8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1017
Okunma

7 Haziranda ülkemizde bir kez daha sandık başına gidecek ve bir kez daha belirli bir süre için bizi, bizim adımıza yönetsinler diye vekillerimizi seçeceğiz. Demokrasi böyle tarif ediliyor ve biz demokratik bir ülkeyiz her ne kadar ‘’Demokrasi demek sadece sandıktan çıkan irade demek değildir’’ diyenler de azımsanmayacak sayılarda olsalar bile… Bu ülkede 23 Nisan 1920 den beri var olan ‘’ Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir’’ ( yani egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir ) ilkesi mucibince bu iş böyle yürütülüyor.
Peki hiç dikkatinizi çekti mi bizler oylarımızı kullanırken en harekete getirici etken nedir?
Bu soruya elbette ki herkes kendine göre bir cevap verebilir. Bana sorarsanız en azından ben kendimi bildim bileli bizim insanımızın hangi parti için oy kullanacağını belirlemede en önemli etken korkularıdır.
İnsanlarımız bazı şeylerden korkuyorlar. Korktukları şey her ne ise işte bunun başlarına gelmemesi için de hangi siyasi partiyi o korkuyu def edecek gibi görüyorsa ona dört elle sarılıyorlar.
Evet, insanlarımız korkuyor ama şöyle bir durum da var: Mesela benim için korku sebebi olan bir durum bir başkasının nazarında paranoyadan ibaret. Aynı şekilde bir başkası için korku sebebi olan bir durum benim için paranoya.
Peki paranoya nasıl bir şeydir: Kısaca aslında var olmayan sebeplerden dolayı duyulan korkuya paranoya denilir.( en basit tanımı bu. Yoksa paranoya aslında çok daha karmaşık bir durumdur.)
Bunu bir fıkra ile şöyle anlatabilirim:
Bir kör, bir topal, bir sağır ve bir çıplak yola çıkmışlar. Bir müddet gittikten sonra yorulup bir ağaç dibinde dinlenirken sağır birden haykırmış: ‘’ Bir ses duydum’’ Kör hemen lafa girmiş: ‘’Evet evet gördüm, birileri buraya doğru geliyor’’ Çıplak telaşla konuşmuş. ‘’Eyvahhh bunlar bizi soyup soğana çevirecekler’’ Topal dayanamamış: ‘’ O zaman ne duruyoruz. Koşun arkadaşlar ‘’
Önümüzde bir seçim var ve bu seçimlerde oylarımızı ne makarna kömür, ne emeklilere bir senede verilecek iki maaş ikramiye ne de başka etkenler değil yine korkularımız belirleyecek.
Mesela bazı vatandaşlarımızın korkusu 2001 yılında kurulup 2002 seçimlerinde %34,03 oyla iktidar olan şu andaki mevcut iktidarın 2007 seçimlerinde oy oranını %46,7 ye, 2011 de ise %49,8 e çıkarmış olmasıdır. En son seçim olan 2011 seçimlerine baktığımızda 2002 den 2011 e kadarki süre içinde iktidar partisi oy oranında dokuz sene içinde 49.7-34.03= 15.63 lük bir artış kaydetmiştir. Yani dokuz sene içinde vatandaşlarımızın her 100 kişisinden yaklaşık on altısı iktidar partisi saflarına katılmıştır.
Peki vatandaşlarımızın iktidar partisine bu kadar temayül göstermelerindeki sebep nedir?
Bu soruyu iktidar karşıtlarına soracak olursanız alacağınız cevaplar şunlardır:
a) Üç paket makarna, bir torba kömür.
b) İnsanımızın yüzde altmışı aptaldır zaten ve dolayısıyla bu sonuç da aptal olan milletin aptallığının göstergesidir.
c) Millet koyundur, bidon kafalıdır vesaire. Bilinen şeyleri tekrarlamaya lüzum yok.
d) Millet satılmıştır, haindir, şerefsizdir vs. Bunlar da bilinen şeyler.
e) Makam mevki, şahsi menfaat ( Bir siyasi partinin milletin yaklaşık yarısına makam, mevki ve maddi menfaat sağlaması mümkün müdür?)
f) Milletin önemli bir bölümü uykudadır.
