12
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2035
Okunma

Lafı hiç uzatmadan direkt konuya girerken bir hususun altını çizeyim: Pek çok arkadaş, hatta ünlülerden bazı yazarlar bile altı çizili kelimeyi ‘’Direk’’ olarak yazıyorlar. Efendim ‘’Direk ‘’ olarak bir yere girmiyoruz.Herhangi bir yere direk mirek girmediği gibi bize giren bir direk de yok. ‘’Direkt’’ olarak yani lafı dolandırmadan giriyoruz konuya. Daha da açıkçası o kelime ‘’Direk’’ değil, ‘’Direkt’’dir.
Neyse..Konuya duhul eyleyelim.
Bu gün bir kaç fotoğrafa ve bu fotoğraflara yapılan yorumlara bakacağız. Birincisinden başlayalım.
Birinci resimdeki üç anadan üryan hatunu tanıdınız mı bilmiyorum. İşin doğrusu ikisini ben de tanımıyorum ama sol baştaki çok tanıdık bir hatun. Biz onu bu gün Angela Merkel olarak tanıyoruz. Yani hali hazırdaki Almanya Başbakanı.
Angela Dorothea Merkel benimle aynı tarihte ama benden bir kaç ay sonra dünyaya gelmiş. ( Ben Ankara 25 Şubat 1954, Angela Merkel Hamburg 17 Temmuz 1954 )
Ben anne tarafından imam bir dedenin torunu olarak dünyaya gelirken Angela Merkel doğrudan doğruya Lutheryen bir rahibin kızı olarak dünyaya gelmiş.
Ben fiziği bozuk herifin biri olduğum için Edebiyat Fakültesinde okurken Angela Merkel’in fiziği oldukça düzgün olduğundan Leipzig Üniversitesinde fizik okumuş.
Ya benimle niye kıyaslıyorum ki hatunu? Neyse…
Almanya başbakanı olan bu hatun kişi vakti zamanında yani Doğu Almanya’da üniversite öğrencisiyken bir kaç arkadaşıyla birlikte bir göl kıyısında bulunan bir çıplaklar kampına gitmiş. Orada böyle arkadaşları ile mutlu bir şekilde cıvıldaşırken de Rus KGB sinin dikkatini çekmiş.
Rus KGB si ( Yani gizli istihbarat teşkilatı ) ‘’Ulan bu kızda iş var. Bunun gözleri başbabakan başbakan bakıyor. Dur biz şunun fotoğrafını çekelim. Eğer ileride başbakan filan olup da Rusya’ya laga luga yapmaya kalkarsa anında ortaya çıkarır ve Alman halkına ‘’Bu cıbıldak karıyı seçmeyin. Karı gördüğünüz gibi yollunun teki’’ deriz, yedi cihana rezil rüsvay ederiz. Böylece ondan kurtuluruz’’ diye düşünerekten işte bu fotoğrafı çekmiş.
Garibim Angela nereden bilsin karşısındaki fotoğraf çekenlerin KGB ajanı olduğunu? Kaslı vucutlu bir kaç delikanlının penislerini sallaya sallaya fotolarını çektiğini görünce Angela ve arkadaşları da neşeyle poz vermişler penislere…Pardon objektiflere. Hem zaten gerek Rus olsun gerek Alman olsun ya da diğer Avrupa ülkelerinin halkı, bizim Türkler gibi ayı mı ki hemen saldırıya geçsin elin cıbıldak avratlarına… Bizim Türkiye’de olsa anında hatunlar kız olarak girdikleri o kamptan hamfendi olarak çıkarlar. Hoş kampa bakire olarak mı yoksa Şakire olarak mı girdiklerini de bilimiyoruz ya olsun. Bizde olsa bakire ya da Şakire fark etmez. Götürürler.
Çok önemli hususlardan biri de şu: Angela Merkel cıbıldaklar kampında böyle pozlar verdiği halde bir koca bulmuş daha sonra. Bizim ülkede olacak zavallı kadını anında recm ederler ‘’ Vay orospu zinakar vay ‘’ diye.
Angela hatun 1977 yılında Fizikçi Ulrich Merkel ile evlenmiş. 1982 de de boşanmış. Lakin gel gör ki heriften boşandığı halde, hatta daha sonra Joachim Sauer adlı biriyle ikinci evliliğini yaptığı halde Merkel soyadını taşımaya devam etmiştir. Söylemeye bile gerek yok bizde olsa asla böyle bir şeyin olması mümkün değil. Hem heriften boşan hem de onun soyadını taşı…Falakaya yatırıp ölene kadar döver, en azından yüz kırbaçla derisini yüzerler.(!)
