15
Yorum
1
Beðeni
0,0
Puan
1795
Okunma

HZ. ALÝ’NÝN ÞEHÝD EDÝLÝÞÝNÝN ( 18 RAMAZAN 661 ) 1355. SENESÝ SEBEBÝYLE ONA OLAN SEVGÝ VE 1355 SENEDÝR HÝÇ EKSÝLMEYEN ONA OLAN ÖZLEMLE…
Ýslam Tarihinde bazý olaylar ve bazý durumlar karþýsýnda benim kafam resmen durur. Ne diyeceðimi, nasýl bir yorum getireceðimi þaþýrýrým.
Bu olaylardan ya da durumlardan veyahutta doðrudan daðruya þahýslardan biri Amr ibn’ül Âs dýr.
629 Yýlýna kadar Mekke’de ticaret ile uðraþan zengin bir insandýr Amr ve 629 yýlýna kadar Müslümanlarýn karþýsýnda olan bir kiþidir.
Bedir, Uhud, Hendek Savaþlarýnda Müslümanlara karþý savaþmýþtýr. Habeþistan’a yapýlan ilk hicret esnasýnda da Hebeþ Kralýnýn muhacirleri öldürmesi ya da hapse atmasý konusunda giriþimlerde bulunmuþ ise de baþarýlý olamamýþtýr.
Daha sonra yine Habeþ Kralýnýn tavsiyeleri ile Müslüman olduðu ve 629 yýlýnda Müslümanlarýn safýna geçtiði bilinmektedir.
Müslüman olduktan sonra Kudüs’ün, Filistin’in ve Mýsýr’ýn fethinde çok önemli roller oynamýþ, hatta bu sebeple kendisine ‘’Mýsýr Fatihi denmiþtir’’
Yani Hz. Ebubekir, Ömer ve Osman dönemlerinde Ýslam Devletinin büyümesinde ve geliþmesinde çok önemli rolleri vardýr.
Buraya kadar güzel…
Bundan sonrasýnda ilk baþlarda Hz. Ali taraftarý iken daha sonra Muaviye taraftarý olmuþtur.
Pek çok peygamber sahabesinin ki içlerinde dünyada iken cennetle müjdelenen Talha ve Zübeyr’in de Muaviye tarafýnda olduðuna bakarsak bu da acayip deðildir.
Yok…Aslýnda burasý da acayiptir. Çünkü peygamberimiz Veda haccýndan sonra Gadr-ý Hum’da açýk açýk ‘’ Kim Ali’nin dostu ise benim dostum, kim Ali’nin düþmaný ise benim düþmanýmdýr’’ Buyurduðu halde Talha ve Zübeyr’in Hz Ali’ye karþý kýlýç kuþanmalarý, böyle bir þey yaptýklarý halde ( Bir yerde peygamberimizin düþmaný olduklarý halde – çünkü hadis gayet açýk…) dünyada iken cennetle müjdelenmiþ olmalarý acayip deðil de nedir? Yine de ‘’Bizim anlamadýðýmýz bir hikmeti olsa gerek ‘’ Diyerek Amr’a dönelim. Dönelim zira Hz. Ayþe’nin , Hz. Ali’ye karþý kýlýç kuþanmasýný da ‘’Abdullah Ýbni Sebe’’ Adlý - uydurulmuþ- bir Yahudinin fitnesi’’ ne baðlamak maalesef tarihi gerçeklerle örtüþmüyor.
Neyse…Biz Amr Ýbn’ül Âs dedik madem onunla devam edelim.
Bu gün Ýslam dünyasýnda yaþanan Sünni, Alevi, Harici ayrýþmasý ve hâlen süregelen çatýþmalarýn tam ortasýnda Amr Ýbn’ül Âs vardýr. Neden mi ?
657 yýlýnda Muaviye ile Hz.Ali ordularý Sýffin denilen yerde karþý karþýya gelirler. Yapýlan savaþta Hz. Ali’nin ordusu savaþý kazanmak üzeredir. Ancak Amr Ýbn’ül Âs’ýn aklýna gelen bir çare ile yenilmekten kurtulurlar. Bu çare ise askerlerin mýzraklarýnýn ucuna Kur’an sayfalarý takmak olur. Hz. Ali’nin ordusu - Hz. Ali’nin tüm itirazlarýna , ‘’ Bu bir hiledir, savaþa devam edin’’ Demesine raðmen - ‘’ Biz Kur’ana kýlýç çekemeyiz’’ Diyerek savaþmak istemezler.
Bu durumda yapýlacak tek þey kalmýþtýr: Her iki taraf da bir hakem tayin edecekler ve kimin halife olacaðýna bu hakemler karar verecektir. Hakemlerin kararýna ise itiraz olmayacaktýr.
