12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1454
Okunma

Görev yaptığım yerlerden birinde aşağı yukarı her kurban bayramında cami hocamızın vaazının konusu aynıydı: ‘’Kurban kesmenin önemi, ne kadar sevap olduğu’’ Kurban kesmenin ne kadar sevap olduğunu beynimize beynimize çakmak için de bir hikaye anlatırdı.
Çok çok eski devirlerde bir adam yaşarmış…Bu adam oldukça kuvvetliymiş. Önceleri putperetst olan bu adam daha sonra imana gelmiş. Ama onun imana gelmesi azılı kafirlerin hiç hoşuna gitmediği için onu ortadan kaldırmaya karar vermişler. Lakin ne mümkün…İman sahibi olduktan sonra Tennur Gazi adını almış olan bu insan çölde kendini kıstıran azılı kafirlere eline geçirdiği bir deve çene kemiği ile girişmiş de girişmiş…’’Ulan sizi bana sayıyla mı verdiler kafir oğlu kafirler’’ diyerekten ve de ‘’ Allah yarattı’’ demeden düşmanlarının tamamını o deve çene kemiği ile helak eylemiş.
Tek başına koskoca bir orduyu yer ile yeksan eden Tennur Gazi’nin bu kuvvetinin sırrı neymiş? Kafirler kafayı takmışlar bu soruya. Lakin Tennur Gazi hiç söyler mi bu sırrı…Eee ne yapmak lazım? Ona bu sırrı söyletmek için fıstıklı lokum türünden bir hatun bulup Tennur Gazi’nin karşısına çıkarmışlar. ( Ki o hatun kafirler hükümdarının karısıymış )
Hatun, Tennur Gaziye asılmış, Tennur Gazi kasıldıkça kasılmış…Önceleri yüz vermemiş hatuna. Dönüp de bakmamış etine butuna…Lakin hatun öyle kolay pes edecek cinsten değil…Kafaya koymuş: Hem bu kuvvetin sırrını öğrenecek hem de kaç gündür peşinde koştuğu bu kas yığını kendini beğenmişe haddini bildirecek.
Sonunda hatun allem etmiş kulem etmiş Tennur Gazi’yi birlikte mercimekli köfte yapmaya razı eylemiş. İnançlı bir mü’min olan Tennur Gazi artık içki içen ve de hatun koynundan çıkmayan biri olmuş.
Nihayet bir gün o hatun Tennur Gazi’nin sırrını da almış ağzından..Meğer neymiş o sır biliyor musunuz? Tennur Gazi’nin sırma gibi uzun saçları…
Tennur Gazi uyurken çaktırmadan saçlarını kesmiş. Daha sonra küffar ordusu gelip Gazi’nin etrafını kuşatmış. Tennur Gazi küffarı karşısında görünce hemen deve kemiğine sarılmış ( Adam her nedense kılıç, kalkan, ok, yay, mızrak, gürz gibi silahlar kullanmıyor…Varsa yoksa deve çene kemiği ) yine ama bırak küffara sallamayı yerinden bile kaldıramamış kemiği.
Tennur Gaziyi esir etmiş küffar…Almışlar Küffaristana götürmüşler..Burada gözlerine mil çekip bir dolaba bağlamışlar beygir niyetine ( Dolap dediğim elbise dolabı değil ) Tennur Gazi yaptıklarına pişman tekrar imana dönmüş..Başlamış Allah’a yalvarmaya. Allah da onun tövbesine karşılık olarak uzunca bir azap döneminden sonra eski kuvvetini geri vermiş tekrar.
Hikayenin sonunda küffar kızı da pişman olmuş ona yaptıklarına ve nihayet küffar kralı imanlı insanlara gözdağı vermek için Tennur Gaziyi arenaya çıkarmış ve kırbaçlaması için de karısına emir vermiş… Tennur Gazi kadına…’’ Kırbacı vücuduma sar ve beni arenanın sütunlarına kadar çek’’ demiş. Kadın denileni yapmış. Gözleri kör olan Tennur Gazi sütunlara yaklaşıp onlara dokunduktan sonra ‘’ ya Allah, Ya Settar ‘’ deyip bir yüklenmiş sütunlara...Koskoca arena, sütunların üzerindeki küffarların tonlarca ağırlıktaki putları yerle bir olmuş.
İşte bizim hoca derdi ki kurban kesmek Tennur Gazi’nin deve çene kemiği ile küffar üzerine yaptığı cihattan da, daha sonra onların putlarını yıkmasından da çok daha sevap bir ibadettir…
Kurban kesmek elbette ki sevap bir ibadet ama bunun ne kadar sevap olduğunu anlatmak için kullanılan materyal Samson ve Dalilah hikayesi…Hani belki Samson ve Dalilah hikayesinin de bir Müslüman versiyonu vardır ama ben bu hikayeyi çoook seneler önce Victor Mature ve Heidi Lamarr’ın oynadıkları Samson ve Dalilah filminden biliyorum. Yani Müslüman versiyonuna rastlamadım şimdiye kadar herhangi bir yerde…
İşte böyle…Bir yerlerden bir şeyler duyuyoruz, birileri bize bir şeyler anlatıyor ama anlamıyoruz...Anladığımızı sandığımız bazı şeyleri daha sonra kendimiz başkalarına anlatmaya çalışıyoruz. Sonuçta ortaya herkesin inandığı ama tamamen yanlış olan hikayeler çıkıyor.