Neyse Efendim. Gel zaman git zaman gerçekten de KGB nin düşündüğü olur. Çıplaklar kampında anadan üryan soyunan Angela Merkel bu sefer de Almanya’nın şansölyesi olmaya soynur ki 1871 de Alman Birliği kurulduğundan beri. Yani Kaiser II. Wilhelmden bu yana Almanya’da görülmüş işitilmiş şey değil… Hani bizim Türkiye’de bir kadın başbakan olmaya kalkacak anında ipte sallandırırlar. Mümkün mü efendim?
Angela Merkel bu sefer de başbakanlık için soyunmaya başlayınca…(Pardon ya, ne soyunması. Bu sefer giyinik hatun ) KGB hemen harekete geçer ve bel altından vurmaya çalışır Angela Merkel’i. Lakin Almanlar bizim gibi geri bir millet mi ki Başbakan adayları zamanında cıbıldaklar kampında anadan üryan resim çektirdi diye kadını topa tutsunlar. Tam tersine dört elle sarılırlar Angela Merkel’e. Çünkü Alman halkı kimin soyunduğuna değil, kimin onları soyduğuna bakar. Bizim geri kalmış Türk Milleti gibi kendini soyana koşmaz. Yani Almanya’da ‘’ Deveye diken, İnsana seken ‘’ yaraşır diye bir uygulama kesinlikle söz konusu değildir.
Kadın hırsız değil, arsız değil, şahsi menfaatlere taviz vermiyor, zorbalığa boyun eğmiyor, maaşı dışında geliri yok daha ne olsun.
Velhasılı kelam KGB nin elinde patlamış Angela için hazırladıkları bomba.Agela Merkel Almanya’nın ilk ve Alman tarihinin en genç şansölyesi olarak başbakanlık koltuğuna oturmuş 2005 yılında ve bu güne kadar da o koltukta…Türkiye’de bir kadının başbakan olabilmesini düşünmek bile recm, had, en azından tazir cezası ile cezalandırılır oysa.
İşte Almanya ve diğer Avrupa Ülkelerinin devamlı ileri gitmesinin buna karşı bizim geri kalışımızın sebebi bu. Onlar soyunana değil değil soyana bakıyorlar. Bir insan eğer soymuyorsa istediği kadar soyunsun vız geliyor tırıs gidiyor Alman ve diğer Avrupa ya da gelişmiş ülkelerin halkları için.
Peki biz gerçekten de soyana değil de soyunana baktığımız için mi geriyiz?
Önce şöyle bir hafızaları tazeliyelim.
Evet…Bir zamanlar kendi eşleri dışında birileri karşısında soyunanlara çok fena baktık. Hatta içlerinden birini astık. Evet evet..Adnan Menderes mesela. Eşi Berrin hanım dışında bir sürü kadın karşısında soyunmuştu. Hatta bunlardan biri Andan Menderesten hamile kalmış ve akabinde çocuk düşürmüştü de Adnan Menderes Yassıadada ‘’ Bebek davası’’ denen bir suçtan da yargılanmıştı.
Bir başkası: Hasan Fehmi Güneş…O da bir başka hatun karşısında soyunduğu için bakanlık koltuğundan olmuştu.
Ama daha sonraları biz de aldırmaz olduk aslında. Yani hakkımız yeniyor.
Mesela:
Milletin vekili olarak, bir başka milletin vekili karşısında soyunan bir parti başkanımız bu gün - geçici de olsa- Millet Meclimisimizin başkanlığını yaptı ve hâla milletvekili.
En milliyetçi partimizin milletvekillerinin seks kasetleri sürüldü piyasaya ama adamların kılı bile kıpırdamadığı gibi ne partinin hatta ne de milletin kılı kıpırdadı.
Aynı partinin bir bayan milletvekiline belden aşağı vurulmak istendi ama o da tutmadı.
En önemlisi doğrudan doğruya zamanın başbakanı ile ilgili - İç kaleye attığı goller - başlıklı kaset sürüldü piyasaya ki bunda da sözde başbakan bir başka hatun önünde soyunuyordu. Hatta o hatun çocuk bile yapmıştı başbakandan…Ne oldu? Hiç…Yani biz de aslında terakki eyledik zaman içerisinde ( Geliştik yani) Artık biz de soyunana bakmıyoruz. Dolayısıyla geri kalmışlığımızın sebebi soyunana bakmak olamaz. Değil mi?
Şimdi İkinci resme bakalım.
Fotoğraftaki kişiyi artık tanımayan yok. Prof. Dr Aziz Sancar o.
Dünyada -bilim dalında- Nobel ödülü almış ilk Türk bilim adamı.( İşin ilginç tarafı - her ne kadar kimya dalında ödül alsa da- o da Merkel gibi bir fizikçi…Ama onunki biyofizik. Biyokimya da var tabii ki. )
Nerede Aziz Sancar? Anıtkabir’de. Atatürk’ün manevi huzurunda.
Peki ne yapıyor Anıtkabir’de?
