Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
sami biberoğulları
sami biberoğulları

KIRO OLMAK HERKESİN HARCI DEĞİLDİR… İNSAN OLMAK GEREK HER ŞEYDEN ÖNCE…

Yorum

KIRO OLMAK HERKESİN HARCI DEĞİLDİR… İNSAN OLMAK GEREK HER ŞEYDEN ÖNCE…

19

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

3673

Okunma

KIRO  OLMAK  HERKESİN HARCI  DEĞİLDİR…  İNSAN  OLMAK  GEREK  HER  ŞEYDEN  ÖNCE…

KIRO OLMAK HERKESİN HARCI DEĞİLDİR… İNSAN OLMAK GEREK HER ŞEYDEN ÖNCE…

Aslında Kürtçe bir kelimedir Kıro. Kürtçede de ‘’Oğlum, Canım; Delikanlı’’ Gibi anlamlarda kullanır ve yine aslında Kütler bu kelimeyi K ile H harfi arasında bir sesle ‘’ Gıro’’ olarak söylerler. Rahmetli babam her zaman ve her yerde Türkçe kullanan ve her zaman Türk olmakla gurur duyan bir insan olduğu halde soyumuz ne de olsa Kars- Kağızman çevresinde yaşamış Celali Aşiretine dayandığı için bazen bize ( Biz oğullarına yani) ‘’ Gıro Keri’’ derdi. Bunu neşeli bir halde söylemişse o gün şımardıkça şımarır, öfkeli olarak söylemişse kedi gibi bir köşeye sinerdik.

Gıro Keri mi? ‘’Eşşeğin Oğlu’’ anlamına gelir. Babam bile bile aslında kendisine küfür ederdi yani.

Yavaş yavaş dünyayı ve etrafı tanımaya başladığımız yıllarda bu kıro kelimesinin -isterse kendini Türk olarak ifade etsin- Doğulu ve Güneydoğulu bütün vatandaşlar için kullanıldığını gördük. Bize de çok dendi.

‘’Oğlum, Canım, Delikanlı’’ gibi oldukça zarif bir anlamı olan kelime anlam değiştirmiş ve kaba, saygısız, görgüsüz, cahil, vahşi anlamlarında kullanılmaya başlamıştı.

Yıllar içinde baktık ki kelime sadece Kürtler ya da Doğu- Güneydoğu Anadolular için kullanılmıyor. Her ne kadar yine onlar kast edilse de Batılı, Kuzeyli, Güneyli, Trakyalı için de kullanılıyordu. Ama bir farkla…Bir Trakyalı ya da Egeli veya Karadenizli bir diğerine ‘’kıro’’ derken ‘’ Ne lan öyle doğulu kırolar gibi davranıyorsun?’’ demeye getiriyordu. O davranışın bir Trakyalıya, bir Egeliye, Bir Karadenizliye değil de ancak bir Doğuluya, Güney doğuluya yakışacağını ifade ediyordu farkında olarak ya da olmayarak.

Kıroluğun pek çok alametleri vardı (!)

Lokantada çatalı sol ele, bıçağı sağ ele almadın diyelim: Kırosun (!)( İnşallah doğru yazıp bir kıroluk yapmamışımdır )
Çorbaya ekmek doğrayarak yedin: Kırosun.
Bir hamfendiye ‘’Bacım ya da yenge ‘’ dedin: Kırosun ( İlle hamfendi diyeceksin )
Sokakta takke ya da kara çarşafla dolaştın: Kırosun
Pantolon üzerine etek giydin: Kırosun. Yani kıroluk önceleri sadece erkeklere has bir özellikken zamanla kadınlara da denmeye başlandı.
Ayakkabının rengi rujunun rengine uyumuyorsa?: Kırosun.

Böyle durumlar dışında başka şeyler de kıroluğun alametlerindendi ( Ki hâla öyle kabul edilir) Mesela:

İnsanların toplu olarak bulundukları yerlerde inek gibi geğirmek, yellenmek, sümkürmek
Denize beyaz don ya da şalvarla girmek, hatta araba ya da traktör iç lastiği ile girmek..
Dişlerinin arasına kaçmış maydanozu tırnağınla çıkarmaya çalışmak.
Giydiğin gömleğin düğmelerini göbek deliğine kadar açıp göğüs kıllarını göstermek ve göğsünde sini büyüklüğünde bir altın madalyon taşımak.

