8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
995
Okunma

Değerli Dostlar !
Ülke gündeminin bu kadar yoğun, bizleri üzecek olayların bu kadar çok olduğu şu günlerde asılan yüzlerimizde bir nebze de olsun tebessüm oluşturabilmek amacıyla değerli doslarım Kemal ve Nurten Paracıkoğlu arkadaşlarımın hoş görüsüne sığınarak kaleme aldığım bu yazı dizisini aslında oldukça uzun bir dizi halinde sunmayı düşünmüştüm ama gördüğüm kadarıyla bu yazı dizisine olan ilgi benim beklentilerimin çok altında oldu. Sanırım ya zamanlama hatası yaptım, ya da değerli site dostları artık bu tür yazılarla ilgilenmiyorlar. O bakımdan son bir bölüm daha yaparak bu macerayı noktalıyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
O düğünün üzerinden yaklaşık kırk sene geçti. Bu kırk sene içinde Kamil Oğuz evlenip çoluk çocuğa karıştığı gibi dostu Sami de çoluk çocuğa karıştı. Hatta her ikisi de torun-torba sahibi oldular. ( Oldum olası bu ‘’Torun-torba’’ lafına takmışımdır. Torun tamam da torba ne alaka? Sanırım gözler altında beliren torbalar kast ediliyor. Her neyse )
Kamil, Maliyeden, Sami ise Milli Eğitimden emekli oldu. Yok yok yanlış anlaşılmasın. Milli Eğitimimizin ve Maliyemizin içler acısı durumunda onların herhangi bir rolü bulunmamaktadır.
Emekli adam ne yapar?
Gerçi Sami emekli emekli olmadan önce kahvede arkadaşlarıyla okey oynamayı çok severdi lakin emekli olduktan sonra bıraktı o işleri. Çünkü ne zaman kahveden içeri adımını atsa ‘’ Oooo bizim çay ağacı geldi’’ diyordu arkadaşları. Arkadaşlarının onu çay ağacı olarak görmeleri değil ama üç kuruşluk çay için olmadık oyun hilelerine baş vurmaları Sami Emekli’yi kahveden soğutmuştu. Kamil ise oldum olası sevmezdi öyle kıraathane muhabbetlerini. Adı kıraathane olan bu mekanlarda maalesef kıraattan başka her halt vardı.
Her ikisi de emekli olduktan sonra bir edebiyat sitesine üye olarak ( Edebiyat Defteri ) bu sitede yazı ve şiirler yazmaya başladılar ki Kemal bu işe daha önce başlamıştı.
Yıllar sonra işte bu sitede tekrar buluştular.
Sitede olan dostlukları da yıllar sürdü. Bu arada bir çok yeni dostlar edindiler.
Neyse...Uzatmayalım da ana menüye geçelim.
Tarihler 23 Ekim 2014 ü gösteriyordu. Emekli Sami her zaman olduğu gibi bilgisayarına çökmüş face book denilen paylaşım sitesinde salak salak yapılan paylaşımlara bakıyordu. Birden bir mesaj geldi. Arayan Kamil’di.
KAMİL-Hocam ben buradayım?
SAMİ EMEKLİ-Neredesin?
KAMİL-Nurteeen Koooş. Burası neresiydi?
NURTEN- İstanbul.
KAMİL- İstanbulmuş.
SAMİ EMEKLİ-Yav sen rahatsız değil miydin? Ne işin var İstanbul’da
KAMİL- Dur Nurten’e sorayım. Nurteeeennn Koşşş. Biz İstanbul’a niçin gelmiştik?
NURTEN- Unuttun mu şekerim. Kızımız doğum yapacak. Onun için geldik?
KAMİL- Aaaaa...İnanmam. Kızımız doğum mu yapacak? Sami hocam. Bizim kız doğum yapacakmış. Onun için gelmişiz.
SAMİ EMEKLİ- Duyuyorum yahu. Tekrarlamana gerek yok. Gözünüz aydın. Eeee...Hangi semttesiniz?
KAMİL- Nurteeen Koooş. Burası hangi semt oluyor?
NURTEN- Kadıköy.
