4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1093
Okunma

Fakat!! Siyonist yapılar için önemli bir sorun vardı,!!?
‘’Adalet partisi merkez sağı temsil eden bir parti olduğundan seçmen tabanı genelde muhafazakâr kesimlerden oluşuyordu ve dolayısıyla (DP) nin devamı olarak kurulmuş bir parti olduğu için de 60 ihtilalın de gereken derslerini almışlardı. Yani Siyonist yapılarca sindirilmişlerdi.
Ancak, ‘’Türkiye İşçi Partisi (TİP) her ne kadar Kemalist çizgide hareket etse de sonuçta bir gün gerçek manada sosyalist bir çizgiye kayabilirdi. Nitekim kısmen de öylede oldu. TİP içerisinde bölünmeler başladı. NATO’ya ve emperyalizme karşı olan akımlar parti içinde öne çıkmaya başlamış ve tam bağımsız Türkiye söylemleri giderek artmıştı. Birde 1965 yılında yapılan seçimlerde TİP’in 54 ilde, %3 oy alarak 15 milletvekili çıkarması Siyonist yapılar için hiçte hoş olmamıştı. Üstelik bir de Kemalist çizgideki ‘’Türkiye İşçi Partisin de, kendilerini ifade edemeyen ve kendilerine yer bulamayan bazı Kürt Sosyalist aydınlar TİP den ayrılmaya başlamışlardı ki bu dahada büyük bir sorun anlamına geliyordu.
Çoğunluğu TİP’den ayrılan sosyalist Kürtler den oluşan ilk oluşumu siyasi olmayan bir tür dernek modelindeki,’’Doğu devrimci kültür ocakları DDKO’yu kurmuşlardı.Bu durum çok sesli demokrasinin gelişmesi anlamına geliyordu ki böyle bir durum Siyonist yapılar için başlı başına bir tehlike oluşturuyordu.
Çatışma kültüründen beslenen Siyonist yapıların kurdukları‘’Kemalist sistem zaafa uğraya bilirdi. Dolayısıyla toplumu çatıştırabilecekleri yeni bir planın devreye girmesi gerekiyordu, yani tehlikeli bir biçimde ülkenin ve demokrasinin aleyhine olacak (silahlı) ideolojik çatışmaların başlatılması gerekiyordu.,,,
‘’Faizci sistemden nemalanan Siyonist yapılar için çatışma ortamına girmesinden dolayı ülkenin ekonomik gelişiminin sekteye uğramasının ne önemi vardı? Önemli olan korkulu rüyaları olan demokrasinin gelişmemesiydi. Evet, bir çatışma ortamı şarttı ama nasıl’ l!?
Bunun için öncelikle çatışma ortamının alt zeminini hazırlamak gerekiyordu ve bunun arayışına girildi.
Siyonist yapıların, ülke içindeki uzantıları vasıtasıyla bir yandan DDK O’nun içine nüfuz etmeye çalışmış bir yandan da sosyal bir dernek statüsünde yapılanmış hiçbir siyasi eylemin içinde yer almamış DDK O’yu ayrılıkçı ve silahlı siyasal yapıya dönüştürmek istemişlerdir. Bu oluşuma karşı çıkan Kürt aydınların önemli bir kısmı su dan sebeplerle tutuklanıp hapishanelerde ağır işkencelere tabi tutulmuştur. O dönem silahlı siyasi oluşuma karşı çıkan sorunların demokratik yollarla çözülmesini isteyen isimleri kamuoyunca bilinen veya bilinmeyen barış yanlısı Kürt aydınların önemli bir kısmı da yurt dışına çıkmışlardır. başka bir deyişle gönüllü sürgüne zorlanmış ve hayatlarını ülkelerinden uzakta sürdürmüşlerdir.
O yıllarda kendi halinde sesiz sedasız iki partinin ‘’Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 16 Ekim 1958’de Cumhuriyetçi Millet Partisi ile Türkiye Köylü Partisi’nin birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi köylü millet partisi (CKMP) ismiyle oluşmuş siyasi bir parti vardı.
Kendi halinde solcu ve sosyalist öğretilere sahip olan (CKMP) parti 1961 genel seçimlerde %14 oy alarak CHP ve AP ’den sonra üçüncü parti olmayı başarmış ve dikkatleri üzerine çekmişti.
Emperyalist güçlerle birlikte Siyonist yapılar, ülkede zaten var olan (TİP) den sonra yeni bir sosyalist partiye daha tahammül edemezlerdi. bu nedenle çatışma ortamı hazırlayacakları siyasi oluşum arayışları devam ediyordu.onun içinde (CKMP)’nin devinip dönüştürülmesini planlayıp kararlaştırdılar..
1965’de Alparslan Türkeş ile birlikte (albaylar cuntası)diye bilinen 14’lerin çoğu Cumhuriyet köylü millet partisine girmiştir. Aynı yıl Alparslan Türkeş genel başkan seçilmiş ve (CKMP)si 1969’da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adını almıştır. İlk kurulduğunda sosyalist düşüncedeki sol bir partiyken, bazı yöneticilerinin istifa etmesiyle, yönetim kadroları el değiştirmiş ve İslami değerlere hâkim Turancılık, Türkçülük ülküsündeki sağ bir partiye dönüşmüştü.
