6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1629
Okunma

Değerli Dostlar !
Bu yazı dizisinde Hz. Ali’nin nasıl şehid edildiğini ve onu şehid eden kişinin nasıl bir karaktere sahip olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Hz. Ali’yi şehid eden kişi kesinlikle ve kesinlikle herhangi bir maddi menfaat ya da mevki ve makam sahibi olacağı için değil, kendi düşüncesine göre O Allah yolundan çıktığı için şehit etmişti onu.
Gariptir ve ilginçtir ki Hz. Ali’yi Allah’ın rızasını kazanmak için şehid etmiştir. Yani Hz. Ali’yi şehid edenler ile bu gün ‘’Allahu Ekber’’ nidalarıyla Müslüman kafası kesenlerin nasıl bir sapıtmışlık içinde olduklarını, bu günkü kafir ve zındıklar ile Hz. Ali’yi şehid eden kafir ve zındığın nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu anlatmaya çalışıyordum karınca kararınca.
İlle velakin konu çok çok başka taraflara gitti. Hatta ‘’Hz. Ali mi daha faziletli, Hz. Ebubekir mi?’’ gibi saçmasapan ve anlamsız bir soruya gelip dayandı.
Mesela Peygamberimizin bir hadisi olarak bildiğimiz ‘’ La feta İlla Ali, La seyfe illa Zülfikar’’ ( Yani Ali’den başka yiğit, Zülfikardan başka kılıç yoktur) Hadisi bile tartışmaya konu oldu.
Şimdi 4 önemli konuya değineyim.
1-
Hz. Ebubekir Sıddık mıdır? Evet öyledir. Peygamberimiz Ebubekir’e Sıddık ( Dost) derken ‘’ Diğerleri önemsiz, tek dostum sensin, senden başka dost tanımam’’ mı demiştir? Hâşa.
Hz. Ömer için ‘’Faruk’’ Yani doğruyu yanlıştan ayıran’’ Derken diğer sahabeleri için ‘’ Onlar doğruyu yanlıştan ayıramazlar’’ mı demiştir? Hâşa
Hz. Osman için ‘’ Osman’ın edebini melekler bile kıskanır’’ Derken ‘’ Diğer sahabelerim edepsizdirler’’ mi demiştir? Hâşa
‘’Ali ilmin kapısıdır’’ Derken ‘’Ali den başkası cahil, cüheladır’’ mı demiştir? Hâşa, sümme Hâşa.
Hz. Ali’ye ‘’ Ali’den başka yiğit, zülfikardan başka kılıç’’ Yoktur derken bunu bir mecaz değil de kesin bir yargı, Kur’anın ayeti gibi bir hüküm olarak söylemiş olsaydı Halid bin Velid’e nasıl ‘’Seyfeddin’’ ( Dinin kılıcı ) Derdi.
Ebu Hureyre’ye evlatları kedi olduğu için mi Ebu Hureyre ( Kedilerin babası) Demişti?
El insaf biraz.
2-
Herkesin bildiğini sandığım bir konu hakkında kendi düşüncelerimi yazdığımı sandığım için bir önceki bölümde kaynak belirtmedim. Elbette ki bu yazılanların kaynakları var. İlle velakin kaynakları ve o kaynaklardaki açıklamaları vermiş olsaydım zaten uzun olan bu yazı iyice uzayacak ve sıkıcı olacaktı. Öte taraftan…
Öte taraftan benden kaynak isteyen arkadaşa soruyorum:
A) ‘’ hz. ebubekir e mağarada hz. peygamber efendimiz hafii zikri telkin etmiştir’’
Kaynak var mı? Yok
B) ‘’bi kere hz. ali efendimiz 5 vakit namazından fazla namaz kılmazdı bunu bilelim ve örtünerek kılardı bunu da bilelim ‘’
Kaynak var mı? Yok.
C) ‘’hz. ali efendmiz ne demiştir bilirsin mi değerli dostum... şöyle eyy kabe sen sadece bir taş yığınısın seni tavaf etmemin sebebi şu ki peygamberim tavaf etti ve o üç adet taşı öptü diye ben de aynını yapıyorum demiştir.’’
Kaynak var mı? Yok…
Oysa işin doğrusu şu şekildedir:
Hz. Ömer,( Hz. Ali değil) Hacer’ul-Esved’i öptükten sonra şöyle demiştir: ‘’Biliyorum ki sen bir taşsın. Ne kimseye zarar ve ne de kimseye fayda verebilirsin. Eğer Allah’ın Rasûlü’nü seni öperken görmeseydim, seni asla öpmezdim.’’
