14
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1874
Okunma

Bu gün yine Özgecan’dan bahsedeceğim. Dün atladığım bazı hususları da dile getirmeye çalışarak. Umarım bu sefer de atlamam.
Peki neyi atlamıştım dün: Bu gün her ne okuyacak iseniz işte onları atlamışım.
Başlayalım:
Sene 2000 di. Afyon’un Sandıklı ilçesinde on iki yaşlarında bir kız çocuğunun cesedi bulundu tren garının az ilerisindeki köprünün dibinde. Kız çocuğunun henüz çağla büyüklüğünde bile olmayan memeleri jiletle doğranmış, başı taşla ezilerek öldürülmüştü. Ayrıca elbisleri parçalanmış ve anal yoldan tecavüze uğramıştı.
Tecavüzcü bu katliamı ve tecavüzü gerçekleştirdikten sonra Antalya’da bir akrabasının yanına kaçmış ama orada kıskıvrak yakalanarak Sandıklı’ya getirilmişti. Öldürdüğü kızın yaşlarında iki kız çocuğu olan bu tecavüzcü Sandıklı’ya getirildiğinde Sandıklı halkı ayaklandı. Hapishaneyi bastık. Jandarma havaya ateş ederek durdurabildi öfkeli kalabalığı.
Bir vesile ile tanışmış olduğum hapishane müdürü ( Ki onun da iki küçük çocuğu vardı ve yanlış hatırlamıyorsam çocuklarından biri kızdı ) bu şerefsiz, hapishaneye düşünce onu ıslak zeminde içi kum dolu ıslak torbalarla biraz dövmüş. Lakin daha sonra bu şerefsizin Afyon’a nakli söz konusu olunca gerek savcı gerekse doktor bu haine yapılan işkenceyi görmüşler ve tutanaklarında bunu belirtmişler. Cezaevi müdürü derhal Ağrı’nın bir ilçesine sürgün edildi.
Tecavüzcüye ne oldu peki dersiniz? Tabii ki belli bir miktar hapis cezası aldı. Peki ne kadar içeride yattı sizce? Ömür boyu mu? Maalesef…Aynı senenin aralık ayında çıkartılan ‘’devlete karşı işlenen suçlar dışındaki suçlara erteleme veya şartlı salıverme getiren yasa’’ mucibince elini kolunu sallaya sallaya çıktı hapishaneden. Peki o günlerde hükümette kim vardı: CHP, ANAP,MHP
Sandıklı gibi küçük bir yerde yaşanan bu tecavüzü önleyebilmiş miydi bu üçlü koalisyon hükümeti? Hayır. Tecavüzü önleyemedikleri gibi tecavüzcünün cezalandırılmasını da sağlayamamışlardı ama yeminle söylüyorum bir tek Allah’ın kulu ‘’ Hükümet İstifa’’ demedi. Herhangi bir bakanı istifaya davet eden de olmadı.
Bir başka şey daha olmadı o hapishane baskını eylemimizde : Hiç bir Allah’ın kulu ölen kızın Sünni mi, Alevi mi olduğunu da sormadı. Pek çoğumuz babaydık ve evlatlarımız vardı. Baba olmaktı bizi bir araya getiren. Hiç bir Allah’ın kulu ölen kızın tabutu taşınacağında ‘’ Ona erkek eli değmesin ‘’ de demedi. Yine hiç bir Allah’ın kulu tecavüzcünün hangi siyasi görüşten olduğunu sormadı. O gün orada pos bıyıklı devrimciler de vardı, sarkık bıyıklı Ülkücüler de, başı sarıklı, ayağı şalvarlı AK Partililer ya da Refah Partililer de. Aşağı yukarı hepsini tanıyordum. Normal zamanlarda selamlaşmadığımız insanların hepsi o gün orada omuz omuzaydı.
Madem olmayanlardan gidiyorum devem edeyim:
O gün hiçbir Allah’ın kulunun aklına tecavüzcünün evine, karısına ve çocuklarına herhangi bir kötülük yapmak da gelmedi. Tecavüzcünün bir işi vardı ama hiç duymadık o iş yerinin taşlandığını. Belki de bir çiftçiydi ama herhangi tarlaya, bağa bahçeye zarar veren de olmadı.
