7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
843
Okunma
Ne diyorum biliyor musun? Bu gün beni sen uğurla işe. Yağmurluğumu getir vestiyerden, sabahı demler gibi demle çayımı. Akşamdan kalma dudaklarımdan öp. Çiğ damlası saçlarını dola boynuma.
Köşedeki fırından taze ekmek, bahçeden domates getir koy soframıza. O en sevdiğimiz şarkıyı mırıldan. Aynaya bakıp son zamanlarda aldığını düşündüğün, ama vücudunu ayrı bir güzelleştiren kilolarına kız.
Her şeyi unut bu gün. Çocukluğunun yırtıcı güncelerini, genç kızlığının haykırışlarını, kadınlığına vurduğun prangaları bırak bir kenara. Cem et yüreğini yüreğimle karıştır. Saçmala, kahkahalar at yerli yersiz, susuver ansızın.
Tıpkı ikimize benzeyen imla hataları yap. Vakitsiz göçler gibi tuhafsa hayatı. Paçalarımın söküklerini dik, pirinç ayıkla, beni bekle bir de. Öyle bir bekle ki, dönmek isteyeyim sana yeniden.
Buluzundan içeriye sokayım ellerimi muzipçe. Tırnaklarınla kanat ruhumu. Yenilmeyelim bu defa. Bu defa bambaşka olsun her şey. Antikacıya rehin verdiğimiz ömrümüzün o en güzel dilimini geri alalım. Ödeyelim neyse bedeli.
Soğuk rüzgar değsin yüzlerimize. Senden öğrendiğim ne çok şey var. Durmaksızın anlat masalları yeniden. Birbirinin ardınca kapatılıp yola vurulan valizlerden, şu sümüklü kızın okuldan kaçıp bir varilin üzerine tüneyişinden, tren raylarından söz et bana. Bütün yalanların karşılığında bir tek doğru biliyorum hala. Ve dahası, seni seviyorum ilk söylediğim günkü gibi.
Çalar saat alıp götürdü düşümden seni. Asık suratlara bulandım yine. Ve dahası, çok özledim seni ben. Bir duyabilsem ayak seslerini. Ve dahası, keşke hiç olmasaydın sen...