11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1436
Okunma

Bu sefer tarihçilik yapmayacağım. Sadece varsayımlar üzerinden konuşacağım.
Mesela I. Dünya Savaşı gibi bir savaş olmasaydı. Ya da savaş olsaydı, peşinden bir Kurtuluş Savaşı da yaşansaydı ama bu savaşın sonunda Osmanlı Devleti de yaşasaydı. Osmanlı Hanedanı yurt dışına gönderilmeseydi mesela…Mesela Sultan Vahdettin tahttan indirilseydi Son Osmanlı Halifesi olan Abdülmecit de padişah ilan edilseydi.
Ne olurdu?
Daha mutaassıp, daha dindar bir toplum olur muyduk mesela? Mesela çoluk, çocuk, kadın erkek camileri tıka basa doldurur muyduk tüm vakit namazlarında?
Biraz fazla uçtum. Bunu bilmemiz elbette mümkün değil. Hakkında daha kolay fikir yürütebileceğimiz bir başka duruma bakalım.
Mesela daha bir Osmanlı’ya benzer miydik? Evet evet doğru soru bu?
Eğer Osmanlı Devleti yaşıyor olsaydı bizler şimdiki gibi Avrupalıya, Amerikalıya, elin gavuruna değil de daha mı Osmanlıya benzerdik. İşte soru bu.
Peki neden soru bu? Daha doğrusu birden bire nereden çıktı böyle bir soru?
Bu soru son zamanlarda insanlarımızın bir kısmında tırmanışa geçen Osmanlıcılık sevgisi(!), Osmanlı aşkından doğdu.
Şimdi 1. Resimden başlayalım. Ne var o resimde? Bu gün başta İstanbul Olmak üzere pek çok ilimizde açılmış olan bir mağaza var. Mağazada Osmanlı Dönemi kıyafetleri satılıyor. Bu güne kadar sadece ve sadece turistik otel ve eğlence mekanlarında elin gavuruna içki servisi yapan, ya da onların önünde göbek atıp dans ederek o turistleri eğlendiren garson ya da dansçıların giydikleri kıyafetler şimdi ‘’Atamız Osmanlı’nın kıyafetleri’’ diye satılıyor. Osmanlı’ya benzeyeceğiz ya…Konu bu…
Ahhh ahhhh…Hacıbektaş Veli zamanında ne güzel söylemiş:
Hararet nardadır sacda değildir,
Keramet baştadır tac’da değildir
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.
Diye. Lakin bu güzel sözlerin manasını anlayamamışız bir türlü.
Kerameti tacda, kavukta, sarıkta ve kaftanda arayanlar daha bir kaç sene önce turistleri eğlendirmek için giydiğimiz bu kıyafetlere hücum etmeye başladılar adeta. Sebep: Onu giydiği zaman gürleyecek ‘’’ Heeeyyy bre namert…Bak bakalım senin karşında kim duruyor. Senin karşında koskoca Osmanlı torunu var’’
Neyse…Devam edelim. Yani elin oğlu bir tane mağaza açmış, mağazasında bir iki eski Osmanlı Padişahı ya da devlet adamı kıyafeti satmış diye bu kadar yaygara yapılmaz ki di mi ama?
