11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1430
Okunma

‘’Ulusal Egemenlik diye bir şey kalmadı, Ağız tadıyla kutlayamadık Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı,Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını da kaldırdı bunlar.’’ Hengameleri içinde öyle ya da böyle Bir 23 Nisanı daha geride bıraktık.
Bekledim 24 Nisan hakkında birileri çıkıp da bir şeyler yazacak ve o yazılanlara da birileri cevap verecek mi diye ama ne gezeeerrrr.
Allah bilir bu ülkede yüz kişiye sorsan ‘’ 24 Nisan nedir ?’’ Diye bir tane cevap veren ya çıkar ya çıkmaz.
Peki nedir 24 Nisan?
24 Nisan…1915 yılında Doğu Anadolu’da yaşayan bir kısım Ermenilerin -O zamanki Osmanlı Devletinin çıkardığı ve adına kısaca Tehcir Kanunu denilen bir kanunla- Suriye’ye zorunlu göçe tâbi tutulmasıdır. İşte bu göç esnasında Ermenilerin bir kısmı yollarda açlık, susuzluk, salgın hastalık ve Türklerin saldırıları sonucu hayatını kaybetmiştir.
İşte o gün, yani 24 Nisanlar, bu gün Ermenilerce ve Ermenileri destekleyen pek çok Hıristiyan devletçe Ermeni Soykırım Günü olarak anılır.
Aslında 24 Nisan 1915 tarihinde çıkan Tehcir kanununda devlet o kadar titiz davranmıştır ki mesela ‘’Zorunlu göçe tabi tutulan Ermenilerin boşalan evlerine yerleşen Türkler bu evlerde kiracı olarak yaşayacaklar, Ermeniler evlerine döndüklerinde bunlara kira bedelleri aynen ödenecektir.’’ Denilmiştir.
Efendim…’’Ermeniler Türklerden şu kadar insan öldürdü, Türkler Ermenilerden bu kadar insan öldürdü.’’ Değil konum. Başka bir noktaya temas etmek istiyorum. Daha doğrusu soruyorum: Bir Ermeni Besmele çeker mi sizce? Ermenilik bir din olmadığına göre elbette çeker değil mi? Hele de bu Ermeninin adı Hakan ( Öz be öz Türk adı ) Soy adı Albayrak ( Kurban olsun al bayrağa ) ise ve nüfus cüzdanında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, dini İslam yazıyorsa onun besmele çekmesinden daha tabii ne olabilir?
Ama kazın ayağı öyle değil.
Okuyalım bakalım bu Hakan Albayrak ne yazmış 24 Nisan Günü?
----------------------------------------------------------------------------------------------
Gazeteci-yazar Hakan Albayrak, Ermeni Tehciri’nin yıl dönümünde "Ermeni hemşehrilerimizden özür dilemeliyiz’ diyerek, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulundu.
İşte Albayrak’ın o satırları:
ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLEMELİYİZ.
Bismillahirrahmanirrahim.
Bugün 24 Nisan. Ermeni hemşehrilerimizin matem günü. 1915’te yaşanan vahşeti acıyla andıkları gün.
Acılarını paylaşmalıyız; "Onlar bizim acımızı paylaşıyorlar mı?" diye sormadan. Herkes kendi insanlığından mesuldür.
"ERMENİLERİN MÜSLÜMANLAR TARAFINDAN KATLEDİLMESİNİ MAZUR GÖREMEYİZ"
Binlerce veya on binlerce veya yüz binlerce masum Ermeni’nin hangi sebepten olursa olsun Müslümanlar tarafından hunharca katledilmiş olmasını katiyen mazur göremeyiz ve içimize sindiremeyiz. Mazur görememeliyiz ve içimize sindirememeliyiz. Yakışmaz, Rahmet Peygamberi’nin ümmetine.
Tarihimizde rezil bir sayfadır bu. Keşke yırtıp atabilsek. Yırtıp atamayız, ama altına şöyle bir şerh düşebiliriz:
O akıl almaz zulmü işleyenlerin torunları Ermenilerden özür dileyerek redd-i miras eylediler.