KAMİL- Çocuk doğacak ya. Beni Dadı Köye’e getirmişler. Hocam sen bilirsin. Buraya neden Dadı Köy demişler?
SAMİ EMEKLİ-Allah canını almasın e mi? Dadı Köy değil. Kadıköy. Fatih Sultan Mehmet’in ilk kadısı ve Nasrettin Hocanın kızının torunu olan Celalzade Hıdır’a bu bölge arpalık olarak verildiğinden. Bölgenin adı Kadıköy olmuş.
KAMİL- Koskoca Fatih, kadısına arpa mı vermiş?
SAMİ EMEKLİ- Of be Kemal...Neyse ben bunu sana buluştuğumuzda anlatırım. Yalnız, Kadıköy öyle sizin Kütahya’nın köylerine benzemez eğer farkına vardıysan. Kadıköy’ün neresindesiniz.
KAMİL-Bak işte onu biliyorum. Hocam ! Buradan şimendifer geçiyor.
SAMİ EMEKLİ-Şimendifer? Tramvay olmasın o?
KAMİL-Ya içinde hani Batman olan araç. Ondan işte.
SAMİ EMEKLİ-Batman değil vatman. Tramvay sürücülerine vatman denir?
KAMİL-Ona vatman denirse Batman neye denir?
SAMİ EMEKLİ- Kamil, adamı hasta etme...Kadıköy’ün hangi semtindesiniz onu yaz bana ki gelip seni ziyaret edeyim.
Hayrettir ki Kamil ‘’ Nurteeenn Koşşş. Buranın adresi nasıldı?’’ demeden direkt yazdı adresi: Şevket Süreyya Sokağı, No: 8123 Soda/ Kadıköy
’Yahu Soda da neresi?’ diye sormadı Sami Emekli. Kamil ya klavye hatası yapmıştı, ya da Soda olarak algılamıştı canım Moda’yı. Hem tramvay hattında olduğuna göre semtin Moda olduğu açıktı zaten.
-Tamam anlaşıldı. İnşallah yarın oradayım.
Kamil ve Sami ertesi gün Kamil’in kızının evinde buluşmak üzere anlaştıktan sonra Sami Emekli hemen telefona sarıldı ve yine siteden çok değerli bir dostu, ağabeyisi olan Gazi Binbaşı Eyüp Yaşar Ovalı’yı aradı. Sitedeki adıyla ’Kukurikuu’ yu yani.
-Abi müjdemi isterim. Kamil İstanbul’a gelmiş.
-Kim kemale ermiş?
-Yahu Abi. Eren filan yok.
-Ooolum sen de artık yavaş ol biraz. Firen yok da ne demek? Altmış yaşındasın hala ’Abi firen yok’ diyorsun.
-Of be abi. Firen değil... Diyorum ki yarın Kadıköy’de buluşalım seninle. Beraber gidelim Kamil’e.
-Kim hamile?
E normal tabii ki. Herkes Sami Emekli gibi altmışında bile tığ gibi delikanlı olamaz ki. Yaşlılık zor zenaat azizim. Gel de laf anlat şimdi bu ihtiyara.
-Abi...Hamile olan da yok.
-Eyvah eyvah. Kısır mı oldun yoksa?
-Fe sübhanallah...
Sami Emekli sesinin volümünü iyice yükselterek nihayet anlatabildi derdini.
-Anlaştık değil mi abi? Yarın buluşuyoruz saat 2 gibi.
-Tamam anladım da nerede buluşacağız.
-Abi Kadıköy’ü biliyorsun değil mi? Altıyoldaki boğa heykelinin önünde buluşalım.
Eyüp abi gevrek gevrek gülmeye başladı.
-İlahi Sami. Senin bu şakalarına bayılıyorum. Kırk yıllık deve heykelini de boğa heykeli yaptın ya helal olsun sana.
Bu sefer gülme sırası Sami Emekli’ye geçti.
-Abi...Altıyoldaki o heykel deve heykeli mi? Ben hep boğa sanıyordum.
-Keh kehh kehhhhh. Ooolum boynuzlarını da mı gözün görmüyor. Boğada boynuz ne arasın?
-Bizim deve ihanete uğramış galiba.