O gün hiç bir Allah’ın kulu tecavüzcünün babasını ve annesini, ya da doğrudan doğruya tecavüz edileni de suçlamadı ‘’ Kardeşim sen de kızını öyle süsleyip püsleyip, mini eteği giydirip, dekolte bir şekilde ve yalnız başına sokağa salmasaydın ‘’ diye.
Yanlış anlaşılmasın. Sandıklı aslında oldukça mutaassıp bir ilçedir. Tam o yıllarda Belediye başkanlığı MHP deydi mesela..2002 seçimlerinden sonra ise AK Partili oldu oranın halkı. Bahsettiğim bu vahşi tecavüz olayından çok kısa önce karısı bir başka erkeğe kaçan bir adam, Sandıklı-Antalya oto yolunun üzerinde, tam İstasyonun önünde karısını ve kaçtığı adamı kurşun yağmuruna tutmuştu.Yaşar Bey adlı bir matematik öğretmeni arkadaşım, oğlu kız kaçırdığı için kızın babası tarafından çarşının ortasında şakağından vurularak öldürülmüştü. Dolayısıyla da bu günün kriterlerine baktığımızda ölen kızın ardından ‘’ O da öyle süslenip püslenip tek başına sokağa çıkmasaymış, insan kendi annesinin diz kapaklarını gördüğünde bile tahrik oluyor, bırak ki on iki yaşında bir kızı’’ demeleri lazımdı ama diyen olmadı.
Bu gün artık her şey çok farklı. Yaşadığımız yerden kilometrelerce uzakta olan bir olaydan anında haberdar oluyoruz. Aynen Özgecan Aslan cinayetinden anında haberdar olduğumuz gibi.
On beş yılda çok şey değişti. Gerçi yine katilleri linç etme girişimleri oluyor ama eskisi kadar şiddetli değil. Hapishane baskınları olmuyor en azından. Şimdi artık sosyal paylaşım sitelerinde gösteriyoruz tepkilerimizi. Olayları ise yine ya sosyal paylaşım sitelerinden ya da televizyon kanallarından öğreniyoruz.
Televizyon kanalları ve sosyal paylaşım deyince orada duralım biraz. Çünkü on beş sene öncesine nazaran en büyük değişiklik orada.
Hatırlar mısınız bir zamanlar bir program vardı. O programda cadı bir kaynana vardı. Semra kaynana. Düşünün ki o kadın bile daha sonra program sunucusu oldu. Popstar alaturka denen bir programa katılan bir Roman hatun vardı Mehtap. Bülent Ersoy ‘’ Senin sesin acemâşirâna iyi gider’’ deyince ‘’ Acem aşuresi de ne ?’’ diye sormuştu. O bile program sunucu oldu. Burnunu sıkarak söylediği ‘’Degirman üstü çiçek oy gızlar naz eyleme’’ Türküsünden başka hiç bir marifeti olmayan Nihat Doğan televizyonlarda felsefe ve tasavvuf dersleri vermeye başladı. Ve daha pek çokları…Sosyal paylaşımlar da öyle…İlgili, ilgisiz herkes çıkıp bir şeyler söyledi. Kimi çıktı ‘’ Kürtaj cinayettir’’ dedi; kimi çıktı ‘’Sevişirim evlenmem, hamile kalırım doğurmam sana ne ulan. Beden benim bedenim değil mi?’’ dedi. Kimi çıktı bir bilimsel panelde ‘’ Freud ve Psikanalizme göre kız çocuklarının babaya, erkek çocuklarının anneye olan bağlılıklarının altında cinsel dürtüler yatar’’ dedi.( Oedipus ve Electra kompleksleri/ ya da sendromu böyle anlatıldı hep) ‘’Adam ne kadar bilimsel konuşuyor’’ diyerek alkışladık. [ Tam burada İlhan Kemal arkadaşın itirazını bekliyorum..Korka korka yazdım valla ))))))))] Kimi çıktı. ‘’Annen de olsa diz kapağının üstü tahrik eder’’ dedi ‘’ Vay yobaz, vay sapık ‘’ dedik. Oysa üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyorlardı. Üstelik Freud’un söyledikleri elli seneden beri okullarda psikoloji derslerimizde bilim olarak öğretiliyordu oysa öteki sapığın söyledikleri daha bir kaç günlük meseleydi.