Örnekler o kadar çok ki say say bitmez.

Örnekler çok olmasına çok da bunların ancak Doğulu ve Güneydoğululara yakışan kaba ve çirkin hareketler olduğunu düşünmek acı.

Haa bir de Türkçeyi İstanbul şivesiyle konuşmayanlar …Yanlış dedim… Karadeniz, Trakya, Ege şivesiyle konuştuğunuz takdirde kıro olmuyorsunuz.

Mesela ‘’Gelirem’’ derseniz kıro oluyorsunuz ama ‘’ Celirem’’ derseniz Dadaş, ‘’Celeyrum’’ derseniz Karadenizli ,’’Geliyom voooyyynnn’’derseniz Fethiye’li, ya da Yörük, ‘’Te be geldıııımmmm’’ dediğinizde Maacır oluyorsunuz. Asla kıro olmuyorsunuz (!)
--------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi ana hikayeye geçiyorum.

Bu gün bir iş için Fethiye merkeze inmem gerekiyordu ikamet ettiğim Çamköy mıntıkasından. Yaz tatili boyunca minibüse bindiğim noktadan Çalıca denen yere kadar çoğunlukla vasıtada sadece ben olurdum. O bakımdan da okulların açılmış olduğunu ve öğrencilerin minibüsü dolduracaklarını hiç hesap etmemiştim.

Az sonra minibüs silme komple öğrenci dolu olduğu halde önümde durdu. Binmek mecburiyetindeydim ve bindim. Öğrencilerin tamamı Lise ( Hangi lise bilmiyorum ) öğrencileriydi.
Gözlerinin içine bakıyorum acaba bin bir zorlukla minibüse binen bu yaşlı ve sakat amcalarına bir yer veren olacak mı diye.

Tam önünde durduğum koltukta oturan iki öğrenciden biri klasik numaraya yatmış: Uyuyor. Ötekinin numarası da klasik oldu artık, o da cep telefonunun kulaklığından müzik dinliyor başını öne eğmiş vaziyette.

Yalnız bir şey daha var: Öğrencilerin tamamı feci şekilde yorgun(!) Öyle anlaşılıyor ki Öğretmen arkadaşlar Tarih dersinde bunlara İstanbul’u feth ettirdi, Fizik dersinde hamam sokup suyun kaldırma kuvvetini buldurttu, Kimya dersinde atomu parçaladılar, Coğrafya dersinde Everest tepesine tırmandılar. Matematik dersinde karenin kökünü çıkarayım derken anaları ağladı yavrucakların.

Gençliğe hitabede Atatürk’ün çizdiği o meşhur harap ve bîtap durumdan daha da harap ve bîtap zavallılar. İnanın Sümerler zigguratları , Firavun Tutankamon’un köleleri piramiti,Hz. Süleyman Mescid-i Aksayı, Antemios ve İzidoros usta Ayasofyayı, Sinan Selimiyeyi, Çiniler Çin Seddini yaparken o kadar yorulmamışlardır. Hatta ve hatta çölün ortasında kutup ayısı gören bahtsız bedevi bile namusunu kurtarmak için koşarken bizim Fethiyeli lise öğrencileri kadar yorulmamıştır. O derece yorgunlar yani.Düşmemek için iki elimle birden koltukların yanındaki demirlere tutunmak mecburiyetinde olmasam zavallıcıklardan hiç olmazsa birinin iki yana açtığı bacaklarını alıp kafama koyacağım ki beynine kan gitsin biraz.