Atatürk’ün manevi huzurunda dua ettikten sonra ellerini yüzüne sürüyor. ( Fatiha ya da kur’andan ayetler okuyan, dua eden insanlar bu hareketi çok yaparlar biliyorsunuz.)
Şimdi sosyal medyadaki yorumlara bakalım:
Prof. Dr. Sancar, sana Nobel alamazsın demedik ki. Bir daha Anıtkabir’e gelme.
Nobel almışsın ama umurumuzda değil. Anıtkabir’de dua edemezsin.
Anıtkabir’de nöbet tutalım ve Sancar bir daha Ata’mızın huzuruna gelmesin.
Dua ederken hiç utanmadın mı Sancar Bey. Orası Anıtkabir.
21 defa Anıtkabir’e gittim. Hiçbirinde dua etmedim. Kendimle gurur duyuyorum.
AK Parti gittiği gün, bir daha Türkiye’ye gelemeyeceksin Aziz.
Gitmiş Anıtkabir’e dua ediyor. Fotoğraf olmasa inanmazdım. Yuh artık.
Bu sözler kimler tarafından kime deniyor biliyor musunuz?
Bu sözler hayatta laf ve bok üretmekten başka hiç bir marifeti olmayan, dünya yansa umurlarında olmayacak bir yığın beyinsiz tarafından söyleniyor. Bilim alanında Nobel Ödülü almış bir bilim adamına söyleniyor.
Niçin söyleniyor peki?
Ceketinin yakasında Atatürk ve Türk Bayrağı olmasına karşın,kravatında Osmanlı tuğrası olduğu için söyleniyor.
Amerika’da kimsesiz ve fakir Türk çocukları için bir okul ve barınma evi ve Türk evleri açtığı halde, O okulun önünde ailesiyle birlikte Atatürk’lü bir Türk bayrağının önünde- Atatürk’ün resmi de görünsün diye- yan durarak poz verdiği halde Türkiye’ye gelişinde Cumhurbaşkanının huzuruna çıktığı için söyleniyor.
Anıtkabirde saygı duruşu yerine dua ettiği için söyleniyor
Türkiye Cumhuriyetine sonuna kadar bağlı olduğu halde Osmanlı’yı da red ve inkar etmediği için söyleniyor.
Ülkücü olduğu, en azından bir zamanlar Ülkücülüğe gönül verdiği için söyleniyor.
Kürt ya da Arap olduğunu iddia edenlere tepki gösterip ‘’ Ben Kürt de Arap da değilim, Ben Türk’üm’’ dediği ve Hdp li olduğunu iddia edenlere tepki gösterdiği için söyleniyor.
Şimdi bir kez daha düşünelim bakalım. Geri kalmışlığımızın asıl sebebi işte bu bağnazlığımız olmasın?
Ah Aziz Sancar ahhhh.
Hem Anıtkabir’de dua ediyorsun hem Ak Saray’a gidiyorsun, hem Osmanlı Tuğralı Kravat takıyorsun, hem Anıtkabir’de saygı duruşu yerine dua ediyorsun. Veeee hepsinden kötüsü bir Ülkücüsün.
Değil Nobel ödülü almak ağzınla kuş tutsan hava. Gericinin önde gidenisin.
Nobel ödülü almışsın ama kafanın içinde hâla örümcek ağları var. Beynin aydınlık değil. Karanlıklar içindesin.
Geldiğin yere geri dön ve aklın varsa bir daha Türkiye’ye ayak basma.
Adaşın olan bir başka Aziz gibi ‘’Türk Milleti’nin yüzde altmışı aptaldır ‘’ deyip o millet tarafından bağra basılmak varken ne işin var senin Nobelle mobelle?.
Sen git ki bizler her boka maydanoz olarak. Böyle langur lungur konuşa konuşa bu memlekete çağlar atlatalım.
*
Not: Aziz Sancar 1972 yılında İstanbul-Beşiktaş Ülkü Ocaklarının kurucuları arasında yer alır.
RESİMLER:
1- Angela Merkel çıplaklar kampında
2- Prof Dr Aziz Sancar Nobel Kimya ödülünü alırken.
3- Aziz Sancar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
4- Aziz Sancar Anıtkabir’de dua ediyor.
5-Aziz Sancar Anıtlabir’e çelenk koyuyor.
6- Aziz Sancar Amerika’da kendi açtığı Türk Evinin önünde ( Atatürk resmi kapanmasın diye yan durmuş)
7-Aziz Sancar ve İstanbul Beşiktaş Ülkü Ocakları kurucuları. Ayaktakiler: Hamdi uzun, Hasan Sancar, Yavuz Işık, Tuncay Kozanlı. Oturanlar: Aziz Sancar, Zafer Gelibolu, Fahri Uzun- Yıl 1972
8- Aziz Sancar’ın eşinden Ülkücü selamı.