11
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1612
Okunma

Kokusunda uyuduğumuz bir sahil.
Sahilde Şile bezinden kıyafetler satan kadınlar...
Aslına bakarsanız, sahile inebilmek için epey uğraşmanız gerekir. Kasabaya ismini veren çiçeklerin kayaların arasındaki o daracık yokuşlarından, elinize batan isimsiz dikenlere tutuna tutuna, sahile inebilmek güzel bir duygu olmalı.
Demişlerdi ki: Dalgalar sadece o sahilden ayrılmazmış
Ve ne zaman sabah olup O Fenerin ışıkları sönerse: Kadınları da uyanırmış.
Demişlerdi ki: Kadınları zaten çok da uyumazmış.
Dinlemiştim: Dalgaları yaz güneşin de bile soğuk olurmuş. Ya kış güneşinde... Dizler ufaktan ufaktan sıvanırmış.
Kumlara doğru yol almaya başlanırmış. Kıyılar sessiz olurmuş. Sonra üç beş martı ve tokmak sesi, buz tutmuş ellerle "Vur Allah’ım vur." Yeni dokunmuş Şile bezlerinin soğuk denizde yıkanıp, ağlamakla karışık üşümüşlüğün gülümseyen yüzündeki telaşlı çabası... Vur vur vur ki, senin bezinin farkı anlaşılsın!
Vur Allah’ım vur...
Şile bezleri, denizde yıkanınca pek bir muhteşem oluyormuş. Bunu büyüklerinden öyle öğrenmişlerdi. Bu gelenek, böyle sürüp gidecekti. "Yıkanıp, kurutulacak, sonra da el emeği göz nuru ile işlenecekti."
Şile’de kadın: Bir doğardı, bir de ölürdü. İkisinin arası hiç olmadı. Ne çocuk, ne de yaşlı. Ben hiç şımaran, çocuk olan veya yaşlanmış bir kadın görmedim. En yaşlısı bile, evini aydınlatan sokak lambasının altında nakış işler, dut ağacına tırmanıp, dut toplardı.
Mutluydular; mutluluk onların adıydı.
Bir, iki beğeniye satılan geceliklerin parası, üşümüşlüklerini unutturmuştu.
Kapı kapı dolaşıp, arkadaş ve dostlarına söylediklerinde, sevinç çoğalırdı.
Çünkü kış; soğuk olurdu.
Dalgalar ise ıslatırdı. En çok da evde bıraktıkları bebeklerinin üstlerine akan gözyaşlarını...
Kadın, bir doğardı, bir de ölürdü... Arada bir de çocuk olurdu ya "Bakan," ya da bakmayan.
öyküsatıcısı/11Temmuz 2013/Davidoff