Derken içlerinden biri ağzındaki kocaman sakızı patlattı paaattt diye. Yanındaki hemen yapıştırdı: ‘’ Yuhhhh, mına godumun kırosu’’

Sakızı patlatan mıydı kıro, yoksa ona tepki gösteren miydi çözemedim ama o anda aklıma bir başka kıro(!) geldi.
*

( Bu anıyı ilk kez burada anlatıyorum. En yakınlarım bile ilk kez duymuş, daha doğrusu okumuş olacak- eğer okurlarsa-)

Bahsedeceğim kıro(!) Batman’da ilk göreve başladığımda bir kaç ay ( Lojmana taşınana kadar ) evinde oturduğumuz ev sahibim Kürt Hacı Amcaydı. Asıl adı neydi bilmiyorum. Merak edip de sormamıştım. İki, karısı vardı, ikisi de ona Hacı diyordu. Hatta on bir evladından en büyüğü olan Mahfuz bile zaman zaman ‘’Baba’’ yerine ‘’Hacı’’ derdi ona.

Hacı Amca o zamanki Batmanda (1983-1989 arası) tek olan Sigorta Hastanesinde sağlık memuru olarak çalışırdı.

Onun Sağlık memuru olması da ilginçtir. Bir gün kendi anlatmıştı.

Askere gittiğinde bile tek kelime Türkçe bilmezmiş Hacı Amca. Daha asker olup askeri elbiseleri giyer giymez bunları içtimaya dizmiş komutanlar ve bir rütbeli başlamış sormaya ‘’ İçinizde inşaat işinden anlayan var mı? Berber olan var mı? Aşçılıktan anlayan var mı? Marangoz olan var mı? Vs…’’ Her meslekten birer ikişer gönüllü çıkmış. Derken komutan sormuş ‘’ İçinizde iğne, pansuman, yara tedavisi, ilk yardımdan anlayan var mı? O ona, bu buna bakmış hiç kimse bir adım öne çıkmıyor. Komutan kızmış: ‘’ Bu kadar insan içinde yok mu lannnn?’’ Yeni ve tıfıl askerler korkmuşlar komutanın gürlemesinden. İzmir’li bir fırlama Hacı amcaya ‘’ Lan kıro öne çıksana. Nöbetten, içtimadan yırtarsın’’ Demiş. Hacı Amca tabii ki gülümseyerek yüzüne bakan bu fırlamanın ne dediğini anlamamış. İzmirli de Hacı Amcanın hiç Türkçe bilmediğini anlayınca ‘’Şu kıroya bir oyun edeyim ‘’ diye düşünmüş ve Hacı Amcayı itmiş arkadan.

Hacı Amca bir adım önde…

Komutan sormuş:

-Sen anlar mısın bu işlerden?

Hacı amca tek kelime Türkçe bilmiyor. Karşısındaki rütbeli bir şeyler diyor ama ne diyor kim bilir?

Komutan ikinci defa sorunca Hacı amca ‘’ ne derse desin kafamı sallayayım bari’’ diye düşünmüş içinden ve ‘’ Evet’’ manasında kafasını sallamış

Daha sonrasında aylarca dayak yiyerek hem iğne, pansuman, yaralara dikiş vs. işlerini hem de Türkçeyi öğrenmiş.( Türkçe öğrendikten sonra, ancak anlayabilmiş İzmirlinin oyununu ama sonuçta kendisi için faydalı olduğu için İzmirliyle iyi dost olmuşlar.)

Sonrasında kurslar filan derken benim zamanımda ameliyatlara giriyordu doktorlarla birlikte.

İşte bu Hacı Amca’nın evinde otururken bir gün derslerim bittikten sonra o zamanki Batman Akşam Lisesi Müdürü olan hemşerim arkadaşımın yanına gittim.Sohbet sohbeti açtı, bayağı oturdum. Gece saat on – on bir gibi eve geldim. Eşim şiddetle çıkıştı ‘’ Nerede kaldın yahu?’’ diye. ‘’ Kırk yılın başında bir hemşerime takıldım. Ne oldu, kıyamet mi koptu?’’ dedim.

Evet kıyamet kopmuştu. İlk çocuğum Sinan’ın ateşi çıkmış, havale geçirmiş, annesi telaşla ‘’ Ne de olsa sağlıkçıdır’’ diye Hacı Amcaya koşmuş, o da ateşi düşürmek için çocuğa bir penisilin iğnesi yapmıştı. Ben baktığımda çocuk mışıl mışıl uyuyordu.