Kaynak var mı? Var. ( Buhari, Müslim ve İbrahim Canan’ın Kütüb-i Sitte isimli eserinin c.12, s.510 - 511 de bilgi var.)
D) ‘’aslında bilinen namaz şeytan içindir ve dünya ağırlığında ondan kurtulmak yoktur.’’ Kaynak var mı? Yok…
Bu kadar iddiada bulunup hiç bir kaynak gösterme ama benden kaynak iste. ( Ki bir iki de olsa verdim.)
3-
A) ‘’hz. ali yi tutup muaviyeye küfredersen
orda sorun vardır bu müslümanları bozmak için ermeninin özellikle yahudinin oyunudur’’
Benim Muaviye’ye küfrettiğimi kim söylüyor? Amr İbn’ül As için bile ‘’ Ona o kötü sıfatı yakıştırmaktan Allah’a sığınırım’’ Diyen ben mi Muaviye’ye küfretmişim? Hayatımın hiç bir döneminde Muaviye’ye küfretmedim.
Ayrıca haydi Yahudi’yi anladım da Ermeni oyunu? Etmeyin eylemeyin. Taaa 657 senesinde başlayan bir münakaşada Ermeni’nin ne rolü olabilir ki. Bu sorun dünün sorunu değil ki.
B) ‘’tam bir alevi anlayışıyla kalem kayıyor ’’
Hemen belirteyim : Sünniyim. Bazı Alevi arkadaşlarım ‘’Alevi olmaktan gurur duyuyorum’’ Diyor ama ben ‘’Sünni olmaktan memnunum’’ diyorum. Çünkü Sünni ya da Alevi olmanın gurur duyulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Hristiyan bir anne ve babadan dünyaya gelseydim muhtemelen %99,9 Hristiyan olurdum. O bakımdan gurur duymuyorum ama Sünni bir ana ve babadan dünyaya geldiğim için memnunum, mutluyum. Hristiyan bir anne babadan dünyaya gelseydim muhtemelen Hristiyan olmaktan mutlu olacaktım.
4- Diyelim ki bütün bu yazdıklarım ‘’ Buhari’de, Müslim’de, Kütüb-ü sittede var’’ Diye salladım. Allah aşkına kaç kişi ‘’Dur bir bakayım’’ Diye araştıracak?
Bir ateist sayfasında Hz. Ayşe Peygamberimize şöyle diyor güya: ‘’ Ya Muhammed, senin ne güzel bir Rabbin var. Her şeyi senin cinsel organının keyfine göre yaratıyor’’ ( Hâşa, sümme hâşa)
Bu nerede geçiyormuş hem de biliyor musunuz? Buhari’de. Adamlar kitabın ve bu satırların geçtiği sayfanın resmini bile koymuşlar. Al sana Buhari…Bilgisayar başında bir sürü Buhari, bir sürü Müslim uydurmak o kadar kolay ki.
*
Evet…Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
657 yılındaki Sıffin Savaşına kadar Abdurrahman İbn-i Mülcem Hz. Ali’nin yanındadır ki burası çok önemlidir. Talha, Zübeyir ve Hz. Ayşe bile Hz. Ali’nin karşısında yer alırken Abdurrahman İbni Mülcem Hz. Ali’nin yanında yer almış ve Muaviye ordusuna karşı canla başla savaşmıştır. Hakemler olayına kadar da Hz. Ali’ye en sadık insanlar arasındadır.
Lakin Hakemler olayı Abdurrahman İbni Mülcem ve daha pek çok Hz. Ali taraftarı için tam bir hayal kırıklığı olur. Neden mi?
Çok ilginçtir ki bunun sebebini yine Kur’ana dayandırırlar.
Kur’an-ı Kerimdeki Maide Suresinin 55. Ayeti onlara göre Hz. Ali’nin halife olduğunun delilidir. Ortada Kur’an Ayeti dururken Hz. Ali kendi halifeliğinden yani Kur’andan şüpheye düşmüştür. Dolayısıyla da dinden çıkmıştır. Yani kafir olmuştur( Hâşa)
Gelin madem Maide Suresi 55. Ayet ne diyor ona bakalım.
Zamanımızda yazılmış mealerin neredeyse hepsinde ayetin meali şu şekildedir:
‘’ Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir’’ ( KAYNAK : Diyanetin meali )
Bu sure ile ilgili tam kırk meale baktım. Bunlardan otuz sekizinde ayetin meali bu şekildedir ya da buna çok yaklaşıktır.
Ancak Ahmed Hulusi ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın meali az farklıdır. Şöyle ki:
Ahmed Hulusi: Sizin Veliniz sadece Allâh’tır, "HÛ"nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler.