İyi de bizim Osmanlı torunları(!) artık halk arasına da girmeye başladılar bu kıyafetlerle. Yanlış anlaşılmasın. Oldum olası ne mini eteğe ve dekolteye ne de kara çarşafa ve türbana karşı değilim. İnsanlar kendilerini nasıl ifade ediyorlarsa, nasıl rahat hissediyorlarsa o kıyafeti giysinler derim. Haydi açık açık söyleyeyim. Kadınların kara çarşafla dolaşmasından da, dekolte giymelerinden de hoşlanmam ama ben hoşlanmıyorum diye ‘’ Nayııır nolamaaazz giyemezler…Türkiye laiktir laik kalacak’’ ya da ‘’ Karıları çır çıplak dolaştırıyorlar bu ne ahlaksızlıktır, bu ne rezalettir, imansızlar, dinsizler, donsuzlar, ‘’ da demem bazı kesimler gibi. Dolayısıyla bizim Osmanlı torunları(!) da varsın mertobüslerde, tramvaylarda arz-ı endam etsinler ( Resim 2) o satın aldıkları kıyafetlerle. Sıkıntı yok…Sıkıntı olan kıyafetleri değil…(Anlatacağım)
Efendim…Bu kadarla kalmaz tabii ki. Cumhurbaşkanlığı Köşküne Saray dendi ya, bazı hazretler o sarayın bir soytarısı olabilmek için kolları sıvadılar. ( Burada soytarı kelimesine hemen itirazlar geleceğini biliyorum ama az sabır) Bu soytarı adayları başladılar kafaya kavuk, sırta kaftan geçirip kendilerini tuluat tiyatrolarının kavuklu ya da Pişekarları gibi meydana salmaya. Gerçi İbiş rolü daha çok yakışıyor ya neyse…Kadınlar da zenne ( Yok çok ağır kaçtı- Halayık, cariye diyelim. Her ne kadar onlar kendilerini sultan sansalar da ) rolünde. (Resim 3.)
Kısacası Osmanlı olmak, Osmanlı’nın torunu olmak bu kadar basit… Kafaya kavuğu, sırtına kaftanı geçirdin mi oluyorsun Osmanlı Torunu. Hele bir de Sultanahmet’teki -daha çok turistlere yönelik- hediyelik eşya satanlardan şöyle üzeri taşlarla süslü bir iki kılıç ( Daha doğrusu pala, yatağan ) satın aldınız mı oldunuz bir Kanuni Sultan Süleyman… Kanuni Sultan Süleyman ile Hazreti Süleyman’ın ayrı ayrı kişiler olduğunu bilip bilmemenizin dahi bir önemi yok. Maksat birileri sizi görsün ve dudağı uçuklasın ‘’ Amanın dostlar ben nerelere gaçam, Osmanlı’nın torunu geliyor’’ diye.
Fatih, Yavuz, Kanuni…Bir de kurucu Osman’ın adını biliyorsanız Osmanlı’nın torunu olmanız için bu yeter de artar bile. Varsın sizin ananız ağlamış olsun fakültede ‘’Osmanlı müesseseleri ‘’ denilen ders yüzünden. Varsın o dersin hocası Prof.Dr Cengiz Orhonlu Osmanlıyı anlamak ve anlatmak için yeni araştırmalar yaparken çalışma masasında kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yummuş olsun. Bizim Osmanlı Torunları kafaya kavuğu, sırta kaftanı geçirdiler mi işlem tamamdır.
Sıkıntı olan sadece bu da değil… Bizim Osmanlı torunlarının(!) hiç birisi ‘’ Ben de bir yeniçeri olayım bari’’ demiyor. Cemii cümlesi Padişah olma telaşında. Ya da en azından sadrazam, vezir. Kıyafetler hep bu minval üzere. Şimdilik kadınlar arasında çok da yaygın olmasa bile onlar da hep sultan olma telaşında. Basit bir sipahinin eşi olmayı kabullenen yok)))))
Burada hemen yukarıda söylediğim bir hususa açıklık getireyim. Şu anda bir tanesi de benim öğrencim olup Afyon milletvekili adayı olan pırıl pırıl evlatlardan hakiki ve kendini bilen Osmanlı evlatlarından bahsetmiyorum asla. Sözlerimin muhatabı maalesef bu pırıl pırıl insanların arasına giren ve yine maalesef diyorum, girmelerine izin verilen soytarılardır.
Devam edelim şimdi…
Peki Osmanlı hanedanı devam ediyor olsaydı o bahsettiğim soytarılar gibi mi giyinecekti?
