12
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2750
Okunma

Son zamanlarda gerek bizim Edebiyat Defteri sitemizde, gerek başka edebiyat platformlarında, gerekse en büyük sosyal paylaşım ağı olan face bookta çok dillendirilen bir konu var: ‘’Şiirimi çaldılar. Ayaklarımı çaldılar’’
Şiirinin çalındığını söyleyen arkadaşları incelediğimde evet pek çok arkadaşımın şiiri çalınmış ve bir başkası ( Ki biz onlara ‘’Hırsız’’ diyoruz ) tarafından kendi adıyla yayınlanmıştır. En son örnek ise hepimizin bildiği gibi Sitemizde ‘’Dosteli’’ Mahlasıyla yazan Bahri Yıldırım’ın bir şiirinin Bahattin Çakır Aslan adlı bir hırsız tarafından çalınmasıdır.
Her türlü hırsıza lanet olsun.
Ancak bir şiirin tamamını çalıp altına kendi adını yazmak ile benzer ayaklarla şiir yazmak olayı tamamen farklı olaylardır.
Maalesef burnu kaf dağında gezen bazı şairler, daha doğrusu şair bozuntuları ‘’ Geldim, deldim, yoldum, kıldım ‘’ gibi kafiyeli kelimeleri sanki sadece kendileri düşünebilirlermiş, ya da doğrudan doğruya kendilerinin icadıymış, babalarının malıymış gibi sahiplenip bu ya da benzeri kelimeleri kullananların yakalarına yapışıyorlar: ‘’Sen benim ayaklarımı çaldın’’ Diye.
O halde gelin önce ayak nedir, nasıl bir şeydir kısaca bakalım. ( Konu çok geniş aslında ben özetin özetini yapacağım)
Ben bir edebiyatçı değilim. Vereceğim örnekler de tamamen alıntıdır. ( Kendi yazdığım örnek şiirler hariç )
Ayak: Âşık şiirinde genellikle ilk dörtlüğün ikinci dizesinde başlatılan bütün dörtlüklerin son dizelerinde yarım, tam, zengin hatta cinaslı kafiyelerle vücuda getirilen yahut dizenin tamamında aynen tekrarlanan sözlerle oluşturulan ve dörtlüklerin mihengi durumunda olan kafiyeye denir. Yani esas itibariyle halk şiirinde uyak, divan şiirinde kafiye dediğimiz şeydir ayak. Ancak ayak sadece kafiye de değildir.
Ayak mısralarında kafiye, mısranın genellikle ortasındadır. Ama mısranın başında veya sonunda da olabileceğini unutmamak gerekir. Sözgelişi şu örneklerde ayaklar mısranın başındadır.
Gurbet ele düştü yolum
Ağlayıp gezer yürürüm
Efkâr ile deli gönlüm
Dağlayıp gezer yürürüm (Kâtibî)
Şans atını sürdüm yola gitmedi
“Deh” demekten başka ne diyebildim
Aklım yetse ne ki gücüm yetmedi
“Ah” demekten başka ne diyebildim (İsmetî)
Şimdi:
Eğer bir şair mesela yukarıdaki dörtlüklerden birine benzer,
Çıktım şu dağlara dostum.
Ağlayıp durdum kendimce.
Yarama korları bastım.
Dağlayıp durdum kendimce
Demişse, hiç bir salatalığın ( Ki biz ona hıyar diyoruz.) ‘’ Sen benim ayaklarımı çalmışsın. ‘’Ağlayıp, dağlayıp’’ bana ait ayaklardır.’’ Deme hakkı yoktur. En fazla ‘’ Benim şiirimden esinlenmişsin’’ Diyebilir ki bu doğru olabileceği gibi tamamen kendi hüsn-ü kuruntusu da olabilir. Çünkü sadece ve sadece zandır ve Hz. Peygamber (S.A.S) ‘’Zannın çoğundan da azından da kaçının’’ Diyor.
