9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
4907
Okunma

Yukarıdaki sözün bir benzerini 1983-1989 Yılları arasında görev yaptığım Batman’da duymuştum ilk kez.
Okul Müdür vekili adeta titriyordu bir asteğmenin karşısında. Milli Güvenlik Derslerine giren asteğmen ‘’ Kim bunların İnkılap Tarihi Öğretmeni?’’ Diye sormuş, müdür vekili de acele beni çağırtmıştı.
Müdür odasına girdiğimde az önce temiz bir sopa yemiş olduğu her halinden belli olan zayıf yapılı bir öğrenci ile öfkeden burnundan soluyan Milli Güvenlik öğretmenimiz asteğmeni gördüm ilk olarak. Okul müdür vekili ise hayli endişeli görülüyordu.
Ben içeri girer girmez asteğmen:
-Hocam bu hain heriflere ‘’ Başı açık kadınlar toplumun ortak malıdır.’’ Diye siz mi öğretiyorsunuz?
Buz kestim adeta. Nöbetçi öğrenci ‘’ Müdür bey sizi istiyor’’ Dediğinde böyle bir şeyle karşılaşacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu.
- Komutanım. Bu nasıl bir iddia böyle? Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsiniz? Ben asla böyle bir şey öğretmem. Öğretecek olanın da hep karşısında olmuşumdur.
-İyi de hocam. Bu namussuzlar nereden öğreniyor bunları? Siz Atatürk ve inkılaplarını öğretmiyor musunuz bu öğrencilere?
-Biz öğretmesine öğretiyoruz da siz öğrencinin sadece okulda eğitildiğini mi sanıyorsunuz? Çevrenize bir baksanıza. Türkiye’de faaliyet gösterip de Batman’da olmayan bir tek aşırı akım görebiliyor musunuz? Hizbullahtan tut da adını sanını bilmediğimiz bir sürü örgüt, bunun yanı sıra Marksist, Leninist bir sürü illegal yapılanma bu topraklarda mevcut değil mi?
-Bu hergele Hizbullahçı mı yani?
O hergele dediği çocuğun ailesi açık bir şekilde Hizbullahçıydı. ‘’Evet bu çocuk Hizbullahçıdır.’’ Desem çocuğun hayatı kayadı ki müdür vekili de endişe ile benim ağzımdan çıkacak kelimeyi bekliyordu. Evet mi diyecektim yoksa hayır mı?
-Komutanım ! O sadece bir çocuk. Üstelik psikolojik sorunları olan bir çocuk.
Asteğmen az sakinleşmişti.
-Bunu disipline sevk edin. Ben cezasını verdim ama bir ceza da oradan alsın.
Asteğmene çocuğu disiplin kuruluna sevk edeceğimize dair teminat verdikten sonra sıra okulumuzda asla böyle bir yanlış eğitimin verilemeyeceğine onu ikna etmeye gelmişti. Bu okulun kapısından çıkarken bizlerden herhangi birinin öğrencilere ‘’ Başı açık kadın toplumun ortak malıdır ‘’Gibi adi ve ve iğrenç bir lafı telkin etmediğini, edemeyeceğini kavratmamız gerekiyordu ki sonrasında gelebilecek feci bir soruşturmadan kurtulalım.
Komutan kahvesini yudumlarken laf lafı açtırmak suretiyle konuyu kendi eşlerimize getirdik.
Müdür vekili ‘’ Benim eşimin de başı açıktır ‘’ Dedi.
Komutan ‘’ Ya seninki?’’ Der gibi bana baktı. O sormadan ben verdim cevabı:
-Komutanım az önce sormuştunuz ya ‘’ Bu çocuklara bu lafları siz mi öğretiyorsunuz?’’ Diye. Benim eşimin de başı açıktır. Eşinin başı açık olan bir insan ‘’Başı açık kadınlar toplumun ortak malıdır’’ Diye bir şey öğretir mi öğrencilerine? Böyle bir şey dediğinde düşünmez mi öğrencilerinin ‘’ Madem başı açık kadınlar toplumun ortak malı o halde ortak malımız olan senin eşini ortak malımız olarak kullanalım ‘’ Diyeceklerini?