Hz. Ali, Basra Kadýsý Ebu Musa El Aþ’ari’yi hakem tayin eder. Muaviye ise tabii ki kurnazlýðý ile ünlü Amr Ýbn’ül Âs’ý…
Sonrasý aslýnda bilinen þey ama yine de yazalým:
Ýki hakem bir çadýra girerler. Amr , Ebu Musa’ya ‘’ Bu ikisi yüzünden çok kan döküldü boþ yere. Gel her ikisini de halifelikten atalým. Daha sonra uygun birini halife seçer bu millet’’ Der. Ebu Musa bu tekifi uygun görür ve kabul eder.
Çadýrdan çýktýklarýnda Amr ‘’ Sen daha yaþlýsýn. Önce sen çýk ve Hakemi olduðun Ali’yi halifelikten attýðýný söyle’’ Der.
Ebu Musa, önlerine konan kürsüye gelir ve ‘’ Ben hakemi olduðum Ali’yi parmaðýmdaki bu yüzüðü nasýl çýkarýyorsam aynen öyle halifelikten çýkarýyorum’’ Der. Parmaðýndaki yüzüðü çýkarýp kürsüye koyar.
Daha sonra Amr gelir kürsüye ve ‘’ Ebu Musa’yý duydunuz. Ben de bu yüzüðü parmaðýma nasýl geçiriyorsam Muaviye’yi de öylece Halife ilan ediyorum’’ Der ve Ebu Musa’nýn kürsüye býraktýðý yüzüðü parmaðýna geçirir.
Ebu Musa ‘’Kavlimiz böyle deðildi’’ Diye itiraz etse de çadýrda ne konuþulduðunu bilen, duyan olmamýþtýr elbette.
Bunun üzerine bir grup ‘’ Bu bir hile. Ali Halifedir’’ Der ve Hz. Ali ile birlikte Sýffin’i terk eder. Hz. Ali’nin ordusunda bulunan bir grup ise ‘’ Siz Kur’aný deðil, insanlarý hakem tutarak dinden çýktýnýz’’ Der. Muaviye ordusu ise zaten en baþýndan beri Muaviyenin Halifeliðini kabullenmiþlerdir.
Yani Amr Ýbn’ül Âs’ýn bir hilesi, Ýslam Dünyasýný üçe bölmüþtür.
Bu bölünmeden hemen o anda doðan grup Haricilerdir. Alevi ve Sünni bölünmesi Kerbela olayýndan da sonra ortaya çýkan bir bölünme olsa da ilk temelleri bu Hakemler olayýnda atýlmýþtýr.
Geçenlerde bir arkadaþ bir vesile ile sormuþtu ‘’ Hakemlere neden ib… Hakem ‘’ Dendiðini.
Bir komplo teorisi olacak ama bu olay olabilir mi acaba?
Yani þu hakemler olayý günümüzde yaþansaydý Amr Ýbn’ül Âs’a ‘’ Ama senin yaptýðýn ib..lik’’ der miydik demez miydik?
Þimdi ben desem ki ‘’Hakemlere Ýb.. denilmesi 657 yýlýndaki o hakemler olayý ile baþlamýþ ve günümüze kadar bu böylece devam etmiþtir ‘’ buna inanan pek çok insan olacaðý þüphesizdir:
Evet..Hakemler olayýnda müthiþ bir alervere dalavere yapýlmýþtýr ama yine de Amr Ýbn’ül Âs gibi bir peygamber sahabesine, Ýslam’a bunca hizmeti olan birine – Sýffin Savaþýnda ve hakemler Olayýnda yaptýklarýný hiç bir zaman onaylamayýp kabullenmesem de- o çirkin sýfatý yakýþtýrmaktan Allah’a sýðýnýrým.
Evet…Bunca uzun bir giriþten sonra ana konumuza yani alný ve dizleri - çok secde etmek sebebiye- nasýr baðlamýþ kafire gelelim.
- Ey Ali ! Sen her türlü ayýptan ve þüpheden uzaksýn. Sen dost ve düþmana cömertsin. Sen Aslan’ýn çocuðusun.
Sen eski ve gelecek bütün fenleri bilensin. Cesur ve meþhursun. Ey Peygamber (s.a.s)’in vasisi,seni bu makama Allah-u Teala seçti. Her türlü fazlýný Kur’ân’da sana verdi.