Elmalılı Hamdi Yazır: Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû’ halinde zekât verirler.
Görüldüğü gibi bu iki mealde ‘’ Zekat verirler’’ değil ‘’ Ruku halinde zekat verirler’’ Diyor.
Şimdi denilebilir ki ‘’ Ne var bunda?’’
Dananın kuyruğunu kopartan şey aslında bu çok küçük gibi görünen nüans farkıdır. Çünkü:
Bu sefer kaynaklarıyla yazalım da ‘’ Hani kaynak?’’ Denmesin.
Hz. Ali’nin bir davranışı ayetin "rükû etmiş haldeyken zekât veren mü’minlerdir." kısmı ile örtüştüğü için âyetin, Hz. Ali hakkında nazil olduğu görüşü oldukça hakimdir. Şöyle ki.
Hz. Ali rükû halindeyken yanına gelip de sadaka isteyen bir fakire, parmağındaki yü¬züğü almasını işaret ettiği ve rükû halinde bile tasaddukta bulunduğu rivayet edilmektedir. (Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI,186.)
Hz. Ali’nin, rükûda iken tasaddukta bulunduğu anlatılan rivayet Râzî’de, bu âyetin nüzul sebebi olduğu tasrih edilmeksizin geniş olarak anlatılıyor:
Ebu Zerr’den rivayet ediliyor ki o şöyle anlatmış:
Bir gün Allah’ın Rasûlü (asm) ile birlikte öğle namazı kıldık. Mescide bir dilenci geldi ve oradakilerden sadaka istedi, fakat kimse sadaka vermedi. Dilenci ellerini göğe kaldırdı ve: "Ey Allah’ım, ben şehadet ederim ki Rasûlullah (asm)’ın mescidinde sadaka istedim, ama kimse bana bir sadaka vermedi." dedi. Hz. Ali o sırada rükûda idi. O dilenciye sağ elinin küçük parmağındaki yüzüğü işaret etti. Dilenci de gelip onun parmağındaki yüzüğü aldı.
Hz. Ali’nin işaretini ve dilencinin yüzüğünü alıp gidişini Rasûl-i Ekrem (s.a.) de gördü ve: "Ey Allah’ım, kardeşim Musa senden istedi ve: ’Rabbim göğsüme inşirah ver, işimde bana bir ortak ver. Kardeşim Harun’la beni kuvvetlendir...’ dedi de onun hakkında vahiy indirildi; ’Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve ikinize hükümranlık vereceğiz.’ buyruldu. Ey Allah’ım, ben de senin peygamberin, safiyyin Muhammedim. Be¬nim sadrıma da inşirah ver, işimi kolaylaştır, Ailemden bana bir vezir ver, Ali’yi; onunla benim sırtımı güçlendir." diye dua etti.
Ebu Zerr der ki: Allah’a yemin olsun, Allah’ın Rasûlü (asm) daha duasını bitirmemişti ki Cibrîl geldi ve: Ey Muhammed oku:
"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Rasûlü ve namaz kılan, rükû etmiş haldeyken zekât veren mü’minlerdir..." dedi. (Râzî, Mefâtîhu’i-Ğayb, Tahran tarihsiz, XI, 26.)
Evet..Sanırım yine de ‘’Hocam tamam da bu ayet Hz. Ali’nin Peygamberimizden sonraki halife olacağına işaret etmiyor ki’’ Diyeceğinizden eminim. Bana göre de öyle. Evet..Bu ayet Hz. Ali’nin, Hz. Muhammed’den sonraki halife olacağını işaret etmiyor. Ancak Hz. Ali o fakire parmağındaki yüzüğü verdiği anda ayet nüzul olduğu için( İndiği için ) [Tabii ki bunlar hep rivayetlerdir] o dönemde yaşayan pek çok müslüman bu ayetin Hz. Ali’nin hilafetine delalet ettiği düşücesinde olmuşlardır.
Sıffin savaşı sonrasındaki Hakemler olayında Hz. Ali’ye ‘’ Hüküm Allah’ındır’’ Ya Ali diyenler de işte bu düşüncedeydiler.
İşte o yüzden Hz. Ali’nin, Muaviye’nin önerdiği ‘’Hakem’’ Teklifine ‘’Evet’’ Demesi kendi halifeliği konusunda şüpheye düştüğü anlamına geliyordu. Kur’an hakkıında şüpheye düşmek de düpedüz küfürdü(!)
Bu gün kimlere benziyor bu hariciler? Vehhabiler, Boko Haram, Taliban, İşid ve daha nicelerinin aynı değil mi?
Devam edecek.