Bana soracak olursanız hiç biri değil. Millet korkuyor veya korkutuluyor. Artık adını siz koyun…
Milletin korkuları aslında eskilere, en azından seksen, doksan sene öncesine dayanıyor.
Şimdi gelin resim resim bakalım bu korkulara:
Önce İktidar partisine oy veren insanların korkularından başlayalım. Bu insanlar başlarına neyin gelmesini istemiyorlar ki giderek artan bir oranda iktidarı destekleyerek onu %34 lerden % 50 lere taşıyorlar
Mesela:
1- İlk resimde olduğu gibi camilere fötr şapka ile gelmekten, fötr şapka ile namaz kılmak gibi bir zorunluluğun yıllar sonra yine başlarına gelebilecek olmasından korkuyor veya korkutuluyorlar.
2-İkinci resimde olduğu gibi ezanlarına, kur’anlarına, namazlarına, hutbelerine dokunulmasından, ‘’ Namazı işte böyle kılacak ve kıldıracaksınız, ezanı işte böyle okuyacaksınız, hutbeyi de bizim belirlediğimiz şekliyle işte böyle irad edeceksiniz’’ dedikten sonra laikliğin ‘’ Din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması, herkesin ibadetinde özgür olması olarak tanımlanmasından korkuyor veya korkutuluyorlar.
3-Kutsal kitapları kur’anın kese kağıdı yapılmasından korkuyorlar veya bununla korkutuluyorlar.(Resim 3)
4. ve 5. Resimde olduğu gibi ekmeği karne ile almaktan korkuyor veya korkutuluyorlar.
6. ve 7. Resimlerdeki gibi ömürlerini kuyruklarda geçirmekten ( hastane kuyruğundan tüp gaz kuyruğuna, margarin kuyruğundan su ve kömür kuyruğuna kadar ) korkuyor ya da korkutuluyorlar.
8. Resimdeki gibi yaşadıkları şehirleri çöpler yüzünden farelerin istila etmesinden, pis kokular yüzünden sokak ve caddelerde öğürerek gezmekten korkuyor ya da korkutuluyorlar.
9. Resimde olduğu gibi patlayan bir çöplük altında kalıp pisi pisine ölmekten korkuyor ya da korkutuluyorlar
10. Resimde olduğu gibi hayatı boyunca çalmayan-çırpmayan nadir Cumhurbaşkanlarımızdan biri olan, dürüstlüğü ve güvenilirliliği asla tartışılamayacak 10. Cumhurbaşkanımızın zamanın başbakanına fırlattığı anayasa kitapçığı yüzünden bir anda iflas edip başbakana - elinde kalan son mal olan- yazar kasayı fırlatmak zorunda kalmaktan korkuyor ya da korkutuluyor mevcut iktidar partisine oy verenler.
Kısaca Geçmişten günümüze oyunu kullanan vatandaşlarımızın bir bölümü kimisi çok eskilere dayanan, kimisi ise çok yakın zamanlarda cereyan etmiş olup henüz belleklerden izi ve görüntüleri kaybolmamış olan görüntülerden, hal ve gidişattan korkuyor ya da ‘’Eğer mevcut iktidar partisini seçmezseniz yine bunlar başınıza gelir’’ diye korkutuluyor. Hep canlı tutulan bu korkular yüzünden de iktidar partisine oy vermeye devam ettikleri gibi seneler boyunca bu oy oranının artmasını sağlıyorlar.
Onların bu korkuları tabii ki muhalifler için paranoyadır. Geçmişte yaşanmış olan bazı olumsuzluklar ise zamanın şartları öyle gerektirdiği için yaşanmıştır.