Hz. Ali’nin yanýndaki Müslümanlar, göz yaþlarý ile dinlemekteydiler bu orta yaþý çoktan aþmýþ kiþinin sözlerini. Bu nasýl bir Ali sevgisi, bu nasýl bir Ehl-i Beyt sevdasýydý böyle? Ýçlerinden hiç biri Ali’yi bu kadar güzel cümlelerle övemezdi. ‘’ Maþallah, Sühanallah, Barekallah’’ Diyerek ve gýpta ile bakýyorlardý o kiþiye. Hz. Ali ise sadece hafifçe tebessüm ediyordu.
Daha sonra hafifçe doðruldu.
- Ben sana nasihat ediyorum zahiri dostluktan; Gizlide ise bana düþman olmaktan.
Herkes þaþýrmýþtý. Zira Hz. Ali bu kiþiye ‘’ Senin dostluðun sadece görüntü. Sen aslýnda bana düþmansýn’’ Diyordu.
Adam da þaýrmýþtý. Ona olan sevgisinden zerre kadar þüphesi yokken nasýl olur da Ali onun için ‘’Sen benim düþmanýmsýn’’ Derdi.
Hz. Ali elbette ki bir þeyler biliyor, o sebeple böyle konuþuyordu. Çünkü Resulullah hayattayken Ehl-i Beytini
Tüm Müslümanlara emanet ettiði halde kendi ölümünden sonra onlarýn baþýna gelecekleri tek tek söylemiþti.
Ali için ‘’ Sakalýný senin kanýnla ýslatacak’’ Diye tam karþýsýnda oturup þimdi ona methiyeler düzen kiþiyi yani Abdurrahman Ýbni Mülcem’i iþaret etmiþti.
Abdurrahman Ýbn-i Mülcem elini alnýnda gezdirdi. Secde etmekten nasý baðlamýþtý alný. Avuçlarý, dizleri hep nasýr baðlamýþtý secde etmekten. Hayretle sordu.
-Ben mi? Ben mi seni öldüreceðim? Bu nasýl olur ya Ali ! Madem ki öyle bir þüphe var, o halde öldür beni.
Abdurrahman Ýbni Mülcem ‘’ Ya Ali ! Öyle bir þüphe varsa öldür beni’’ Derken gerçekten de son derece samimiydi. Sözlerinde en ufak bir riya yoktu.
Hz. Ali sustu önce
Ýbn-i Mülcem tekrar etti
- O halde emret de beni öldürsünler.
Sahabeler ayaða kalmýþlar onlar da ‘’ Evet. Madem ki sana düþman, madem ki seni öldürecek, o halde ondan önce biz onu öldürelim ‘’ Dediler.
Hz. Ali gayet munis bir edayla:
- Bu mümkün deðildir. Dinim cinayetten önce kýsasa izin vermez. Benim ilmim senin beni öldüreceðini beyan ediyor. Ama dinin hükümleri zahiri amellerle ilgilidir. Senden henüz bir þey görmediðim için þer’i açýdan sana bir þey yapamam.”
Devamýný gelecek bölüme saklayalým ama bu arada yýllardýr tartýþýlan bir konuya da bu vesile ile deðinmeden geçmeyelim. Eðer atlarsam bir tarih öðretmeni olarak çok önemli bir sorumluluðu atlamýþ olurum.
Fatih Sultan Mehmet’in Kanunname-i Âl-i Osman’ý ile baþlayan ‘‘…Ve her kimseye evlâdýmdan saltanat müyesser ola, karýndaþlarýn Nizâm-ý Âlem için katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiþtir. Anýnla amil olalar.’’ Hükmü ne derece þer’i bir hükümdür burada tartýþmaya açmak gerekir Hz. Ali’nin yukarýdaki sözlerinden sonra…
Ve…Sayýn Prof Dr Ýlber Ortaylý der ki ‘’ Osmanlý Fetvalarýnýn pek çoðu aslýnda Þer’i hükümler deðildi’’
(Zaten Osmanlýda sadece þer’i hukuk deðil, ayný zamanda örfi hukuk denen bir hukuk sistemi de vardý. Yani Osmanlý Devleti salt Þer’i hukuku iþleten ve kanunlarý, kurallarý sadece þeriata dayanan bir devlet asla deðildi.)
Deðerli hocam çok doðru der her zaman olduðu gibi. ‘‘…Ve her kimseye evlâdýmdan saltanat müyesser ola, karýndaþlarýn Nizâm-ý Âlem için katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiþtir. Anýnla amil olalar.’’ Hükmünü þeriatýn hiç bir yerine koyamazsýnýz. Yani ‘’ Muhtemeldir ki o beni öldürecek, o halde ben onu ortadan kaldýrayým’’ Hükmü þeriat hükmü deðildir.
Yukarýdaki Hz. Ali ve Ýbn-i Mülcem olayýnda da görüldüðü gibi þeriat olasýlýklarla hareket etmez.