‘’Bunun neresi kıyamet? ‘’ Diyeceksiniz.

Kıyamet bir hafta sonra koptu zaten… Küçük kıyamet…

O gece gayet sakin ve ateşi düşmüş olarak uyuyan oğlum Sinan ( Henüz dokuz aylık bebekti) Bir hafta sonra tüm vücudu gazlı gangren olarak öldü.

Bu arada biz evden lojmana taşındık. Hacı amca elimize ayağımıza yapıştı. ‘’ Çocuk öldü, buna da sebep ben oldum diye mi taşınıyorsunuz?’’ diye. ‘’ Yok Hacı amca. Sen kötü niyetle vursaydın o iğneyi zaten seninle bir kan davası başlatırdım. Alakası yok. Devlet bedava lojman verdi. ‘’ Dedim. ‘’ Devlet bedava verdiyse ben de bedava veriyorum. Buyur otur. Ev senin:’’ demez mi? ‘’ Yahu Hacı amca ben evden ve sizden rahatsız olduğum için taşınmıyorum. Lojman okulun burnunun dibinde, zil çaldığında evden çıkmaya hazırlansam öğretmen zili çalana kadar rahat rahat yetişeceğim okula . O yüzden taşınıyorum’’ deyince razı oldu taşınmama.

Lojmana taşındıktan sonra bir kez daha taziyeye geldi benim kıro(!) Hacı Amcam ve bana taziye dileklerini ilettikten sonra ne dedi biliyor musunuz?

‘’ Hoca…Senin evladının ölümüne – istemeden de olsa- ben sebep oldum. Şimdi benim evlatlarımdan istediğini al. Senin kulun köpeğindir’’

O sırada şimdiki büyük kangalıma hamile olan eşimin şişkin karnına bakarak gülümsedim.

-Sağ ol Hacı Amca…Benimki yola çıktı geliyor. Seninkini de Allah sana bağışlasın.

Şimdi tekrar soralım:

Fethiye’de minibüste sakız patlatan mı?
O sakızı patlatana ‘’ Yuuuhhh mına godumun kırosu’’ diyen mi?
Yaşlı, sakat ve hamile hiç bir insana yer vermeyen gençler mi?
Onları yetiştiren biz ( Ben de dahil ) öğretmenler mi?
Onların anne babaları mı?
Yoksa neredeyse hiçbir esaslı mektep medrese görmediği halde bir evladını, bir başka babanın acısını dindirmek için kurban edebilecek kadar vicdan sahibi olan Hacı Amca mı daha kıro?

Bence Hacı Amca daha kıro. Gerçek kıro..Çünkü Kıro onun dilinde delikanlı demek ve o sapına kadar delikanlı…

Fethiye’nin henüz kıro(delikanlı) olma şerefine erememiş kırolarından( delikanlılarından) bin kat daha kıro…( Delikanlı )

Batmandayken zaman zaman - Karslı olmam sebebiyle- ‘’ Sen de bizdensin Hoca’’ diye bana takılan Hacı Amcaya ‘’ Hayır Hacı Amca ben Türk’üm ‘’ derdim ve ilave ederdim. ‘’ Biliyor musun? Her şey aklıma gelirdi de bir gün bir Kürt’ün evinde kiracı olacağım hiç aklıma gelmezdi’’ O da gülerdi. ‘’ Oysa ben bu evi pek çok Türk’e kiraya verdim. Sen ilk değilsin.’’

Kader işte…İstanbul’da oturduğumuz ev de bir Kürt’ün evidir. Zaman zaman kirayı ödemekte geç kalırız. Hiç bir gün kapımıza gelmemiştir ‘’ Hocam kira ne oldu? ‘’ diye. Oysa Yine İstanbul’da, İzmit’te, Sandıklı’da ( Özellikle de Sandıklı’da) kira bir gün geciksin hemen kapımıza gelirdi kıro olmayan (!) ev sahipleri.

