5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
625
Okunma
Kopuyorum anakaradan. Bir adacık, sonra yalnız bir kayaya dönüşüyorum.
Boğazımda ne çok düğüm boğum var. Dünü özlüyorum yine. Şemsiyesiz ve öylece benliğimi ıslatan yağmurlar anımsıyorum.
Bir sandığın kapağı aralanıyor. Naftalin ve rutubet kokusu sarıyor her yanı. Danteller, kaneviçeler, eğik bükük yazılmış anlamını bilmediğim kelimelerin okşadığı kâğıt parçaları. Tel dolabın kapısını kanırtıyor arsız kedi. Sıvası dökülmüş bu evin en konuk sevmez sakini.
Helva yiyorum iştahla. Bir yaz akşamı. Annem kızıyor sanki ilk kez yiyormuşum gibi davranmama. Dedem tütün yorgunu sesiyle karışmamasını söylüyor.
Ertesi gün, av eti ile doluyor leğenlerin içleri. Komşular ve evin kedisi pek memnunlar hayatlarından. Demir bilyeleri yutaklarına alıp kanatlarını kapatan yabani kuşlarsa çaresizler.
Hep gelsek biz; Hep konuşsa üstü ahşap kaplı dikiş makinesi. Karışsak hayata yeniden. Don lâstiğinden sapan yapsa dayım ve tembihlese sakın pencereleri kırmayın diye.
Özlediğim şeyler nasıl da katı, karanlık. Uyumsuzluk hünerim oldu olacak. Yaz yasları tutuyorum sanki bu sıra.
Yazanın notu:
Anneanneme sevgilerimledir bu yazı. Şifa dileğimledir karınca kararınca. O pamuk elerinden öpebilmek içindir belki de son bir kez...