-Orasını bilemem. Ben kişilerin ailevi işlerine karışmam.
-Neyse abi. Kadıköy’de o deve heykelinin önünde buluşalım yarın saat ikide tamam mı?
-Tamam anlaştık. Sen Kamil’e söyledin mi benim de geleceğimi?
-Yak abi. Söylemedim. Sürpriz olsun dedim.
Ertesi gün Sami Emekli ve ihtiyar dostu Eyüp abisi Kadıköy’de boğa ...Pardon deve heykelinin önünde buluştular. Birlikte Moda’ya gittiler.Başladılar fellik fellik Şevket Süreyya sokağını aramaya. İlle velakin Moda’da böyle bir sokak yoktu. Sami Emekli baktı ki olmayacak telefon eti Kamil’e.
-Kamilciğim. Bu Şevket Süreyya sokağını bulamadık. Hiç kimse bilmiyor bu sokağı.
-Yuh anasını satayım. Koskoca Şevket Süreyya Aydemir’i bilen yok mu? Hiç kimse okumamış mı ’Tek Adamı?’
-Kamilciğim. Millete ’Tek adımı okudunuz mu okumadınız mı ?’ diye sormadım ama Şevket Süreyya Sokak diye bir sokak yok buralarda.
Sami Emekli ile Kamil’in konuşmalarını duyan Nurten Yenge telefonu aldı Kamil’in elinden ve o cevap verdi Sami Emekli’ye.
-Hocam...Sen bakma buna. Cemal Süreyya diyeceğine Şevket Süreyya demiş. Siz Cemal Süreyya sokak diye sorun.
Derken efendim Cemal Süreyya Sokak diye arayınca sokağı kolayca buldular ve Sami Emekli Eyüp abisini gizleyerek kapının zilini çaldı. Kapıyı Nurten yenge ve dünyalar güzeli kızı açmıştı. Kamil de arkalarındaydı. Sami Emekli hasretle sevgili dostuna sarıldıktan sonra
-Kamilciğim sana bomba bir sürprizim var. Sıkı dur.
Kamil korkudan küçük dilini yutacaktı neredeyse.
-Bomba mı? İşid’e mi katıldın yoksa?
-Yav korkma. İşidle ne işim olur benim. Allah belalarını versin. Sana bir sürprizim var. Bil bakalım kimi getirdim.
-Kimi getirdin?
-Kukurikuuu’yu getirdim.
Kamil sevinçle ’ Oleeeeyyy ’ diye bağırdıktan sonra Nurten yengeye seslendi: ’ Nurteeen Kooşşşş. Sami Hoca bize horoz getirmiş. Hemen pişir de yiyelim.
Eyüp abi dayanamadı kendisini gösterdi. Kamil Eyüp abi’yi iyice süzdükten sonra.
-Bayağı da besiliymiş. Çok teşekkür ederim Sami’ciğim.
Dediğini zannediyorsunuz değil mi?
Hayır elbette. O gün dostlar sevgi ve muhabbetle hasret giderdiler. Bu muhteşem aile tüm misafirperverliği ve en içten, en samimi duygularıyla gelen misafirlerini karşıladı. Nurten yengenin kendi elleriyle hazırladığı Afyon- Emirdağ usulü içli köfteleri , yaprak sarmaları kemal-i afiyetle yediler. Yanlış anlaşılmasın Kemal’i afiyetle yemediler. Kemaâl-i afiyetle kendilerine ikram edilen yiyecekleri yediler. Çaylar içildi. Şiir ve edebiyat üzerine, sitedeki dostluklar üzerine çok güzel bir sohbet yapıldı.
Evet bu hikaye buraya kadar.
Ne demiş Baki: ’Avazeyi bu cihana Davud gibi sal/ Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.
Davud olamayız elbette ama yine de bu cihana hoş bir sada bırakmak istedik.
Her ne kadar sürç-ü lisan eylemişsek affola.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
RESİMDEKİLER
Oturanlar:Soldan sağa: Sami Emekli, Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu, Eyüp Yaşar Ovalı
Ayaktaki: Beş bölüm boyunca koşmaktan helak olan sevgili Nurten Yenge...