İstanbuldaki ev sahibim sadece bir kez paraya biraz sıkışmıştı o sebeple geldi kapıma. Kirası on gün gecikmişti. Geldi ve aynen şunları söyledi başı öne eğik olarak ‘’ Hocam, ben böyle bir terbiyesizlik yapacak adam değilim ama gerçekten paraya çok sıkıştım…’’ O gün benim de param yoktu. Daha doğrusu onun kirasını ödeyecek kadar param yoktu. Kira 500 liraydı. Bende ise 300 Tl vardı. Aslında çocuklara Türk olan işverenleri vaktinde verseydi maaşlarını böyle bir sorun yaşanmayacaktı. ‘’ Bende 300 Tl var. İstersen bölüşelim, kalanı çocuklar maaş alınca vereyim’’ dedim , kesinlikle reddetti. Gitti borç aldı bir başkasından…O da bir başka kıro(!) işte…

Neyse …Ben Batmanlı Hacı Amca için bir dua ederek Noktalayayım.

Hacı Amca…Öldüysen Allah rahmet eylesin, hayattaysan Rabbim sana sağlıklı ve uzun ömürler versin.


Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kıro olmak herkesin harcı değildir… insan olmak gerek her şeyden önce… Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kıro olmak herkesin harcı değildir… insan olmak gerek her şeyden önce… yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KIRO OLMAK HERKESİN HARCI DEĞİLDİR… İNSAN OLMAK GEREK HER ŞEYDEN ÖNCE… yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ursus
Ursus, @ursus
2.10.2015 12:41:30
bende bir doğulu olarak zamanında izmir'e yeni taşınırken yaşadım, o yüzden yazılanları ve yaşananları gayet iyi anladım.tebrikler...
Turgut Öztürk
Turgut Öztürk, @turgutozturk
2.10.2015 10:49:51
tebrik ederim.
® Violoniste
® Violoniste, @violoniste
2.10.2015 10:46:33
-Yavaşım Birle
-Yavaşım Birle, @yavasim-birle
2.10.2015 02:54:48
Asıl olan gerçek anlamıdır bence gerçek anlamında da kürtler çocuklarına şaka yaparken yada dalgasına kullanıyor bu terimi. daha bir çok terim de var insanlığımıza bile yakışmayan Avam kelimesi bunlardan biri kullandığımız kelimeyi gerçek anlamını bilerek doğru yerde kullansak iyi olur.Tebrik ederim Öüğretmenim ilgi çeken yazınız çok iyi bir konuyu ele almış saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA, @erayozgorsarikaya
2.10.2015 02:03:59
bir söz daha vardır

Kıroyum ama para bende )))((

Bir tek kurtler anlattığın gibi değil.

Abim sen kadar olmasada bacağı aksar neden biliyor musun.daha 20yaşındayken askerliğine 15 gün kala halamın oğlunla gittikleri domuz avına halamın oğlunun ihmalkarlığı yüzünden vuruldu ve 3amelşyat geçitdi bir yıl hastanelerde yattı çok acılar çekti askere gidemedi çuruk raporu aldı. Babamda abimde şikayyetçi olmadı ve halama enişteme vuran oğluna kızına darılmadık nefret etmedim. Doğulu veya güney doğulu kürt vatandaş olsa kan davası guderdi belki.


Eniştem halamı dağlarda saçından surukleyerek kaçırmış zorla tecavüz etmiş. Dedem veya oğulları eniştemi veya halamı tore diye oldurmedi. Dedem damadına oğlum dedi çocuklarıda enişte dedi. Eniştem dedem şikayetçi olduğu için hapisde sadece altı ay yattı okadar



Babamın bir kiracısı arkadaşı bankadan kredi çekmiş 3yıl ödemeli ve iki ay taksitlerini odedikten sonra vefat etmiş ve kiracımız gelip babama durumu anlattı kira veremekte sıkıntı çekeceğini söyledi. Babam o kiracıd 3 yıl boyunca kira almadı zam yapmadı borcuna faiz eklemedi. Hatta 3yıl sonra toplu odediği için bin lirasını almadı. Ben kürt değilim soyum sopum Türk. Senin beğenmediğin batıdan Balıkesir Erdekliyim.