Bakalım:
Dördüncü resimde sandalyede oturan kişi muhtemelen padişah olacaktı eğer Osmanlı Hanedanı devam ediyor olsaydı. Çünkü o en son Osmanlı Halifesi Abdülmecit idi. Yanındakiler mi? Biri kızı, öteki de Hint Mihracesi Haydarabat Nizaminin oğlu olan damadı. Başlarında kavuk, sırtlarında kaftan var mı? Koskoca İslamın halifesinin kızının kafasında türban, yüzünde peçe var mı? ( Türban karşıtları hemen bundan pay çıkarmasın. İnancından dolayı ya da keyfi öyle istiyor diye türban takmak ayrı şey, ‘’Biz Osmanlı’nın torunuyuz, atalarımız böyle giyinirdi’’ diye yalan söylemek ayrı… )
Şimdi diyelim Halife Abdülmecit hayatta olsaydı. Ama kimse bilmiyor onun halife olduğunu, İstanbul’un Fatih ilçesinde Çarşamba semtinde dolaşıyor olsaydı kızı ve damadıyla ne derlerdi zamanının Osmanlı Torunları buna?
Yok yok korkutmayım gözünüzü benim abim o semtte oturuyor. Kimse bir şey demezdi. Zannedilenin aksine o semtte de de diğer semtlerden farklı değil durum. Hayat normel seyrinde devam ediyor. Sadece kılık kıyafet İstanbul’un diğer semtlerine göre biraz daha farklı ama kimse kimseye karışmıyor.
Peki o, yani hem padişah, hem de İslamın halifesi olan Abdülmecit sorsaydı oradaki Osmanlı Torunlarına (!) ‘’Evlatlar ne bu haliniz? Bu kıyafetler de ne ? ‘’ diye, Alacağı cevap muhtemelen ‘’ Amca biz Osmanlı’nın torunlarıyız’’ Olacaktı. Peki dönüp onlara ‘’ Allah Allah…Ben Osmanlı’nın ta kendisiyim ama sizin gibi torunlarım olduğunu hiç bilmiyordum ‘’ der miydi demez miydi? Ya da en az içinden böyle bir soru geçer miydi geçmez miydi?
5. Resimde yine Halife…Evet altını çize çize söylüyorum halife Abdülmecit Efendiyi bu sefer kızı ve torunlarıyla görüyoruz ama yine kaftan, kavuk, cübbe, sarık vs yok ve yine kızının başı açık. Yani Osmanlı’nın bizzat kendisi Avrupalılaşmış.
-Yav buldun bir Abdülmecit . Tutturdun Abdülmecit de Abdülmecit. Hepsi öyle mi?
Pek âla geçelim 6. Resme Padişah 5.Murat’ın kızı Kenize Murat…Bir Osmanlı Sultanı…3. Resimdeki milletvekili adayı olan Osmanlı Torunu (!) Bayana benzer bir tarafı var mı?
-Ama 5. Murat Osmanlı’daki tek Mason padişahtı. Dolayısıyla da onun kızının öyle olması normal. Daha eskiden öyle değilmiş.
O zaman 6. Resme geçelim. 1865 yılına ait bir resim. Refia Sultan. En dindar padişah olan II. Abdülhamit’in kız kardeşi…
Kesmedi mi? 7. Resme geçelim. Saliha Sultanın 1874de çekilmiş bir fotoğrafı…Sultan Abdülaziz’in kızı o da.
Ve son resme geçelim. O resimdekilerin tamamı Osmanlı’nın gerçek torunlarıdır. Özellikle en önde, soldaki bayana dikkatinizi çekerim.
Şimdi merak ediyorum
Osmanlı torunu olmayı sark, cübbe, kaftandan ibaret sananlara sorum şu? Siz yukarıdaki resimlerde gördüğünüz Osmanlılardan hangisinin torunusunuz? Hiç birine benzetemedim de?
Osmanlının kıyafetlerini mi giyeceksiniz ille de? Bir itirazım yok ama önce Osmanlı’yı bir tanıyın, öğrenin ondan sonra ne giyerseniz giyin.