Dedim ya..Ağzı olan konuşmaya başladı.
Kimi ‘’Dekolte giyene tecavüz ederler’’ dedi, kimileri de ‘’ İnadına mini etek, inadına dekolte giyin’’ dedi.
‘’Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir’’ diyen oldu. Oyuncak bebeklerin bile insanı tahrik ettiğini söyleyenler oldu,’’Çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapar’’ diyen oldu.’’Altı yaşındaki çocukla evlenebilirsiniz’’ diyen oldu…Saymakla bitecek gibi değil ki. Kimi tam olarak böyle dedi, kiminin ise söylediklerinden cımbızla alınan bir cümle servis edildi. Ama var olan bir şey vardı? Görüntüye göre toplum güya muhafazakarlaşıyor, bir taraftan artık camiler sabah namazlarında da tıklım tıklım dolmaya başlıyor ama öbür taraftan taciz ve tecavüz olaylarında da bir o kadar artış oluyordu. Bu bir tezattı aslında.
Sadece insana karşı yapılan tecavüzler de değil…Dedim ya artık televizyonlar ve sosyal paylaşım siteleri sayesinde yurdun en ücra köşelerine kadar ulaşılabiliyor, dolayısıyla da artık tavuk, ördek, eşek, keçi, inek gibi hayvanlara tecavüz edenler de ekranlarımıza ( Tv ya pc) arz-ı endam ediyordu. Hatta daha da vahimi: Su damacanasına, park bankına tecavüz edenler bile vardı. İşin aslında bu zaten hep vardı. Bilinirdi de… Şimdi ben yaşlarda ( Altmış—Hatta elli-- kırk ) bir köylü çocuğu olup da eşek ile ya da köpek ile cinsel ilişki diye bir şeyi hayatında hiç duymamış olan var mı diye sorsam belki de pek çoğumuz içimizden ‘’ Sami Hocam suss suss. Zamanında bir boktu yedik’’ diyecek bir sürü insan vardır.
Evet…Dün lanetli eller tarafından öldürülen ve yakılan körpecik bir kız toprağa verildi. Onun arkasından herkes bir şeyler söyledi. Herkes tepkisini bir şekilde dile getirdi. Acı büyük olunca tepkinin de büyük olması normaldi elbette. Tepkilerin hedefi zaman zaman doğruydu, zaman zaman yanlıştı…Olur…Normaldir. O kızın babasının bile oldukça akıl, sağduyu, birlik ve beraberlik dolu mesajına rağmen yürekleri o babadan çok daha fazla yanan(!) ( İnanabiliyor musunuz her hangi bir insanın yüreğinin o babadan daha fazla yanabileceğine ) bazı insanlar tepkinin dozunu iyi ayarlayamayabilirler. Gidip katilin çalıştığı kooperatifi basıp oradaki minibüsleri taş yağmuruna tutmaları gayet doğal ve normaldir acılarının büyüklüğünden (!)
O acı o kadar büyüktü ki(!) bazıları acılarından ne yapacaklarını bilemediler de neşe içinde dans bile ettiler.Ama şimdi haklarını da yemeyelim. Cahilliğimiz yüzümüze çarpılmasın tokat gibi. O eylem aslında ’One billion rising’ etkinliği imiş. Her ne kadar Özgecan’ın toprağa verildiği gün yapılmış olsa da onunla alakalı değilmiş. Her yıl dünyanın her yerinde 14 Şubatta kadınların; kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddete, tecavüzlere, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmek için gerçekleştirdikleri bir isyanmış. Bu isyanı görmezden gelenler elbette mevzunun dans kısmına takılıyorlarmış ( For example me= Yani benim gibi ) Çünkü kötü niyetliymişiz ( Yine ben gibi). Ne bilelim anam bacım biz öyle ‘’One billion rising’’ gibi etkinlikleri nereden bilebiliriz ki. Hakikaten merak ediyorum bu memlekette kaç kişinin ‘’One billion rising’’ diye bir etkinlikten haberi olduğunu? Sanırım bizim gibi maraba takımına hitap eden bir şey değil.