Demek ki insanlığın memleketi olmazmmış. İnsanlık yetiştirme ile vicdanla olur. Sami bey ))))

Yorum yapmam yapmam yaptımmıda böyle uzun yaparım işte


Selam ve hurmetler



ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 10/2/2015 6:26:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mahmut Cantekin
Mahmut Cantekin, @mahmutcantekin
2.10.2015 01:42:54
Yazı için kutlarım öğretmenim.
Ön yargılarla büyütülmüş, şekillenmiş beynimiz, kendimizi eğitmeden, başkalarını hor görmeyi çok severiz.
Bir örnekte ben vereyim: Diyarbakır'a atanan batılı bir genç doktor, ilk hastasını muayene eder. Sohbet sırasında hasta, Kürt olduğunu söyler.
Doktor: Sen Kürt olamazsın, der.
Hasta şaşırır.
Sorar: Neden.
Doktor cevap verir: Ben seni muayene ettim. Senin kuyruğun yoktu. Kürtler kuyruklu olur.

Yaşadığım bir olayı daha anlatayım:
Lice'de Milli Eğitim Müdürüydüm. Cumartesi günü markette oturuyordum. Genç bir polis geldi. Yeni atanmış. Lice^ye gittiğinde markete git, yardımcı olurlar, demişler. Geldi. Oturdu. Sohbet ediyorduk. Öğlen ezanı okunmaya başladı. Genç polis şaşırdı.
- Burada ezan okunuyor mu, dedi.
- Evet,dedim. neden şaşırdın diye sordum.
Polisin verdiği cevap beni şaşırttı:
- Licelilerin hepsi Ermeni dediler.
Çarşıdaki üç camiyi kendisine gösterdim. Ve ekledim.
- Dört yıldır buradayım, bir Ermeni ile karşılaşmadım.

Yüreğine sağlık.
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
1.10.2015 21:59:59
Hocam kıro kürtçede her ne kadar delikanlı anlamına gelsede kıroluk yapma denildiğinde kabalık yapma anlamında söylenir olmuş Tabiki bütün kürtler için söylenen bir şeyden çıkp türkte olsa bu böyle kıroluk yapma denir kıroluğu uzun uzadıya açıklamalarıyla beraber çok güzel izah etmiişsiniz yer verme meselesinde malesef şimdiki gençlerimizde o duyarlılık kesinlikle yok bunu zaman zaman gözlemliyorum toplu taşıma araçlarında Kemal hocanın yorumundaki kıroya da çok güldüm eğer bunu siz yazmış olsaydınız bilmem nasıl okurdum diye düşndüm herhalde gülme krizine girerdim emeğinize ağlık saygılarımla selamlar
Aşkar
Aşkar, @askar
1.10.2015 21:52:55
Aslında çocuklara Türk olan işverenleri vaktinde verseydi maaşlarını böyle bir sorun yaşanmayacaktı.
ve pek çok cümle...

Kürt tarafım gurur duyarken Türk tarafım biraz incindi nedense
yazıyı okuyunca benim evin yanında işçi bayramında bile o gariban işçileri gece gündüz boğaz tokluğuna çalıştıran Siirtli Ahmet abinin gidip elini öpesim geldi ve günaşırı eşini döven dayım ve kendi eşini döven çocuklarının
kardeşiz eyvallah etle tırnak gibi değil hemde etle et gibi de
şu batıda ki Türklerin güzel olan hiç bir tarafı yok mu Allah aşkına Muhammed İsa aşkına
yazının konusu çok güzel ve samimi algısı ise o derece tehlikeli
kusura bakmayın hocam işte böyle yazılar asıl ayrımcılığı yapar insan olmanın dili dini milliyeti yoktur
öyle Türkler tanırım bin Kürde değişmem öyle Kürtler tanırım bin Türke değişmem
yazıyı Kürt yanım çok beğendi ve benimsedi ama Türk yanım çok incindi nedense
selametle
ve saygımla...