"2015’te Ermeni lobileri soykırım dedikleri hadisenin 100’üncü yıl dönümü münasebetiyle dünyayı ayağa kaldıracaklar. Tedbirimizi şimdiden almalıyız" diye konuşuluyor.
Ermeni lobileriyle baş edebilmek için ona buna ve bilhassa Yahudi lobilerine yedirdiğimiz paranın haddi hesabı yok.
Görünen o ki, 2015’e kadar yedireceğimiz paranın da haddi hesabı olmayacak.
"Soykırım Endüstrisi"nin değirmenine su taşımayı marifet bellemişiz. Yanlış.
‘’SIRTIMIZDA BÜYÜK BİR YÜK VAR"
Sırtımızdaki ağır yük öyle bir yük ki, onu ancak büyük bir vicdan hamlesiyle atabiliriz.
Başbakanımız veya cumhurbaşkanımız çıkıp diyecek ki: "Ruslarla işbirliği yapan Ermeni çeteleri Müslümanlara ne kadar zulmetmiş olurlarsa olsunlar, Müslümanlar öfkelerini kontrol edip Hududullah’ı gözetmeliydiler. İçinde devlet adamlarının da bulunduğu cinayet şebekelerinin Ermeni milletine ve aslında bütün insanlığa karşı işlediği korkunç suçlardan mustaribiz. Bizim neslimizin o suçlarla alâkası yok ise de, kanayan vicdanımız bizi o suçların bedelini mümkün mertebe ödemeye sevk ediyor.
Ermeni tarafı Müslümanlara yapılan fenalıklar için özür diler mi, tazminat ödemeyi düşünür mü, bu onların kendi meselesidir; biz, 1915’te masum Ermenilere yapılan soykırım derecesindeki fenalıklar için özür diliyoruz ve Ermenilere tazminat ödemeye hazır olduğumuzu ilan ediyoruz. Bu tazminatı tam olarak kimlere ve nasıl ödeyeceğimizi Ermeni milletinin temsilcileriyle beraber belirlemeye hazırız. İşgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi kaydıyla Ermenistan Cumhuriyeti’ne de ödeyebiliriz."
Bu kadar.
Dünya çapındaki "soykırım endüstrisi" bir anda çöker. Türkiye bir anda kuş gibi hafifler. Üstelik tarihdaşlarımız olan Ermenilerle yeniden yol yürüme imkânına kavuşuruz.
"BARBAR KEMALİST KİTLELER..."
Daha ileri de gidelim:
6-7 Eylül olaylarında barbar Kemalist kitlelerin derin devlet kaynaklı terörü yüzünden İstanbul’u terk etmek zorunda kalan Rumlardan -ve öldürülen Rumların çocuklarından, torunlarından- da özür dileyelim, onlara da tazminat ödeyelim. Tabii, varlık vergisi terörünün kurbanlarını da unutmamalıyız. Bir de, aslında hepsinden evvel, PKK meselesinde hayatını kaybeden 30 ilâ 40 bin vatandaşımız için özür dileyip, hiçbir ayrım yapmadan, kimin hangi tarafta öldüğüne bakmadan, "Ne olduysa devletin hataları yüzünden oldu" diyerek, istisnasız bütün maktullerin ailelerine tazminat ödemeli devlet.
Mümkün mertebe hatırı sayılır ve fakat ille de sembolik miktarlardan bahsediyoruz. Saydığım bütün tazminatların toplamı belki 5-10 milyar dolar civarında olur ve bu para tedrici olarak ödenir. Türkiye’yi dünyanın vicdanı, bütün insanlık için bir adalet adası yapmak için değmez mi?
----------------------------------------------------------------------------------------------------
Hakan Albayrak işte böyle demiş…’’Bismillahirrahmanirrahim’’ diye başladığı yazısına…Böyle bir yazıya karşı yapılacak iki şey var: Ya bu besmeleyle başlayan yazıya ‘’ “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm .’’ Der öfkenizi frenlersiniz ya da benim gibi zembereği boşaltır dümdüz gidersiniz.