Bazıları öyle yaptı bazıları böyle yaptı…Üfffff ya tekrar dünkü yazıya dönüp ana konudan uzaklaştım yine…Yine vatandaşların tepkilerini eleştiriyorum bu vahşi katliam üzerine bir iki kelime edeceğime. Ama niçin bir türlü o öyle dedi, bu böyle dediden çıkamıyorum biliyor musunuz? Öyle şeyler yazılıyor, öyle şeyler söyler söyleniyor ki…
Mesela?
Mesela şöyle bir şey:(Noktasına virgülüne dokunmadım. Nasıl yazılmışsa aynen öyle aldım kopyaladım. )
( Kişinin adı bende saklı kalsın...Bu siteden değil…Onu söylebilirim şimdilik. Ama bu siteden birinin face boktan arkadaşı ): buna bir misilleme gelmese önü alınamaz dişe diş göze göz nasıl sivas olaylarında sonra erzincan olan olay gibi karşılık vermezsen baş edemezsin onlar özgecana değil alevilige tecavüz ettiler bizdede yiğit gençler var bu olay burda kalamaz
Ve böylece kafam tamamen Ögecan’ın katliamıyla doluyken.’’ Böyle vahşilikler nasıl yapılıyor Allah’ım bu nasıl oluyor? Yok mudur bunun çaresi? ’’ diye düşünürken ve kendimce neler yapılabilir, ya da bu vahşi cinayeti kınamak, sesimizi tüm Türkiye’ye duyurabilmek için daha akılcı ( Öyle danslı dunslu değil, siyahlar giyerek de değil..Daha mantıklı, daha akılcı ) neler yapılabilir diye düşünürken ve de bu konuda bir iki satır yazmaya çalışırken karşıma çıkan şeye bakar mısınız lütfen.
‘’ Dişe diş, göze göz’’ diyor
‘’ Sivas olaylarından (Madımak olayı tabii ki) sonra Erzincanda olan olay gibi ( Burada da Başbağlar katliamı elbette ) karşılık vermezsen’’ diyor.
‘’ Bizde de yiğit gençler var…Bu olay burada kalmaz’’ diyor.
Biz Başbağlar katliamını pkk terör örgütü yaptı olarak bildiğimize göre. Bu adam ‘’ Bizde de yiğit gençler var’’ derken mutlaka bu terör örgütünden bahsediyor olmalı değil mi. Yoksa yanılıyor muyum? Taa 1993 te Başbağlar katliamını yapanlar pkk terör örgütü değil miydi yoksa?
Bu arada sayfasına bu yorum yapılan arkadaşa ‘’ Buna bir cevabınız olmayacak mı? Bekliyorum’’ diye mesaj gönderdim; hâla bekliyorum mesajımın cevabını.
Evet…Güya bu gün Özgecan’ın katilleri aslında kim? Toplum olarak nasıl bu kadar canavarlaştık? Tekrar insanlığa dönebilmek için neler yapmamız lazım? Özgecan’ın katledilmesine nasıl bir tepki verelim ki bir daha böyle olaylar olmasın? Onu yazacaktım. Ama gördüğünüz gibi olmuyor. Allah gani gani rahmet eylesin Özgecan’ı düşünecek durumda değilim. Her an bir misillemeyle karşı karşıya kalabilirim…Sizler de öyle…Her ne kadar vatandaşın kendi g.tü yemeyip yiğit gençleri bir misillemeye davet ediyorsa da neticede bu davete icabet eden birileri çıkabilir her an. Arkayı sağlama alma zamanı şimdi.
Oysa Mehmet Aslan…Yani Özgecan’ın babası bakın ne diyor? Kime diyor? Tüm insanlara, aynaya baktığında karşısında bir insan görebilenlere diyor. Demesine diyor da millet hâla yok Nihat Doğan ne demiş, Yok Tayyip Erdoğan ne demiş, yok gazeteci Cemile Bayraktar ne demiş, yok gazeteci Yılmaz Özdil ne demiş onun peşinde…
Bırakın onu bunu…Ateşin düştüğü yerden yükselen şu sese kulak verin azcık. Allah rızası için. Benim günlerdir kafa patlattığım çözüm önerilerini de baba Mehmet Aslan, yani ateşin asıl düştüğü yürek vermiş. Bırakın faso fisoyu da ona kulak verin biraz.
"Devletimiz zeval görmesin. Milletimiz necip, güzel bir millet. Güzel gönüllü insanlar var. Bir çok haber kanalından konuşmak için, röportaj yapmak için geliyorlar ama hiç birini kabul etmedim fakat böyle bir konuşma yapmak mecburiyeti aslında doğuyor. Çünkü memleketimizin, hatta dünyanın aslında öncelikle barışa ve sevgiye ihtiyacı var.
Ben öncelikle kendim için şunu söyleyeyim; ben günahkarların günahkarı, fakirlerin fakiri, acizlerin acizi bir garibim. Rabbim özel yaratmış, güzel yaratmış, çok sevdi yanına aldı. Bu memlekette artık ikilik olmasın. Bu vahim olayı yapan insanlara da zulmedilmesin, adaletin karşısına çıkıp cezalarını çeksinler. Allah onların analarına, babalarına da yardımcı olsun"
"Sevmekten başka bir çıkar yolumuz yok" Teslim olursak içimizdeki bütün güzellikler ortaya çıkacak. Savaşırsak, sonunda nefsimiz kazanacak ve analar, babalar ağlayacak, meleklerin kanatları koparılacak, meleklerin çığlıklarını kimse duymayacak. Duyduğumuz kulaklarımızın, gördüğümüz gözlerin aslında bir anlamı yok. Memlekette herkes bir şey söylüyor; biz ne ocuyuz, ne bucuyuz, şanı yücelerden yüce olan Türk milletinin bir ferdiyim, evladıyım. Allah devletimize zeval vermesin. Güzel gönüllere sahip olan bu milletten Allah razı olsun. Devlet büyükleri, ali cenapları teker teker herkes aradı, baş sağlığında bulundu. Hepsine ayrı ayrı şükranlarımı ve minnetimi bildirmek istiyorum."
"Ben milletimizden çok şey bilmem ama, Ma’un Suresi’nin, Ali İmran Suresi’nin 103. ayetini ve Asr Suresi’ni okumalarını tavsiye ediyorum. Bu ayetler bana göre çok önemli. Doğru yolu bulmak, doğru yolu seçmek, doğru yolda yürümek çok zor. Malum, dünya geçimini sürdürmek için çalışıyoruz. Gözümüz körleşiyor, kulaklarımız sağırlaşıyor. Bütün dünyada Şahmaran’ın yavruları kol geziyor. Benim meleğimin kanadını kopardılar, yarın sizin meleğinizin kanadını koparmaya da gelecekler. Herkes kalbindeki sesi iyi dinlesin.
Bana yıllarca neler olabileceğini anlattılar ama ben anlamadım. Gözlerim kör, kulaklarım sağır vaziyette dünyanın peşinde koştum durdum. Elbette ki çalışacağız, memleket için, ailemiz için, çocuklarımız için ama arada sırada da şöyle bir durup düşünmemiz lazım"
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
BİR DE NE VAR BİLİYOR MUSUNUZ ‘’ LEYLA BİR ÖZGECANDIR’’ ŞİİRİMİ BİR TÜRLÜ TAMAMLIYAMIYORUM. YAZIYORUM YAZIYORUM ÇÖPE ATIYORUM YAZDIKLARIMI. ÇÜNKÜ HİÇ BİR DİZE HİSLERİME TERCÜMAN OLAMIYOR. ÇÜNKÜ ÖZGECAN’IN YAŞLARINDA BİR KIZIM VAR. HEP O GELİYOR GÖZLERİMİN ÖNÜNE.