19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1610
Okunma


Sigara dumanının tavanına asılı kaldığı, camları buğulu, uğultulu kahvede insanlar ağım ağımdı.
Garson elindeki tepsi ile masadan masaya koşuşturuyor, çay dağıtıyordu. Bağırarak ta yeni çay siparişi veriyordu.
Okey taşlarının şakırtısı,masa etrafında oturanların, gürültülü, küfürlü konuşmalarını bastırıyor, onlar da daha çok bağırıyordu.
Kapıya yakın oturan ameleler yanaşan her kamyonete umutla koşuyor, üzgün sıkıntılı
tekrar yerlerine dönüyorlardı.
Okuma gözlüğünü burnunun ucuna düşürmüş gazete okuyan yaşlı adam, arada bir
gazeteyi, gözlüğü bırakıyor, vatanın nasıl huzura ereceğine dair nutuklar atıyordu. Yanındakiler söylenenleri anlamasalar da başlarını sallıyorlardı.İnsanlar anlatsalar da, dinleseler de, akılları geçim derdindeydi.
Televizyonun karşısına yazlık sinemalardaki gibi dizilmiş sandalyelerde oturanlar haberleri dinliyorlar, kimisi konuşanı savunuyor, kimisi de karşı çıkıyordu. Tartışma bazen kavga
sınırına dayanınca garsonun;
"Yavaş beyler" uyarısıyla susuyorlardı.
İleride dipte dirseklerini masaya dayamış, başları ellerinin arasında üç kişi hararetle konuşuyorlardı;
BİRİ:
"Ana cadde üzerinde köşede boş bir dükkân vardı. Orayı kiralayıp bakkal yapmaya karar verdim.
"Yapma, her yer market oldu. Kazanamazsın."Diyenleri dinlemedim. Çok kazanacak belki de ileride işi büyütecektim.
İmza atıp bankadan esnaf kredisi aldım.
Bir ay, üç ay, beş ay, ödeyemedim banka taksitlerini. İçerideki mallarımı alış fiyatından da aşağı satarak kapattım dükkânı. Şimdi banka ensemde. Ödeyebilirsem ödeyeceğim. Ödeyemezsem de belki de hapis yatacağım. Eşim evlere temizliğe gidiyor. Ben de iş buldukça çalışıyorum. Çocuklara sırayla bakıyoruz. Ne yapacağımızı bilemiyoruz.
Eşim;
“Üzme kendini. Bu günler de geçer. Biz sırt sırta verir bunu da atlatırız” diyor.
Tek destekçim o benim.
Keşke o imzayı atmasaydım.
DİĞERİ:
"Korkma"dediler. "Krediyle al o evi. Bu enflasyon oldukça üç beş seneye kadar taksitlerin çerez parası olur."
İnandım.
İmza atıp bankadan konut kredisi aldım.
Bir gün patron bizi işyerinde topladı.
"İstemiyorum. Üzülüyorum. Ama mecbur kaldım. Bazılarınızıı işten çıkarmak zorundayım. Büyük hayallerim vardı. Daha çok kazanacak, daha çok kişiye iş verecektim. Ama olmadı."
Gözlerine çaresizce baktık.Omuzlarını kaldırdı. Boynunu büktü.
"Mecburum dedi. Mecburum."
Ödeyemedim aldığım evin taksitlerini. Banka sattı. Daha da çok borcum var.
İş çıkarsa evlere tamire gidiyorum.
Eşim;
"Üzme kendini. Bu günler de geçer. Biz sırt sırta verir bunu da atlatırız "diyor.
Tek destekçim o benim.
Keşke o imzayı atmasaydım.
ÖTEKİ:
Benim bankayla, işle alakam yok.
Bir gün babam bana;
"Oğlum kadının yaşlısı olgun olur. İş aslanın ağzında. İstersen çalışır, istemezsen çalışmazsın. Onlar zengin. Geçersin kasanın başına. Gençlik, yakışıklılık geçici bunlar.
Alalım o kızı sana. Rahat edersin."
Beğenmedim. İstemedim. Ama babamın ısrarlarına da dayanamadım.
İmza atıp aile cüzdanını aldım.
Önce iyiydik. Sonraları eşim beni azarlamaya, horlamaya başladı. Küfür de ediyordu.
Çocuklar bile beni adam yerine koymadılar.
Ayrılmak istesem de ayrılamam. Biliyorum ağabeyleri beni sağ koymazlar.
Sizlerin derdi elbet bir gün biter. Ama ben bu derdi ölünceye kadar çekeceğim.
En önemli imza nikâh defterine atılan imzaymış meğer.
Kalktılar.
Herkes kendi içtiği çayın parasını ödedi.
Evlerine gidiyorlardı…