(‘’O tarihten günümüze, siyasi çevrelerce bir birinin zıttı olan, iki ayrı görüş hep tartışıla gelmiştir.)
1.görüş; ülkede yükselişe geçen NATO’ya, emperyalizme karşı olan tam bağımsız Türkiye söylemlerindeki sosyalist düşünce akımlarının ve aydınların demokratik taleplerinin önünü kesmek gerekiyordu. İdeolojik çatışmalar için sol çizgideki (CKMP)’nin, özellikle planlı bir şekilde MHP’ çizgisindeki siyasi oluşuma dönüştürüldüğüdür.
2.görüş; İse, MHP ’nin siyasetin doğal süreciyle oluştuğu yönünde idi. Bu iddiaya somut veri olarak Alpaslan Türkeş’in ve arkadaşlarının Türkçülük Günü olarak kutlanan 3 Mayıs 1944 olayları sonrasında Siyonist yapılarca yargılanıp Türkeş’in de çeşitli işkencelere maruz kaldığını savunmakta idi.
Öyle ya da böyle ülkedeki Siyonist ve emperyalist yapıların ve onların ülke içindeki işbirlikçilerinin istediği biçimde ve düzeyde toplumsal çatışma ortamının zemini hazırlanıyordu.
12 Mart 1971 tarihinde ordu ’sivil iradeye bir kaz daha müdahale ederek Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra verip hükümeti istifaya zorlamıştır. yani demokrasi bir kez daha ağır yara almış toplumsal olayların başlatılması için kaotik ortam hazırlanmıştı.
Artık geriye tek şey kalıyordu genel bir tabiriyle ’düğmeye basmak’ yeterliydi.
‘’ve düğmeye basılmıştı.
İlk olarak öğrenci hareketleriyle başlayan kurgulanmış ideolojik çatışma ortamı 75-76 yılarında organize bir şekilde 80 yılının 11 Eylül’üne kadar ülke bazında toplumun geneline yayılmıştı.
Dünya, siyasetinin nabzını elinde tutan Amerika, artık dağılma sinyalleri veren SSCB komünist bloğunun tehlike olmaktan çıkacağının doğru öngörüsüyle ülkemizdeki orduya ihtilal yapması için talimat vermesinin ardından, aslında kimin bozduğu belli olan ancak yinede (bozulan devlet otoritesinin yeniden tesüsü içün netekim netekim )emrindeki cuntacılara darbeyi yaptırmışlardı.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında bir gün önce ülkede her gün onlarca insanın öldüğü organize olaylar bir gün sonra 12 Eylül günü sona ermişti.
Şartların olgunlaşmasını beklediklerini ve sonrasında da ihtilal için Amerika’ dan emir aldıklarını, ancak darbenin günü ve saati konusunda kendilerinin karar verdiklerini söyleyen cunta çetesinin başındaki Kenan evrenin MİLLİYET gazetesindeki tam sayfa röportajında bu söylemlerde bulunmuştur. Gerçi ilerleyen zamanda 32.gün ve genç bakış gibi tartışma programlarında da benzer şeyleri söylemiştir. İşin ilginç ve komik yanı darbenin günü ve saatinin kararını kendilerinin verdiğini gurur duyarak söylemesiydi.’’ Aman!! ne büyük bir irade.’’ İnsan’a güler misin ağlar mısın dedirtecek derecede absürt bir durumdu.
İlk iş olarak ülkedeki NATO ya ve emperyalizme karşı olan tam bağımsız Türkiye söylemlerindeki solcuları toplayıp tutuklamak olmuştu. Sonra da sorgulama adı altında polis merkezlerinde hapishanelerde işkence yaparak alenen katletmişlerdi. Şanslı olanlar ölmemişti fakat uzun yıllar şiddet görerek yattıkları hapis hayatından dolayı beden ve ruh sağlıkları bozulmuş olarak çıkmışlardı. İmkânı olanların bir kısmı ilerleyen zaman içerisinde yurt dışına yerleşmişlerdir. Geride kalan diğer kısım
solcularsa ‘’sakıncalı’’damgasıyla fişlenip memur olma hakları elinden alınmıştı.
Dolayısıyla son derece kültürlü zeki ve donanımlı insanlar çaresiz inşaatlarda pazarlarda vs gibi işlerde çalışmak zorunda bırakılmış ve maalesef ziyan olmuşlardı. Ne yazık ki böylesine donanımlı aydın insanlara bu acı kaderi layık görenler ise kuş kadar beyni olmayan, demokrasi kültürü gelişmemiş sığ düşünceli insanlardı.
Evet; Böylece her şey planlandığı şekliyle Siyonist yapıların istediği gibi neticelenmişti ama yine de Siyonistler ve onların işbirlikçileri için önemli bir sorun vardı. ( Ülkücüler )
Devam edecek
Serhat BİNGÖL 01.04.2015