Peki iktidara oy verenlerin korkuları var da muhalefetin korkuları yok mu?
Olmaz mı? Onların da korkuları var elbette.
Madem seksen-doksan sene öncesinden başladık o halde onlar için de seksen-doksan sene öncesinden başlayalaım.
Muhalefetin ( Özellikle ana muhafelete gönül vermiş olanların ) en büyük korkusu da tarihten gelen bir korkudur.Mesela mevcut iktidar bir seçim daha kazanırsa ve hele hele de başkanlık sistemi kurulursa Türkiye’ye kesinlikle şeriat gelecek ve Resim 11 de olduğu gibi bir Menemen olayı yaşanacaktır bu ülkede. Şeriat gelecek, yine ülkenin aydınlanması için, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruma yolunda nice Kubilay’ların kafası kesilecektir.
12. Resimde olduğu gibi giyinmek zorunda kalacaklardır kadınlar… Saçları azıcık görünen bir kadın ‘’Zina yaptı ‘’ suçlaması ile suçlanacak ve resim 13 de olduğu gibi taşa tutularak öldürülecektir.( Son günlerin fenomen resmi bu ve bu resmin altında en çok gördüğümüz mesaj da ‘’Şeriat özlemi içinde iktidar partisine oy veren öküzler ! Böyle bir hayat mı yaşamak istiyorsunuz?’’ Yani kendileri böyle bir yaşamdan korktukları gibi iktidar partisini destekleyenleri de ‘’ Onlara oy vermeye devam ettiğiniz takdirde sonunuz böyle olacaktır’’ diye korkutmaya çalışıyorlar.
Resim 14te olduğu gibi yeni Madımak olaylarından korkuyorlar. ( Madımak bir sembol tabii ki. Çorum, Maraş ve daha pek çok olaydan korkuyorlar. ) Hatta korkuları çok daha eski. Yavuz Sultan Selim ve Hızır Paşa’nın yeniden dirilmesinden korkuyorlar. Dersim gibi bir facianın yeniden yaşanmasından korkuyorlar.Resim 15te ifade edildiği üzere Gezi olayları gibi olaylarda hep aynı dünya görüşü ve aynı inançta gençlerin öldürülmesinden korkuyorlar veyahut da birileri tarafından korkutuluyorlar.
Peki başka korkuları yok mu insanlarımızın? Elbette ki var. Mesela 16.Resimde olduğu gibi ülkede Türk Bayrakları yerine başka bayrakların dalgalanmasından korkuyorlar. 17. Resimde olduğu gibi ülke toprakları üzerinde başka haritaların çizilmesinden, ülkenin bölünüp parçalanmasından korkuyorlar. 18. Resimde olduğu gibi ülkelerinde kendi bayraklarının hem de bir askeri kışladaki gönderinden indirilmesinden korkuyorlar. Mevcut iktidarın bu bölünme ve parçalanmanın önüne geçmek yerine durup seyretmesinden hatta bölünme ve parçalanmayı hızlandırmasından korkuyorlar.
19. Resimden korkan bir kesim de var bu ülkede
Ne var o resimde peki?
O Resimde 1930 ların Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un sözleri var. Mahmut Esat Bozkurt ( Zamanın Adalet Bakanı olduğunu bir kez daha hatırlatalım ) Ne demiş bakalım:
19 Eylül 1930 tarihinde, Milliyet Gazetesi’ne verdiği bir demeçte "Benim düşüncem şudur: Herkes, dostlar, düşmanlar . ve dağlar, bu ülkenin efendisinin Türk olduğunu bilmelidir.SAF KAN TÜRK OLMAYANLARIN, TÜRK ANAVATANINDA SADECE BİR TEK HAKLARI VARDIR: HİZMETKÂR OLMA HAKKI, KÖLE OLMA HAKKI."