Komutan ‘’Yaaa. Sizin eşiniz de mi başı açık?’’ Deyince cevap verdim:
-Komutanım ! Benim eşim o konuda kafasına göre takılır. Daha önce örtülü bir kadındı. ‘’ Niçin örtünüyorsun?’’ Demedim. Şimdi Batman’a geldik, başını açtı. ‘’ Niçin açtın başını?’’ Demedim. Yarın bir gün tekrar kaparsa ‘’Niçin kapattın?’’ Demem. Çünkü ben insanların kafalarına örttükleri örtüye değil, kafatasları içindeki beyine bakarım.
Sonunda komutanı ikna ettik ve bir kaza belaya uğramadan, öğrenciye de yanlış hatırlamıyorsam bir iki gün okuldan uzaklaştırma cezası vererek olayı kapattık.
Bu anıyı şunun için anlattım:
Senelerdir Necip Fazıl Kısakürek’e ait olduğu söylenen bir söz dolanır durur ortalıkta. Sözde Necip Fazıl demiş ki: ‘’ Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev de ya kiralıktır, ya satılık.’’
İşte sırf bu sözü yüzünden (!) Edebiyatımızın en büyüklerinden biri olan Necip Fazıl topun ağzındadır genel olarak.
Peki bu lafı nerede söylemiş? Hangi kitabında ya da çıkardığı dergide var? Yahut hangi gazeteye böyle bir bayanatta bulunmuş? Yok. Böyle bir kayıt yok. O halde böyle bir lafı söyleyip söylemediği ile ilgili ancak mantık yürütebiliriz değil mi?
Peki gelin o zaman onun bazı şiirlerini okuyalım ve kadına nasıl baktığı hakkında fikir sahibi olalım.
BİR KADIN
Sana ey kanımda eriyen kadın
Can nasıl dayansın, nasıl dayansın?
Mezara çekmekse beni maksadın
Önümde o siyah gözlerin yansın.
Bir sütun alevsin, bir sütun duman,
Yalnız seni görür gözünü yuman.
Senden ateşine bir deva uman
Bari gitsin kara toprağa kansın.
Bir çukur solumda, bir taş sağımda
Kabre girdiğim gün bu genç çağımda
Öyle bir yüksel ki sen toprağımda
Görenler ruhumu tütüyor sansın
KADIN
Kalıp değil bir fikir...
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın...
Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap...
Madeni som ıstırap;
Kadın...
Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak....
Tadı zehrinde erzak;
Kadın...
Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal...
Allah’a yol bir timsal;
Kadın...
Haydi bu ilk iki şiir neyse. Bir de şu şiire bakalım.
KADIN BACAKLARI
Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
Kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
Ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
Gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.
Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
Gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
Bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
Kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.
Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
Bacakların ruhudur şekil veren diyorum
Bacakları bir kalın örtüde saklı diye
Mermerde kalbi çarpan Venüs’ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler
İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını.
Kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
İsa’nın eli diye, bir kadın bacağını.
Bu şiirin sahibi sizce ‘’ Örtüsüz kadın ya kiralık ya da satılıktır’’ Demiş olabilir mi?
Ama bu kadar değil. Necip Fazıl Kısakürek’in eşi Neslihan Hanım da örtülü bir kadın değildir ve örtülü bir kadın hiç olmamıştır. (Ortadaki resimlerde F.Neslişah Kısakürek Hanımefendiyi görmektesiniz.)
Eşi başı açık olan bir insan ‘’ Örtüsüz kadın ya kiralıktır, ya satılık’’ Der mi? Bence demez. Böyle bir şeyi söylemenin ‘’ Benim karım kiralık ya da satılıktır’’ Anlamına geldiğini çok çok iyi bilir çünkü.
Peki bu laf nereden çıkıyor? Kimler çıkarıyor böyle lafları? Amaçları ne?
