10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4234
Okunma

Efendim bu gün Biraz Karamürselden ve o çok meşhur olan Karamürsel sepetinden bahsedeceğim izniniz olursa.
Ne alaka demeyin...Her zaman hiciv, mizah ya da siyaset üzerine yazacak değiliz ya bu sefer de böyle olsun.
Karamürsel, Kocaeli İlimizin İzmit Körfezi kıyısında oldukça şirin bir ilçedir. Osmanlı Padişahlarından Orhan Bey döneminde onun komutanlarından Karamürsel tarafından feth edildiği için de o tarihlerden bu güne kadar Karamürsel diye anılır bu güzel ilçe.
Karamürsel, bir diğer ilçe olan Değirmendere ile birlikte fındığı ile ünlüdür. Ancak iki şeyiyle daha oldukça ünlüdür bu ilçemiz: 1- Pehlivanları ki bunlar içinde pek çoğu Kırkpınar yağlı güreşlerinde altın kemer sahibidirler. Örneğin Ahmet Taşçı 2- Sepeti ile de ünlüdür Karamürsel
Sultan Abdülaziz zamanında saraya gönderilen sebze, meyve hep bu Karamürsel sepetleri ile gönderilirmiş. Kestane ağacından yapılan bu sepetler aslında o kadar da küçük olmamakla beraber cüsselerine göre oldukça fazla zerzevatı taşıyabilme özelliğine sahipmişler. O yüzden olsa gerek Karamürsel sepeti hep ’ Ufak tefek ’ olarak anılmış.
Sonraları dilimize nasıl ve nereden girmişse bir tabir girmiş ’ Sen beni ufaktefek gördün de Karamürsel sepeti mi sandın ?’
Aslında bu söz bile zaman içinde değişikliğe uğrayarak bu hale gelmiş çünkü daha da evvelinde bu sözün ’ Sen beni karakuru gördün de Karamürsel sepeti mi sandın? ’ Şeklinde kullanıldığını biliyorum. Ancak bu deyimin her iki söyleniş şeklinde de bir sıkıntı var çünkü Karamürsel sepeti aslında ufak tefek bir sepet değil, karakuru hiç değil. Sepetlerin cüssesinin ufak olmayla renginin kara ile uzak yakın bir alakası yok. O halde?
Bu sözün daha da aslı ’ Sen beni karakuru gördün de Karamürsel kıspeti mi sandın ?’ olmalı diye düşünüyorum. Çünkü pehlivanları ile ünlü bu ilçemiz doğal olarak onların giysisi olan kıspetleriyle de ünlüdür ve manda derisinden yapılan bu bu pehlivan giysilerinin rengi siyahtır. Yani karakuru olan sepet değil kıspettir.
Genelde bizi adam yerine koymayan, küçük gören, ya da korkutmak isteyen insanlara deriz bu sözü ’ Sen beni ufak tefek gördün de Karamürsel sepeti mi zannettin ?’ Yahut da ’ Sen beni karakuru gördün de Karamürsel sepeti mi zannettin ?’
Dün akşam geçtim aynanın karşısına şöyle kendimi baştan aşağı bir süzdüm. Benim gözlemlerime göre kara değilim. Yani ne zenci ne de esmer denemez benim için. Kuru da değilim. Tabii bu söylediklerim benim kendimi nasıl gördüğümle ilgili...Belki de hem karayım hem de kuruyum ama farkında değilim. Öyle ’ Karamürsel kıspetine benzer bir halim yok.’ diyorum ama belki de benziyorumdur.
Peki Karamürsel’in o ufacık tefecik zannedilen sepeti gibi ufaktefek bir adam mıyım?
Yahu boy 1.66, eni hiç sormayın, bayağı bir balkon var her iki cihette de...Ağırlık desen kemikli olarak seksen kilo civarında varım. Bu durumda ufaktefek bir insan da sayılmam. Daha doğrusu ben kendimi öyle görüyorum.
İşte bunu sormak için yazdım aslında bu yazıyı...Bu kadar lafı da sırf bir soru sormak için yazdım tüm dostlara.
Beni pek çoğunuz şahsen tanırsınız. Tanımayanlar da resimlerimi görmüşlerdir, pek çok yazımda ve şiirimde kullandım...Sizce ben Karamürsel sepetine ya da kıspetine benziyor muyum? Bakın yukarıya da bir adet Karamürsel sepeti resmi koydum..Bir benim profil resmime bakın, bir de o sepetin resmine ve Allah aşkına bir benzerlik varsa lüften yazın. Bu konuda en sert cevaba bile razıyım. Mesela ’ Karamürsel sepeti kim sen kim, keşke ona benzesen, ’ filan diyebilirsiniz.
Neyse...Karamürsel diyerek başladık bir Divriği türküsü ile bitirelim
Dere geçit vermezse
Atlarım taştan taşa
Yelpir yelpir fistanın
Yırtarım baştan başa
Oy nereye nereye
Koyun indi dereye
Uzaktan el etme yar
Gel beriye beriye..