Hitlervari bir saf kan milli aidiyet de bazı kesimlerin korkulu rüyası. O bakımdan da bu kesimlerin en büyük korkusu ne iktidar ne de ana muhalefet. Doğrudan doğruya Mahmut Esat Bozkurt ile aynı zihniyette olduğuna kani oldukları Bozkutlardan korkuyorlar.
Korkular bazen insanlara komik şeyler de yaptırıyor. Mesela Gezi eylemlerinden korkan bir grup vatandaş, üzerlerine beyaz çarşaflar alıp ‘’Kefenimizi giydik geldik ‘’ derken bir başka grup vatandaş Çanakkale savaşları sırasında namaz kılan Mehmetçiğimizin resmi altına ‘’ Biz kefenleriyle dolaşanların değil,toprağın altında kefensiz yatanların torunlarıyız.’’ diyor ama gel gör toprağın altında kefensiz yatanların torunları olarak onların kanla suladıkları bu toprakları bira ile sulayıp onların kanla yazdıkları ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ni bira şişeleriyle yazıyorlar. Resim 20)
Görüldüğü gibi aslında korkuların sebepleri var. Pek de paranoya dememiz mümkün değil. Mesela bana göre özellikle ülkenin parçalanması ve bölünmesi kokusu hiç de paranoya değildir. Tarihimiz bu gün yaşananların aynısı olan örneklerle doludur. (edebiyatdefteri.com/uyesayfasi.asp?edebiyat=85901&antoloji=yazi.)
Şimdi tekrar yazımızın başlığına dönelim:
Biz millet olarak paranoyak mıyız?
Bence kesinlikle değiliz. İster iktidar yanlısı olun ister karşıtı, kesinlikle paranoyak değiliz. Korkularımız basit paranoya nöbetleri filan da değil.
Eğer birileri çıkıp da ( İktidar partisinin il başkanı ) ‘’ Halife geliyor. Hazır olun’’ diyorsa ‘’ ( Resim 21 ) ‘’Bunlar ülkeye şeriatı getirip bu ülkeyi İran’a ya da Afganistan’a çevirecekler’’ endişesinde olan insanlara ‘’Sizin korkularınız tamamen paranoyadır.’’ Demeniz mümkün müdür? Birileri çıkıp Anıtkabiri yıkmaktan bahsederse ve siz iktidar olarak bu gibilere ‘’Hööösttt’’ demiyorsanız bu ülkede Atatürk’e gönülden bağlı insanlara ‘’ korkmayın yahu ortada korkmanızı gerektirecek bir şey yok.Oyunuzu bize verin hayatınızı yaşayın’’ diyebilir misiniz?
Aynı şekilde Bu ülkede birileri çıkıp ‘’Sahtekarların dini İslamiyeti terk edin. Türkler nasıl Müslüman ( Sahtekar ) oldular’’ derse özet olarak ve yazısının altına ‘’ Türkiye Çağdaş Kemalist Partisi’’ Diye imza atarsa siz artık bu ülkede yaşayan bir takım insanlara istediğiniz kadar Kemalizmin İslam dinine karşı olmadığını, laikliğin dinsizlik demek olmadığını anlatın durun. Bir kulağından girecek diğer kulağından çıkacaktır. O sebeple de her kim Kemalizm, Atatürkçülük, Atatürk ilke ve devrimleri ya da çağdaş, demokratik, laik kelimelerini ağzına alıyorsa ondan fersah fersah kaçacaktır.
Sonuç:
Bu seçimlerde göreceğiz bakalım insanlarımız dinlerinden koparılmaktan mı, ülkeye şeriatın gelmesinden mi daha fazla korkuyorlar. Yahut da bu hengame içinde memleketin bölünüp parçalanması ne kadar korku sebebi olabilmiş.
Ve en önemli hususlardan biri de bu günlere kadar %6 larda seyreden en yavru muhalefetin yine bu güne kadar hep bağımsız adaylarla seçime giderken bu gün parti olarak seçime gitmesindeki kerameti de görecek ve anlayacağız.