Bana kalırsa bu soruya ben hangi cevabı verirsem vereyim sanırım Can Yücel’in Necip Fazıl Kısakürek hakkında söyledikleri kadar etkili etkili olmayacaktır.
Hayatı, yaşam şekli, düşünceleri ile benimle taban tabana zıt olmasına rağmen ‘’Şair’’ Denince ilk sıralarda göstereceğim ve konu şiirse benim için de ‘’Can Baba’’ olan Can Yücel bakın neler diyor bir röportajda:
SORU- Necip Fazıl’ın şiirde yeri neresidir?
CAN YÜCEL- Necip Fazıl, sahasının en iyi şairlerinden biridir. Türk Edebiyatının yarım yamalak giden hece şiirinin en büyük üstadıdır. Kendisi için en büyük sayılan ilk döneminde ortaya koyduğu eserler, Türkiye’de büyük şehir hayatı içindeki bireyin bunalımını en iyi anlatan şiirler içermektedir. Daha sonraki inançlı dönemi hiç bir zaman küçültücü değildir. İnançları için hapislere giren adamın fikir, düşünce ve eserlerini uluorta değerlendirmemek gerekir. O kendi alanında fikirlerini somut bir şekilde hiçbir dış etkenden çekinmeden ortaya koymuştur.
SORU- Solun Necip Fazılı görmemezlikten gelmesi ideolojik bir yaklaşım mı?
CAN YÜCEL- İyi bir eleştiri ortamı olmadığı için bizim sol eleştirmenler kendi kaprisleriyle insanı değerlendiriyorlar. Eleştirilerde nesnel bir değerlendirme olmadığı ortada. Sübjektif ve indî değerlendirmeler yapılıyor. Eleştiriler nesnel olmadığı için hissî değerlendirmeler unutuluyor. Büyük şairler de unutuluyor. Fazıl Hüsnü, Oktay Rıfat gibiler unutulmuştur. Bizde kayıtsızlık alabildiğince fazla. Yine değerlendirmelerde ideolojinin tesiri büyük.Dikkatsizlik ve nesnel gözle görmeyi beceremeyenler, ideolojilerinin tesirinde kalarak yanlış değerlendirmelere gidiyorlar.
SORU- Solcular Necip Fazıl’ı niçin okumuyor?
CAN YÜCEL- Solda adam mı var Necip Fazıl’ı anlayacak? Hepsi dangalak.
Röportajın devamını yazmadım. Sanırım bu acayip ve saçmasapan paylaşımları hazırlayıp servis edenlere verilmiş en güzel cevap Can Yücel’in bu altı çizili sözleri olmalıdır. Eğer anlayabilselerdi Bir Necip Fazıl Kısakürek resminin altına ‘’ Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de ya kiralık, ya da satılıktır’’ Yazarak böyle bir saçmalığı servis etmezlerdi.
Bu arada, bu paylaşım sağ kesimden bazıları tarafından da maalesef oldukça fazla rağbet görüyor ‘’ Bak bak üstadımız ne kadar haklı demiş, gerçekten de örtüsüz kadın ya kiralıktır ya satılık’’ Diyerek… Yani Can Yücel’in ‘’Dangalak’’ Dedikleri sadece sol kesimde yok. Sağ kesimde de bir hayli dangalak mevcuttur.
Defalarca yazdık çizdik. Bir resmin altına o resimdeki şahısla hiç alakası olmayan iki satır yazı yazmak artık o kadar kolay ki. Dört yaşındaki bebeler bile bilgisayarda bunu yapabiliyorlar.
Mesela sol alttaki resimde olduğu gibi. Yaz Türkan Saylan’ın resminin altına ‘’ Ömrümün şu son demlerinde artık kesin olarak anladım ki örtüsüz kadın gerçekten de perdesiz ev gibiymiş. Yani ya kiralık ya satılık’’ Diye bir takım zırvalar, sonra paylaş. Nasılsa memlette okumadan, araştırmadan, sorgulamadan, Agop’un kazı gibi önüne atılan her şeyi yutan kaz bol.
Allah’ın verdiği beyin denen organı kullanmak lazım. Ne dersiniz?