4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
910
Okunma
Şimdi galata kulesi, yapma kanatlar. Sonra uçmak, uçmak, uçmak. Gökdelenlerin üzerlerinden, köprülerin yanıbaşlarından, insanların şaşkın bakışları arasında öylece.
Az ileride trafik kilitlenmiş. Klaksyonlar sanki yol açan alet edevattan sayılıyorlar. Bağırışlar, yüksek desibelli müzik yayınları. Cam silen çocuklar, biri ötekine yabancı ama balık istifi otobüslerden birinci dereceden akraba olarak ayrılanlar.
Eski yapılar, kütüphaneler, cisimli cisimsiz olgular olanlar bitenler başlayanlar. Tümü hem de perdesiz bir biçimde aşağıdalar. Hafifçe bir rüzgar yalıyor yüzümü. Bazan alçalmakta olduğumu sezip kanatlarımı çırpıyorum. Yukarıya, yukarıya, daha yukarıya. Sesler kayboluyor, görüntüler küçülüyor.
Fakat düşünceler yakamı yine bırakmadılar. Zahire odalarını, kilerleri düşünüyorum. Küpleri, sonra derin kapları. Topraktan yapılmış kazanları. İçlerinde saklanıp gizlendiğim günler geliyor aklıma. Uçurtmaları anımsıyorum. Kollarım kısacık. Duvarlara, kapılara yaklaşıyorum. Vücudum olması gerekenden daha sıcak. Ateş çıtırtıları duyuyorum. Özensizce kesilmiş kağıt parçalarını ateşe atıyor birileri. Konuşuyorlar kendi aralarında. Bilmediğim bir dilde.
Balık çekiyor canım. Geceden ağ atıp nasiplerini arayan balıkçıların yanlarına doğru kanat çırpıyorum. Yaygaramı duymalarıyla ellerindeki balık parçalarını bana fırlatmaları bir oluyor balıkçıların. Sevmiyorum balık artıklarını. İştahım bölünüyor. Tanıdık bir lezzete erişebilmek umuduyla vapurlara yöneliyorum. Ellerindeki simitlerden bana ayırdıkları bölümleri beni nişanlayarak ulaştırıyor gülen yüzler. Ben kaptıkça gülümsüyorlar.
Yazmak istiyorum. Kanatlarımı sağa sola oynatıp havaya harfler çiziyorum. Kalıcı olamıyor çizdiklerim. Kendi yazgımı, sonra başkalarınınkileri. Hepsini biriktirmişim içimde bir yerlerde. Yok uçarak olmayacak bu iş diyorum, kurtuluyorum kanatlarımdan, yavaşça yere iniyorum. Martı kılığında çıktığım bu yolculuktan, daha bir insan geri dönüyorum...