Al bayrağa kurban olası bu Hakan bazı şeyleri tamamen es geçmiş…Tabii ki işine gelmediği için…İçindeki Ermeni sevgisi ve aşkı buna mani olduğundan. ( Rum ve pkk aşkı da var tabii ki )
HAKAN’A MEKTUP…( İnşallah bir şekilde eline ulaşır )
Eğer hainlerden özür dileniyorsa hâşa Peygamberimiz özür dilemli değil midir amcası Ebu Lehep’ten…Öyle ya Peygamberimiz(S.A.S ) Dünyaya geldiğinde bir sürü deve kestirmiştir Ebu Lehep, yeğeninin doğumu şerefine…Ama ne kestirdiği develer, ne de Peygamber amcası olması onun hakkında çok acı olan Lehep suresinin inmesine mani olmamıştır…Çünkü o bir haindir…İslam düşmanıdır. Allah’a ortak koşmuştur. Peki on binlerce müslümanı çoluk çocuk, yaşlı, genç demeden camilere doldurup yakan ermeni de aynı şekilde İslam ve insan düşmanı değil midir? Tabii ki burada şöyle bir itiraz öne sürülebilir:’’ Efendim biz karşılıklı olarak savaştığımız Ermenilerden bahsetmiyoruz…Zorunlu göçe tabi tuttuğumuz ve bize karşı silah kullanmayan zavallı, göçe tabi tutulmuş insanlardan bahsediyoruz…’’ O göçe tabi tutulmuş insanlar ne kadar masumdular tartışılır…Tamamı masum olsa bile ortada bir savaş ve canı yanmış on binlerce Türk vardır…Böyle olağanüstü durumlarda maalesef kurunun yanında yaş da yanar…Eğer her masum insan bir felaket esnasında ölünce bir tazminat ödemek gerekiyorsa hâşa Yüce Allah da yarattığı depremlerden ve diğer felaketlerden dolayı tazminat ödemelidir insanlara ...Öyle ya bir sürü hiç suçu günahı olmayan bebek ölmektedir o depremlerde. Hem Allah’ınızı severseniz bu tazminatı nasıl ödeyeceksiniz? Ermenistan içinde ve dışında yaşayan tüm Ermenileri toplayıp tek tek ellerine ‘’ Al bu senin dedenin kan parası ‘’ diye mi vereceksiniz tazminatı, yoksa Ermenistan Devletine verip ‘’ Al kardeşim başımım gözümün sadakasıdır. Bu parayı al, artık nasıl uygun görürsen o şekilde halkına dağıt, ya da bizim geçmişlerimizin ruhuna ve de sizinkilerin; hayır hasenatta bulun… Aldın kabul ettin mi?’’ Diye mi soracaksınız üç sefer? Nasıl olacak bu iş?
Bu mantıkla hareket edilecekse daha geriden başlamak gerekmez mi tazminat ödemeye? Mesela bizim yüzümüzden Çin Seddini yaptırdıkları için Çin’e en azından bir Çin Seddi yapacakları kadar para verilmesi icap etmez mi?
Hunlar var mesela…Ne halt etmeye Taaa Orta Asya’dan kalktılar da Macaristan içlerine kadar yürüdüler…Bu yürüyüşleri sırasında Vizigot, Ostrogot bilmem ne got..Bir sürü gotu yerinden, yuvasından ettiler…Adamlar ne güzel gotu sermişlerdi Karadeniz’in kuzeyine…Taa İspanyaya kaçmak zorunda kaldılar bizim yüzümüzden...Onların başı kel mi ? Onlar da yolda belde bir sürü telefat verdi Ermeniler gibi…Kısacası her türlüsünden gota da bir kaç milyar vermek gerekmez mi?
Her ne kadar Tac Mahal gibi bir eser bırakmış olsak da Hindistan’a da bir iki milyar tazminat ödememiz gerekmez mi..Öyle ya adamların ülkesinde 1800 lü yıllara kadar babamızın malıymış gibi gelip çöreklendik(!)
Fars toprakları da babamızın mirası değildi. Bir iki milyar da İran’a vermek gerekmez mi?
Sonra Anadolu var…O da babamızın malı değildi. Bir sürü Bizanslıyı hunharca katlettik(!) Onların torunları olan Yunanlılara da bir iki milyarcık düşmez mi?
Madem ki Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödüyoruz o zaman Osmanlıların ortadan kaldırdığı Anadolu Beylikleri dolayısıyla Karaman, Konya, Germiyan ( Kütahya), Karesi( Balıkesir), Saruhan ( Manisa ), Hamitoğuları ( Isparta-Burdur ),Sahip Ata( Afyon ), Menteşe ( Muğla ),Candaroğulları ( Sinop-Kastamonu) ve daha nice şehir halkına da tazminat ödenmesi gerekmez mi?
Ah be Hakan…Bak ne işler açtın başımıza…Daha bitmedi ki
Yine bu namussuz ve de zalim Osmanlı(!) yüzünden Bulgar, Macar, Sırp, Romen, Arnavut, Yunan, Nemçe(Avusturya) ve daha nice Balkan ve Avrupa milletine, Fas, Cezayir, Habeşistan ( Etiyopya) Libya, Ürdün, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan gibi Afrika ve Yakındoğu ülkelerine de tazminat ödememiz gerekecek. Çünkü bu topraklarda da hunharca(!) katliamlar yaptık ve bu topraklarda da hududullahı gözetmedik (!)
Java, Sumatra adalarında, Hatta Bu günkü Mynamar’a ( Burma ) kadar girdiğimiz her ülkede santim santim hududullaha mı uyduk yani? Her girdiğimiz ülkede Havai Adasına giden turistler misali ellerinde çiçek çelenkleri ile dans eden kızlar mı karşıladı biz Türkleri?
Babamızın malıymış gibi çöreklendik başka milletlerin ülkelerine(!)
Biliyor musun Avrupa kıtasında Allah adına yaptırılan ilk ibadethane Ayasofya’dır…( Dünyada ise üçüncü… Kabe ve Mescid-i Aksa’dan sonra ) Onu da Bizans İmparatoru Jüstinyen yaptırmıştır 532-537 yılları arasında…Yani Daha Hz. Muhammed(S.A.S) dünyaya gelmeden önce…Tuttuk o güzelim kiliseyi yaklaşık bin sene sonra Camiye çevirdik. Ne hakkımız vardı değil mi? Hazır Patrikhane Türkiye’de iken bir tazminat da Patrik Bartholomeos’a verelim. Ne dersin ha?
Benim aklıma başka tazminat ödeyeceğimiz millet gelmiyor ama sen zorla biraz…Mesela Kutuplarda yaşayan Eskimolara, Afrika’da yaşayan Tuareglere, Pigmelere, Avustralya kıtasında yaşayan yamyam kabilelerine filan da tazminat ödememiz için mutlaka bir sebep bulursun.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Rahmetli Annem ile yine rahmetli olan Dayımgile gitmiştik…Şimdi kırklı yaşlarda ve bir iş adamı olan dayımın oğlu o zamanlar daha bebekti…Annem namaz kılarken bu kuzen çok yaramazlık etti…Yengem de ona kızdı ve başladı söylenmeye: ‘ Bülent..Ben senden Bıktımmmm…Bıktttııımmm…Bıktımmmmm.’’ Rahmetli annem tam o sırada tesbih çekmeye başlamıştı…Baktım dudakları kıpırdamaya başladı ‘’Bıktııımmm...Bıktıııımmm..Bıktııımm..Süphanallah..Süphanallah..Süphanallah’’
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
Süphanallah be Hakan...Bıktım…Vallahi bıktımmmm…Sizin gibiler yüzünüzden dinden imandan soğuyacağım neredeyse…Yeter artık…Yeteeeerrr… Ne halt yazacaksan yaz…Bari Besmele ile başlama satırlarına.
NOT: 1- Üstteki yazı:“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” “Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir.”
2- Hakan Albayrak’ın daha önce yazdığı hiç bir yazıyı okumuş değilim…Belki doğru şeyler de yazmıştır. Ama bu gün bir arkadaşıma da dediğim gibi hayatın kuralları üniversite imtihanı kuralları gibi değildir..Üniversite sınavında üç yanlış bir doğruyu götürür..Oysa hayatta bir yanlış tüm doğruları götürür.