ummueytem
ummueytem, @ummueytem
1.10.2015 20:53:55
yazdıklarınızın tümüne katılıyorum
hayatımda kürt kardeşlerimiz kadar mütedeyyin kadına saygılı edep sahibi insanlar tanımadım
bütün kalbimle diliyorum ki
güneydoğuda yanan ateş sönsün
o güzel insanlarla elele barışa sevgiye yürüyelim
insanlık dersi veren yazılarınızı tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
1.10.2015 13:43:20
Bazı edebi yazılar, anlatılar, değerli hocam, bireylerde gözlenen toplumsal çözülmeyi, çürümeyi, çökmeyi, sosyolojik analizlerden daha anlaşılır biçimde gösterirler, somutlarlar...
Bu yazı, öyle bir yazı olmuş...
Kıro kelimesinin açıklamasının bundan daha isabetli olanı zor bulunur...
Evet, kıroluk, 'kültürel misyon' sahibi gibi lanse edilmiş popüler bir çok 'ikon' için bile çok çok geçerli bir yargıdır artık...
'Yabancılaşma' olgusunun kazandığı yeni boyutlara örnektir bütün bunlar...
Kısacası, beyefendilik, hanımefendilik, o 'mına goduğumun' nesli ile birlikte arkaik sıfatlar haline geldiler...:))))
Zaten aristokrasisi olmamış bir toplumuz ezelden...
Z kuşağı mıdır, nedir, o da tüy dikti üstüne...

Selam ve saygılarımla.
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
1.10.2015 12:18:54
Bir kere sen o gençlerden daha gençsin,ben her zaman derim çocuğun birinci öğretmeni anne ,babadır ikinciye öğretmen gelir..
Tebrik ederim saygılarımla.
Nazım UZUN
Nazım UZUN, @nazim-uzun
1.10.2015 10:39:34
Bunlar bir medeniyetler toplulugunun orf ve adetin gostrgesi olsa gerek. bir Rizeli olarak Bazen, bizde Uyyyy da ,Haçan da gibi abuk subuk kelimeleri filmlerde gördük. Oysa bizim sivemizde böyle bir şey yok, Laz kafasi 12 den sonra calismaz diyorlar. Oysa Lazlar farkli sivesi olan bir millet fakat Karadenizliler olarak genel olarak böyle bilinir. Ama bilmiyorlar en iyi iş adamlari brokrat sanatci en çok icat edenler en çok uretenler, Karadenizli. Onun için bunlar emperyalist politikalar amaç zaten Türkçe dilini argolastirmak. Orf adet ve gelenekleri yoresel şive ve lehçeleri bozmaktir.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
1.10.2015 10:16:49
Şimdilerde kıronun yerini daha çirkin bir tabir aldı: Anadolu çomarı! Kıroyu öpüp de başımıza koyalım. Anadolu'nun her zaman her yerde en hor görülen en ezik çocukları en mağdurları bir Kürtler değildi ama sırtları sıvazlanan da hep onlar oldu. Kıroluk konusunda sana katılmıyorum. Kıro bütün taşralılar için kullanıldı, kullanılır da. Bence görgü babında hak ediyoruz da. Ama Anadolu çomarı ne yahu!

Takıldığım başka bir husus da rahmetli bebeğine iğne yapan adama karşı bu kadar anlayışlı olabilmen. Adam sana evladını sunmuş sonrasında, bu onun yüce gönüllülüğünün ispatı mıdır? O çocuğun ya da anasının ruh hali neydi durum karşısında. Evladını kendi hatasına bedel hediye edebilen bir adam! Çok eş ve çok çocuk olunca hibe etmesi kolay oluyor sanırım. (Aklıma Gebze'de, Dilovası sanayi sitesinde çocuklarını tırların önüne itip tazminat peşinde koşan aileler geldi. Orada kimlerin oturduğu malum. ) Çocuk da oyuncak tavşandı zaten. Yiten rahmetli bebe de öyle. Anaları da pille çalışıyor. İkisi de yitirdiklerini hemencik hafızadan silebilirler. İster önyargı deyin ister anne hassasiyeti deyin Hacı Amcanıza çok öfkelendim. Kim bilir daha kaç çocuğun hayatına sebep oldu cahilliği. Olmaz olsun öyle iyilik. Kusura bakma Sami Hocam. Çocuk öldü, dediler mi bana bir şeyler oluyor. Yazının gerisini nasıl okudum Allah bilir.

