9
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
9592
Okunma

.
Kimyacıydı. Asıl adı Muzaffer’di. Ama okulda hiç kimse onun gerçek adını doğru dürüst bilmezdi. Onun adı “Evlat”tı. O dönemlerde Çorum Lisesi’nde okuyan birine “Muzaffer Hocayı hatırlar mısın?” diye sorsanız "Muzaffer Hoca da kim" der. “Evlat” derseniz bilmeyen çıkmaz.
Sınıfta ders anlatırken arkada konuşan varsa hemen o yöne tebeşiri ok gibi fırlatıp “ulan şamok tuğlası” derdi, ne demekse. Sözlü yapacağı zaman sınıf listesini önüne koyar, parmağını basardı üstüne. Soyadı ve adıyla Ardıç oğlu Dursun, Öz’lerden Yaşar gel bakim evlat derdi. (Bu paragraf Yaşar Öz’e ait)
Boyu sanırım 2 metre falan vardı. Yada bize çok uzun görünürdü. Çubuk yutmuş gibi dimdikti. Asla kamburu yoktu, sırtı dümdüzdü. Çok ciddi dururdu. Hiç gülmezdi. Ama babacandı. Biz bilirdik onun babacanlığını.
Kocaman bir motosikleti vardı. Tortor derdi ona. Bazen "Şu benim tortoru getirin evlat" derdi.
Bizler pansiyonda kalıyorduk. O dönemlerde pansiyonda gözetmen öğretmenlik vardı. Etüdlerde falan başımızda durur, bir sorunumuz olduğunda önce onunla paylaşırdık. 2-3 tane gözetmen Hocamızdan biriydi Evlat da. Bu hocaların pansiyon kısmında odaları vardı, o odalarda kalırlardı. Ama Evlat okulda kalmıyordu. Ailesiyle birlikte okulun bir iki yan sokağında oturuyordu.
Okul hayatımız boyunca hep parasızlık çektik. Tam da memlekete izine gideceğimizde paramız biterdi. Yada durumu ona göre ayarlardık belki de. Kimsede para yok ki arkadaşlarından alasın.
Evlat’a giderdik.
Sanırım girişin üstünde oturuyordu. Zili çalar beklerdik. Biraz sonra gelirdi asık surat. Zaten hep asık surattı ya; “ne var evlat ne oldu” diye sorardı.
“Şey hocam, memlekete gideceğim de..!”
“Tamam, git evlat”.
“Para yok da, sizden biraz para isteyecektim Hocam”.
“Haa bak o olmaz işte, para veremem evlat” der kaşlarını biraz daha çatardı.
İlk kez istiyorsak arkadaşlarımızın “kesin verir, vermem dese de verir” tembihinden cesaretle dururduk karşısında. Önceden almış da tekrar istiyorsak içimizden “zaten vereceksin Hocam, hadi yorma beni” diyerek beklerdik.
Sonra dayanamaz,
“Ne zaman geleceksin evlat, ne kadar lazım? Bak gelir gelmez önce benim paramı vereceksin haa!” şeklindeki konuşmalardan sonra verirdi. Verirdi de senet yapardı. Asla üşenmez, düz bir kağıda “Şu tarihte falanca kişiden şu kadar Lira aldım, şu tarihte de ödeyeceğim” diye yazar imzalatırdı bize. Biz de gelir gelmez ilk onun parasını öderdik. Yaptığı senedi çıkarır, gözümüzün önünde yırtardı.
Rahmetli Çöplü’yü anmadan olur mu? Olmaz!
Bana sürekli siyasi içerikli kartpostallar gelirdi. Müdür muavini rahmetli Çöplü hocamız onları biriktirir, "Al şu belalı kartlarını!" derdi. Mekanı cennet olsun.
Sonra okul bitti hepimiz bir tarafa dağıldık.
2013’te Necmi Kızılaslan arkadaşımızın gayretiyle Lisenin bahçesinde toplandık. 34-35 sene sonra. Pilav günü, İskilip Dolması yedik.
Hey gidi Çorum Lisesi hey..! Sen ne günler gördün be. Şu bahçenden kimler geldi geçti...
Hocalarımızın birçoğu vefat etmiş; Müslüman, Evlat, Çöplü, Eftekin falan. Allah rahmet eylesin. Mekanları cennet olsun.
Suat Zobu
29aralık2015anKara
.
5.0
100% (1)