8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1534
Okunma

"Millî his ve dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."
Mustafa Kemal ATATÜRK
1 KASIM 1928 ’de yapılmış olan "HARF DEVRİMİ" nin ve 12 TEMMUZ 1932 ’de yapılmış olan "DİL DEVRİMİ" nin amacı, o güne kadar kullanılan Arap harfleri kaynaklı Osmanlı alfabesinin yerine, Latin harflerinin Türkçeye uyarlandığı yeni bir alfabenin kullanılmasını sağlamak, Türkçenin Arapça, Farsça, vb. gibi yabancı kökenli sözcüklerden, işaretlerden ve dil bilgisi kurallarından arındırılmasını sağlamak ve Türk halkının özgün ve anlaşılır bir dile sahip olmasını sağlamaktı. Bu iki devrim, Türkçenin 20. yüzyılda geçirdiği büyük yapısal değişikliğin temel taşlarıdır.
Türkler, onuncu yüzyıldan, yani İslamiyetin kabul edilmesinden beri Arap Harflerini kullanmaktaydı. Cumhuriyetin ilan edildiği ilk yıllarda, bu harfler kullanılırken okuryazar oranı ortalama %2,5(iki buçuk) iken, bu oran devrimlerden hemen sonra % 21’e yükselmişti.
Burada belirtmeden geçemeyeceğim bir konu var: 1980 darbesinin Türkiye Cumhuriyetine maliyetlerinden birisi de, eski Türk Dil Kurumunu kapatarak 1932’ den beri devam eden Dil Devrimine son noktayı koymuş olmasıdır. Ondan sonraki süreçte, günümüze kadar, Türkçenin sözcük varlığı, Türkçeleşmiş ve edebi eserlerde kullanılan yabancı kökenli sözcüklerin tasfiye edilerek yerlerine bazen Türkçe dil kurallarına bile uymayan zorlama kelimelerle değiştirilmeye çalışılmıştır. Bu, dilimizin kültürel ve tarihsel kaynaklardan kopması tehlikesini doğurmaktadır.
Ataol Behramoğlu,: " 20. yüzyıl Türk şiirinin başarısının nedeninin Türkçe dehası olduğunu düşünüyorum. Örneğin, ’Geldiğimde oradaydı’ sözünü başka dillerde yedi sekiz sözcükle açıklayabilirsiniz. (...) Çok güçlü, zengin bir dilimiz var; ama sanatta tutucu olmamalıyız. Eski TDK çok iş yapmıştır; ama gerçek de şu ki dil bir siyaset işidir." der.
TBMM’de okunulan Milletvekilliği andı, toplam elli dokuz sözcük içerir. Bu elli dokuz sözcüğü, evlerinde idman ederek gelmelerine rağmen kaç tane milletvekili doğru okuyabilmektedir. Evet, dilimizden sorumlu siyasetçi figürü bu! Ortaçağda kalıntısı bir meclisimiz var maalesef!
Televizyonlara bakıyorum, spikerden inciler başlamış, dinliyorum: Birisi önündeki notu, "dini vecizelerini yerine getirmek için..." diye okuyunca o anda ağzımdaki lokma nefes boruma kaçar gibi oluyor, başlıyorum öksürüp tıksırmaya. Daha sonra daha başka bir haber: "Uzman köpekler..." diye başlıyor; Allah’tan ağzımda bir şey yok da boğulma tehlikesi geçirmiyorum. Kırk yıl öğretmenlik yapmış olan eşime bu hatayı vurguladığımda "ne olmuş, ne var bunda?" diyebiliyor. ‘Uzman köpek’ olur mu diye düşünmek aklından geçmiyor nedense.
Genç nesile ne verirseniz onu alırsınız. Gerek Edebiyat defterindeki yazılarda, gerekse Facebook, twitter gibi paylaşım sitelerinde dikkatimi çeken bir şey var: Tahliye, keyif, kayıp gibi eski sözcüklere merak sardı gençler. ‘Kaybetmek’ sözünü ‘kayıp etmek’ diye, zehretmek’ sözünü ‘zehir etmek’ diye yazanlara rast geliyorum. Bunun gibi, ‘Tahliye oldu’ diye yazanlar var. Akıllarından , ‘boşaltılmak’ ya da ‘serbest bırakılmak’ geçmemiş bile. Diyelim ki tahliye kullanılacak, bari ‘tahliye edildi’ deyiverseler, gene razıyım.
Bir de şu şapka meselesi... Aslı ’düzeltme imi,", yaygın adı, ’inceltme imi," olan hani...
Kaldırılmış mı ne, kimse kullanmaz oldu. Örneğin, ‘şûra’ sözcüğü, ‘şura’ diye yazılıp okundukça illet olmuyorsam ne olayım!
En illet olduğum şey ise şu ikon denilen şapşallıkların Türkçemize musallat edilmesi. ":), :(, " gibi işaretleri yazılan yazılar içinde gördükçe ben de başlıyorum gülmeye ya da ağlamaya! Öyle ya, yazıyı yazan zat-ı muhterem, burada güleceksin, burada da ağlayacaksın, diye emir buyurmuşlar...
Bu gün pek muhterem seçki kurulumuzun günün yazısı seçtiği "Bayan vesaire’nin kedileri" isimli yazının yazarını edebiyata güzel bir kurgulu öykü kazandırdığı için övüp tebrik ettikten sonra yazısında bolca kullandığı ":)" işaretlerin Türkçemizde bulunmadığını, onların kullanılmasının yanlış olduğunu ikaz etmek istedim. Çok kızdırmışım muhteremi bu ukelalığımla, beni "yasaklı listesine" kaydedip bu yorumumu yok etti. Önemli değil tabii ki!
Önemli olan Türkçemizin bu tür yozlaştırmalarla katlediliyor olması ve tabii ki, seçki kurulumuzun da bu tür yazıları gündeme taşıyarak yozlaştırmaya çanak tutması.