Dolmuşta yer verme meselesine gelince; nesil dindar mıdır, kindar mıdır, rezil midir, zeki midir anlayabilmiş değilim. Bir çocuğun sağlıklı bir genç kadına yer vermesi doğru değildir. Sırf "kadın" diye o çocuk ayakta okula gitmek zorunda değil. Ama yaşlıya ve engeli olanlara yer vermemek insanlığın geldiği boyutun göstergesidir.

Hem anlattın hem öğrettin yine. Bu senin alameti farikan olmuş. Öğrencilerin şanslı insanlarmış hocam. Bu konuda içini ferah tut. Şu anki neslin vurdumduymazlığı senin eserin asla olamaz.

Saygılarımla.
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
1.10.2015 08:33:37
Derslerle dolu bir hikayeydi.
En çok,
Sinan üzdü beni ama.
Neden mi?
Onu özelden yazacağım.

Hocam,
dilerim bu hikayenizi çokça ''Kıro'' okur da,
ana babalarından, öğretmenlerinden, toplumdan edinemedikleri terbiyeye az buçuk katkı sağlarlar.
Semiray Sezgin
Semiray Sezgin, @semiray-sezgin
1.10.2015 06:50:41
Sami bey bu yazı için size çok teşekkür ediyorum öncelikle...Babam da öğretmen emeklisidir.İlk öğretmenliğini muş varto 'da yapmış.Hep bize kürtlerle çok iyi zamanlar geçirdiğini 17 yaşında götürdüğü annemi maaaşını almak için 3 gün onlara emanet edip yürüme Muş'a gidip geldiğini ve kendi kızları gibi baktıklarının hep anlatır.Biz karadeniz insanıyız ama Doğulu kardeşlerimizi her milletin iyisi de olur kötüsü de deyip kendimizden ayır etmeyiz.Biz millet olarak kız alıp kız vermişiz.Allah bizi bu hale düşürenlerin oyunlarını başına geçirsin.İçerdeki aymazlara da akıl fikir verisn.
Gelelim öğrencilere malesef son 10 yıldır özellikle son beş yıldır ben artık öğretmenliğin tadının kaçtığını gözlemledim bizzat.İster sistemden değin ister her dedikleri yapıldıı için değin çocuklarımızı bencil yetiştirdik toplum olarak.Malesef bu acı bir gerçek
.İnşallah birbirimizi kırmadan toplum olarak birbirimizi anlamaya çalışır ve ayrılacağımıza daha iyi kenetleniriz.saygılar efendim.hoştu güzeldi.saygılar..

Semiray Emre tarafından 10/1/2015 6:52:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
1.10.2015 01:47:39
Kıymetli hocam

Maalesef görgüsüzlüğün bölgesi mezhebi yok

Yaşlı adamın biri elinde ki bastonuyla otobüse binmiş yer vermesini beklediği iki genç yer vermek yerine ayakta duran yaşlı adamla dalga geçmişler. Gençlerden biri yaşlı adama amca bastonun ucuna lastiği takmamış sın? Diyerek alay edip kendi aralarında gülüşmüşler adamda bastonun ucuna bakmış sonrada o sözü söyleyen gence hitaben ah evladım senin babanda zamanın da lastiği taksaydı şimdi orada ben oturuyor olacaktım demiş.

Saygı sevgilerimle
GÜLDESTE
GÜLDESTE, @guldeste
1.10.2015 00:58:34
hayırlı geceler oldukça anlamlı ve düşündüren bir paylaşım değerli kalemin hep bizlerle olsun moral hocam sevgiler saygılar
muhacir bozkurt
muhacir bozkurt, @muhacirbozkurt
1.10.2015 00:32:53
Lisanımızda anlamı çarpıtılmış o kadar çok kelime var ki... hangi birini ele alsak? Ve insan davranışları... Tenkit edilecek davranışların sayısı belirsiz. Toplu yaşama kuralları zaten mevta oldu da, ferdi nezaket de can çekişmekte.
Sonumuz hayrola...
Teşekkürler Sami Hocam.
Muhabbetle..
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL