7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1038
Okunma

Bu gün on altı bölümdür sürdüğüm bu yazı dizisinde özel bir bölüm yapacağım.
Hepimizin bildiği gibi beni bu yazı dizisini yazmaya sevk eden sebep başbakanımızın 24 Nisan 2014 Tarihinde yani Ermenilerin ve pek çok yabancı devletin ’ Soykırım Günü ’ olarak andığı bir günde 1915 tehciri sırasında ölen Ermeniler için taziyede bulunmasıydı. Böyle bir taziye mesajına o tehcir olayından tam doksan dokuz sene sonra gerek var mıydı bu tartışılır elbette.
İşte o günlerde başbakanın bu taziye dilekleri bazı kişilece Ermenilerden özür dileme olarak ifade edildi. Bu bir özür dileme miydi yoksa yüzyıllarca bir arada yaşadığımız ama şimdilerde neredeyse topraklarımızda hiç kalmamış olan Ermenilere ’ Aynı acıları biz de yaşadık, şimdi bu acıları paylaşmanın ve eskiden olduğu gibi dostça, kardeşçe yaşamanın zamanıdır ’mesajı mıydı bu da tartışmaya açık bir konu. Ancak şurası bir gerçek ki yaklaşık her 24 Nisanda ya da bir yabancı Devletin parlementosunda Ermeni Soykırımını tanıma gibi bir durum ortaya çıktığında hatırımıza gelen, daha sonra ise tamamen unuttuğumuz bu konuda en sık söylediğimiz ( Bizzat ben kendim de dahil ) söz ’ Madem özür dilenecek o halde önce Ermeniler dilesin. Madem tarihle yüzyüze gelinecek önce Ermeniler gelsin.’ olmuştur. Ve sormuşuzdur. ’ Acaba bir tane Ermeni bu güne kadar kendi yaptıklarından dolayı utanç ve pişmanlık duymuş mudur ?’ Diye.
Evet. Sorduğumuz ve cevabını bulamadığımız sorulardan birisi ’ Ermeniler kendi yaptıklarından hiç utanç dumuşlar mıdır?’ Sorusudur. Bir diğer soru da ’ Acaba bizim yaptığımız bu tehciri haklı görüp tüm kabahati kendilerinde gören bir tek Ermeni olmuş mudur?’ Sorusudur.
İşte bu soruların hepsinin cevabı bir kitapta verilmiştir.
Kitabın İngilizce adı: "The Armenian Revolutionary Federation (Dashnagtzoutiun) has Nothing to do Anymore" ( İngilizcem çok iyi değildir ama kitabın Türkçe adı : "Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (Taşnaksütun) artık yapacağı bir şey yok" dır.
Kitap Almanca olarak da : "Für Daschnakzutyun gibt es nichts mehr zu tun" adiyla yayınlanmıştır.
Şimdi sorulabilir: ’ Sami hocam bu kitapta ne var ki seni bu kadar heyecanlandırdı ve özel bir bölüm yaptın?’ Açıklayacağım:
Bu kitapta yazılanlar aslında 1923 te Bükreş’de yapılan bir konuşmadan alınmıştır. Tamamı 128 sayfadır ve bu belgeye İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in kardeşi olan Prof Dr. Mehmet Perinçek Rusyanın Başkentinde, Moskova kütüphanesinde ulaşmıştır.
Tıpkı Rus generali L.M.Bolhotivinivon’un altmışbeş sayfalık 11 Aralık 1915 Tarihli Resmi Ermeni Raporu na ulaştığı gibi. Bu rapor ’Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkanı Tuğgeneral - L.M. Bolhovinitinov- 11 Aralık 1915 Tarihli Resmi Ermeni Raporu ’ adıyla kitap haline getirilmiş ve Kaynak yayınlarından çıkmıştır. Bu altmışbeş sayfalık raporda Rus Generali asıl katliama uğrayanların Türkler olduğunu anlatmaktadır.
Bir Rus generali Türk yanlısı olamaz mı? Olaylara Türk gözlükleriyele bakmış ve tamamen taraflı bir yorumla 1915 olaylarını ve sonraki gelşmeleri anlatırken belki de başka sebeplerden sevmediği ( Öyle ya özellikle Taşnakçı Ermeniler Çarlık Rusyasına az sıkıntı yaşatmadılar ) Ermeniler hakkında onların aleyhinde beyanlarda bulunmuş olamaz mı? Olur. Mümkündür.
Peki Ermenistan’ın ilk başbakanı ’ Tehcir doğruydu ve gerekliydi.’ diyorsa buna ne dersiniz? Tabii ki ’ Olamaz...Bir Ermeni Başbakanı, hem de Ermenistan’ın ilk başbakanı böyle bir şey demez’ dersiniz değil mi. Ama demiş. İşte o yüzden sordum yazının başlığında ’ Bu Kitaptan Kaç Türk’ün Haberi Var?’ Diye.
O kitabın adını yazmıştım yukarıya. Türkçe adını bir kez daha yazayım: "Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (Taşnaksütun) artık yapacağı bir şey yok"
Ermenistan’ın İlk Başbakanı olan Hovhannes Kaçaznuni 1923 yılında Bükreş’de Taşnak Komitası Genel Kurultayında neler konuşmuş:
Ancak konuşmaya geçmeden önce Hovannes Kaçaznuni hakkında kısa bir bilgi verelim:
Hovhannes Kaçaznuni: (d. 1868, Ahıska-Gürcistan – ö. 1938, Erivan-Ermenistan). Ermeni siyasetçi ve Ermenistan’ın ilk başbakanı.
1918 yılı Mayıs ayında kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı Hovhannes Kaçaznuni’dir. Kaçaznuni başbakan olarak 1919 yılının Ağustos ayına kadar görevini sürdürmüştür. Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) Partisinin kurucu ve liderlerinden biridir. Mimarlik eğitimi görmüş ve eğitimi sonrası Bakü’de mimar olarak çalışmıştır. 1917 yılında Rusya Meclisine Bakü delegesi seçilmiş, 1918 yılında Transkafkasya Parlamentosu’nda Taşnak temsilcisi olarak görev almıştır. Traskafkasya hükümeti ile Türkiye arasında Trabzon ve Batum’da yapılan barış görüşmelerine delege olarak katılmıştır. Transkafkasya Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra Ermenistan Başbakanı olmuştur.
Ermenistan’da Bolşevik yönetiminin kurulmasından sonra tutuklanmış ve 1921 yılında ülkesini terketmiştir. Daha sonra tekrar ülkesine geri dönmüş ve ölümüne kadar orada yaşamıştır.
ERMENİSTAN BAŞBAKANI KAÇAZNUNİ’NİN İTİRAFLARI
Uluslararası faaliyet gösteren Ermeni lobilerinin sözde soykırım iddiaları, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni tarafından yalanlandı. Kaçaznuni’nin 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni meselesi ile ilgili Taşnak Partisi toplantısında sunduğu rapor gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Yıllarca sözde soykırıma uğradıklarını iddia eden ve dünya kamuoyunu baskı altına almaya çalışan Ermenilerin bütün tezlerini çürüten ilk başbakanları, 128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:
Gelelim itiraflara: Kaçaznuni diyor ki:
1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri askerî operasyonlara aktif biçimde katıldı.
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türkler’in düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye’den "denizden denize Ermenistan" talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmî çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistan’ı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Biz Ermeniler kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Kızgınlık ve korku içinde bulunan biz Ermeniler, ’suçlu’ arıyorduk ve bu suçluyu Rus Hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik. Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus Hükümeti’ne karşı dünkü inancımız ne denli körü körüne ve temelsizse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
1914-1918 yıllarında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, direnerek iki yıl içerisinde tekrar kendilerine geldiler. Yeni genç ve milliyetperver duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadolu’da kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiye’de millî bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı. Onlar küçük Asya’da istiklâllerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Antlaşması’na askerî güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimâli vardı.
Herkes bizi kandırdı
"Kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) millî psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun Partisi de bundan kaçamamıştır. Sanki uzak görüşlü olmamız bir kahramanlıktı, çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti. Oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık."Barışı sabote ettik
Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletlerinin bize vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedi.
Bu günkü bölüm bu kadar. Bu bölümü özellikle ’ Kendi ellerimizle yazdığımız tarihimizle kendimizi aklamaya çalışıyoruz’ Diyenlere ithaf etsem mi, etmesem mi hâla karar veremedim. Bu yazı kendi ellerimizle yazdığımız bir tarih değil. Bir Ermenistan başbakanının kendi elleriyle yazdığı, Ermenistanda yasaklanan, Türkiye’de ise ( maalesef) neredeyse hiç kimsenin haberi olmayan bir kitaptan.
NOT: Yukarıda bahsettiğim kitabın ve Kaçaznuni’nin resmini görmektesiniz. Maalesef daha büyük bir resim bulamadım.