sokağa çıkmayın. Hepsi bu…