Peki ayak hırsızlığı nasıl olur?
Eğer şair
Ben de gurbet ele çıktım.
Ağlayıp gezer yürürüm.
Yarama korları tıktım.
Dağlayıp gezer yürürüm.
Demişse işte burada bir ayak çalmadan söz etmek mümkündür ki aslında böyle bir durumda bile kesin olarak ‘’ Sen benim ayaklarımı çalmışsın’’ Diyemez. Çünkü ağlayıp gezip yürümek, çağlayıp gezip yürümek koskoca dünyada sadece bir kişiye has bir davranış şekli değildir. Herkes ağlayıp gezip yürüyebilir, herkes dağlayıp gezip yürüyebilir.
Devam edelim:
Şu örneklerde de ayağı oluşturan kafiyeyi mısra sonunda görürüz:
Dedim dilber niçin eylersin cefa
Dedi güzellerde eski âdettir
Dedim gayrilere edersin vefa
Dedi mutlak âşıklara nisbettir (Kemâlî)
Bu dil mahşere dek olunmaz huşyâr
Peymane-i aşkın mestanesidir
Aşk oduna yanar eylemez izhar
Hakikat şem’inin pervanesidir (Erzurumlu Emrah)
Ayak mısralarında kafiye, daha ziyade mısranın ortasında bulunur. Kafiyeden sonra gelen ve aynen tekrarlanan ek yahut kelimeler ise, rediftirler. İşte birkaç örnek:
Gönül melul olup eyleme âhı
Âşıka ayrılık ola gelmiştir
Gel sözümü dinle hubların şahı
Ağlayanlar birgün güle gelmiştir (Gevherî)
Ela gözlerini sevdiğim dilber
Kokuya benzettim güller içinde
İnceciktir belin hilâldir kaşın
Selviye benzettim dallar içinde (Karacaoğlan)
Gönül bu aşk ile fani dünyada
Ölene dek böyle gez garip garip
Fikrin dümen olsun aklın deryada
Hicran deryasında yüz garip garip (Nihanî)
Şimdi.
Bu dörtlüklerden Karacaoğlanınkini ele alalım ve deiyelim ki bu şiir Karacaoğlanın değil de ‘’Ayaklarımı çaldılar’’ Diye yırtınan birinin şiiri
Bir başka şair eğer.
Güzel, gözün yine neler söyledi.
Bir tanesin gonca güller içinde.
Zarafetin mest-ü harab eyledi.
Çiçek açtın yine dallar içinde
Demişse hiç bir dangıl dangıl dangalağın kalkıp da ‘’ Güller içinde, Dallar içinde’’ Bana ait ayaklardır. Bu ayakları ben icad ettim. Bunları kullanamazsın. Yaptığın hırsızlıktır.’’ Deme hakkı yoktur.
Ama o bir başka şair,
Zeytin gözlerini sevdiğim güzel.
Rayihan benzedi güller içinde.
İncecik endamın, yaydır kaşların.
Söğüte benzedi dallar içinde
Demişse işte burada bir hırsızlıktan söz edebiliriz. Çünkü bazı kelime oyunları yapılarak bir şiir aynen kopyalanmıştır neredeyse. Ancak dikkat etmek gerekir. Çalınan şey ayak değildir. Çünkü ‘’ Güller içinde, dallar içinde ‘’ her şairin kullanabileceği uyak/ ayak+rediflerdir. Yani olan şey ayak hırsızlığı değil, doğrudan doğruya şiir hırsızlığıdır.
Âşık edebiyatında karşılaştığımız şiir şekillerinden birisi de tecnistir. Her dörtlükte ayrı ayrı kelimelerin cinaslı olarak kullanılmasıyla vücuda getirilen tecnislerde, ayakların da cinaslı kelimelerle olması şarttır. Dördüncü mısralarda kafiyenin cinaslı kelimelerden olması bir bakıma ayağın dar olmasına sebebiyet verir. Bu yüzden tecnis şiirleri de dar ayaklı şiirler olarak niteleyebiliriz.
Derd-i dilim arttı yarımın derdim
Sekseninde doksanında yüzde seyr eyle
Gonca güllerinin yarimin derdim
Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim
Al hançeri vur sineye yar dedim
Yeter cevr ü cefa etme yar dedim
Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
ÇEŞMİYA bin gazel yazdım divane
El bağladım yare durdum divane
Dedi var yıkıl git behey divane
Aşkın deryasında yüz de seyr eyle
Tecniş şiiri yazmak her babayiğidin harcı olmadığı için bu konuda bir örnek vermeye gerek görmüyorum.
Döner ayak: Aynı sesi ihtiva eden farklı kelimelerle meydana getirilen ayaktır. Kafiyeli kelimelerin çok veya az oluşuna göre geniş ayak, dar ayak ve kapanık ayak olmak üzere üçe ayrılır. Döner ayak mısranın başında, ortasında ve sonunda bulunabilir, ama daha ziyade ortasındadır. Aşağıda, farklı kelimelerde geçen “z” ünsüzüyle yapılmış bir döner ayak örneği görülmektedir.
Arkamdan gülen güzeller
Bilmiyorum gözüm m’eğri
Ne dedim neye küstünüz
Dilimdeki sözüm m’eğri
Seyranıma çıkarsınız.
Beni oda yakarsınız
Doya doya bakarsınız
Topal mıyım izim m’eğri
Birinizin adı cennet
Gülmek canınıza minnet
Güzele bakması sünnet
Gözüm mü kör ağzım m’eğri
RUHSAT’ın yanıyor canı
Asümana çıkar ünü
Huri olsan sevmem seni
Bak bir kere özüm m’eğri
Eğer karşımıza çıkan bir şiirde dörtlükler ‘’ Sözüm m’eğri, izim m’eğri, ağzım m’eğri, özüm m’eğri ‘’ ile bitiyorsa ve şiirin altındaki isim Ruhsatî değilse işte bu durumda iki şeye hükmedebiliriz:
1- Benzer şiiri yazan şair eğer dörtlüklerin diğer üç mısraında çok farklı bir anlatım sergilemişse ancak ve ancak esinlenmeden söz edilebilir. İşte bu durumda böyle bir esinlenme şiiri yazan şairin kimden esinlendiğini belirtmesi etik bir davranış olacaktır. Çünkü esinlendiği şiirde bir emek vardır. Oysa kendisi bir bakıma hazıra konmuştur. Bunu şuna benzetebiliriz: Asıl şiiri yazan kişi çiçekten çiçeğe konarak bal yapmış bir arı gibidir, esinlenme şiiri yazan ise önüne konan balı ya da şekeri yiyerek bal yapmış arı gibidir. O halde ilham kaynağını belirtmelidir.
2- Şair bariz bir şekilde hem ayağı kullanmış, hem de asıl şiirdeki bir takım kelimeleri cımbızla çekip o kelimelerin yerine benzer kelimeler kullanarak bir şiir vücuda getirmişse bunun adı düpedüz hırsızlıktır. Ama yine ayak hırsızlığı değil.Şiir hırsızlığı…
Peki ayak hırsızlığı diye bir şey yok mu?
Var elbette. Şimdi sıra orada.
Tek ayak: Bütün dörtlüklerin sonunda aynen kullanılan ayak.Divan şiirinde şarkı şeklinde kullanılan “nakarat”ın karşılığıdır.
Âlemde doğru dost yoktur
Dedikleri gerçek imiş
Kulunu saklayan Hak’tır
Dedikleri gerçek imiş
Bulut asumana ağar
Yerlere rahmetler yağar
Gün doğmadan neler doğar
Dedikleri gerçek imiş
Eğer insan eğer melek
Yalvarırım gerçek dilek
Bî-vefadır çarh-ı felek
Dedikleri gerçek imiş
KULOĞLU der ömür geçer
Kalmasın âlemde naçar
Dünya, sana konan göçer
Dedikleri gerçek imiş
İşte ayak hırsızlığını yakalayabileceğimiz en güzel örnekler bu tek ayaklı şiirlerdir. Şimdi yukarıdaki örneği ele alarak bir hırsızlık yapayım.
Düşersen derde el aman.
Geçmez vakit, geçmez zaman.
Öküz hep yer sarı saman
Dedikleri gerçek imiş.
Güvenme sakın dostuna
Saman doldurur postuna.
Hatta tükürür büstüne
Dedikleri gerçek imiş.
Agresife çift daldılar.
Ne bıraktı ne saldılar
Ayaklarımı çaldılar.
Dedikleri gerçek imiş.
Agresif Şair Aşık Mahlasî
Eğer böyle bir şiir görürseniz ve bu şiirin şairi yani ben eğer ‘’ Kuloğlu’nun ‘’ DEDİKLERİ GERÇEK İMİŞ Şiirine naziredir’’ Diye bir ifade kullanmamışsam alın size buz gibi bir ayak hırsızlığı.
*
Evet değerli dostlar !
Bazı zihn-i evveller ‘’ Aldım, daldım, kaldım, geldim, öldüm ‘’ gibi kafiyeli kelimelerin sadece kendi lügatlarında olduğunu ve dahi kendilerini alemin yegane sulatan-ı şuarası zannetikleri için herhangi bir şiirde bu kelimeleri görünce başlıyorlar yırtınmaya ‘’Ayaklarımı çaldılar’’ diye.
Yanlış anlaşılmasın. Allaha şükür bu ayak takımı içinde şimdiye kadar bana bulaşan ‘’ Ayağımı çaldın. ‘’ Diyen olmadı. Ama çok sevdiğim, çok değer verdiğim pek çok arkadaşımı ‘’ Ayaklarımı çalmışsın ‘’ Diye rencide eden, üzen, şiirlerini pasiflemeye zorlayanlar var aramızda maalesef.
Bu siteyle henüz yeni tanıştığım yıllarda ‘’ Kuşlar’’ Başlıklı serbest bir şiir yazmıştım. Bir gün sitede dolanırken ‘’ Şiir başlıkları ‘’ Köşesini tıkladım ve gördüm ki tam on beş tane ‘’Kuşlar’’ başlıklı şiir var. Şimdi gidip tek tek vatandaşların yakasına mı yapışmam lazım sen ‘’ Kuşlar ‘’ Başlıklı şiir yazamazsın. O başlık sadece bana ait’’ Diye. Allahın yarattğı kuşlar benim babamın malı mı? Ahmet de yazar, Mehmet de… Ayşe de yazar Fatma da…
Ayak konusu da böyledir.
‘’ Yettiği zaman, bittiği zaman, gittiği zaman, öttüğü zaman, attığı zaman, yattığı zaman, kattığı zaman ‘’ ayaklı en az beş tane şiir biliyorum. Kimsenin babasının malı değil bu ayaklar. Hiç kimse ‘’ Ben icad ettim ‘’ Diye ortalıkta dolanmasın. ‘’ Yüksek dağları ben yarattım.’’ Havalarına hiç girmesin.
Kısaca: Emeğinize bir saldırı olmuşsa elbette peşine düşün. Hakkınızı kimsede koymayın ama herkesin kullanabileceği ayaklara babanızın malıymış gibi yapışmayın. Şair olun. Ayak takımı olmayın. Ayak takımı olmayın ki size ‘’ Ne ayaksın sen arkadaş !’’ Demeyelim.
Hâla anlamayan varsa onlara da resimdeki ayağı hediye ediyorum. Tepe tepe kullansınlar.