Anneme sormuştum çocukken: ‘’ Anne kıyamet ne zaman kopacak?’’ diye…Annem bir imam kızı ama okuması yazması yok. Ne eski yazı ne de yeni yazı bilmiyor. Bildiği her şey kulaktan dolma ve hafızasında ama doğru, ama yanlış olarak kalmış olan şeyler. Cevap verdi annem: ‘’ Bu soruyu Peygamber Efendimize (S.A.S.) sormuşlar…O da şahadet parmağını kaldırarak cevap vermiş. ‘’ Bini aşar, iki bine kalmaz’’
O zamanlar ve daha sonraki hayatım boyunca ben de annemden duyduğum bu bilgiyi (!) aktardım durdum . Ne zaman kıyametle ilgili bir konu geçse ‘’ Çok yakındır…İki bine şunun şurasında ne kaldı ki’’ derdim ve annemden öğrendiğim o Hadisi(!) ilave ederdim hep. Hani şanssızlığıma, kaderime küstüğüm de olurdu çocukken…Öyle ya 1954 doğumlu olduğuma göre en geç ben kırk altı yaşıma geldiğinde kopacaktı kıyamet ve ben görecektim ebemin örekesini.
Kopmadı namussuz…Kopsaydı en azından kırk altı yaşımdan sonra yaşadığım hiç bir şeyi yaşamamış olurdum. Öte aleme de bekar bekar gitmemiş olurdum hiç olmazsa.
Çocukluk yıllarımda çok şaştığım bir şey de kıyametin bu kadar yakın olmasına karşılık insanların bunu hiç de iplememesiydi.
Biraz büyüyüp de Miladi Takvim yanında bir de Hicri takvim olduğunu , Hicri takvime göre de henüz 1400 lü yıllarda olduğumuzu öğrenince rahat bir nefes aldım...Öyle ya İslamın Peygamberi gidip de Hristiyan takvimine göre 2000 demiş olamazdı değil mi?’’Oh be yırttık…Daha 600 sene filan var. ‘’ diyerekten artık kıyameti kafama takmamaya başladım.
Tahsil düzeyi biraz biraz yukarılara tırmanmaya başlayınca gördük ki annemin anlattığı gibi bir hadis yok…Tam tersine Yüce Peygamberimiz( S.A.S) ‘’ Bana kıyametin ne zaman olacağını sormayın...Onu ne siz ne de ben bilirim...Onu ancak Allah bilir ‘’ demiştir.
2000 yılı öncesinde de yine bir heyecan ve korku sardı pek çoklarını…Neymiş efendim 2000 de kıyamet kopacakmış. Kafaya koymuşlar arkadaş...İlle de ben kırk yedi yaşımı göremeyeceğim…İlle en çok kırk altı yaşımda gideceğim bu diyardan…Lakin ben de inat adamımdır haaa…Azm-ü cezm-ü kast eyledim ve dahi inat ettim ‘’Kopmayacak ‘’ diye ve dahi öncelikle Yüce Rabbimin (C.C) sonra da benim dediğim oldu.
Geçen yıl çıktı bazı sapıklar 11.11.11 de kopacak kıyamet dediler…Neymiş efendim asırlar öncesinden Nostrdamus denilen bir müneccim parmağı yemiş vatandaş işaret etmişmiş 2011 yılının 11. Ayının 11. Günü kıyametin kopacağına…O herif bu güne kadar ne demişse olmuşmuş…Olmasına olmuş olabilir lakin yanlış adama çatmış Nostrdamus…Benimle inatlaşılmaz. Hani hayatta olsa geçip karşısına ‘’ Nasıııılll..Şiştin mi kahin bozuntusu ? ‘’ diycem de herif çoktaaan cartayı çekmiş vaziyette.
Şimdi gelelim 21 Aralık 2012 de ne olacak sorusuna
Efendim her şeyden önce her sene olduğu gibi bu sene de yılın en uzun gecesi yaşanacak 21 Aralıkta. ( Tabii ki kuzey yarıkürede ve Ekvatordan çok uzak olmayan yerlerde.)
Eğer bu günkü meteorolojik şartlar olursa açık ve güneşli ama soğukça bir gün yaşanacak İstanbul’da.
Bazı insanlarımız 2013 yılını kutlamak için hazırlıklar yapacaklar. Noel Baba kılığına girmiş bazı insanlar yollarda çan sallayıp ‘’hooo hooo hoo’’ diyecek…Her sene olduğu gibi daha önce kurban bayramında koyun-sığır kesilmesine karşı olanlar ile şimdi yaklaşmakta olan yılbaşında hindi kesilmesine karşı olanlar yine birbirlerine sosyal paylaşım köşelerinden saldırılar düzenleyecekler…Mısır’da Mursi, Suriye’de Esad yüzünden bir sürü insan ölmeye devam edecek. Pkk ve onun Meclisteki temsilcileri yine insan sabır ve tahammülünü zorlayan konuşmalar yapacak, eylemler sürdürecekler.Televizyonlarımızı açtığımızda yine şehit haberleri alacağız.
Velhasılı kelam her bi halt olacak ama kıyamet kopmayacak…Aha da şuraya yazıyorum…Eğer koparsa gelin bana istediğinizi deyin, istediğinizi yapın. Gıkım çıkarsa namussuz, şerefsizim.
Haa bu arada 9-A ve 11- A sınıfı…Eğer kıyamet koparsa en çok size yarayacak bu iş...Matematik yazılısından yırtıyorsunuz...
Kıyametten kaçmak için İzmir’in yedi yüz nüfuslu Şirince Köyüne’ kaçanlar : Unutmayın Her nefis ölümü tadıcı olduğu gibi her belde de kıyameti tadıcıdır…Eğer kıyamet kopacaksa ister babanızın hamamına, ister ananızın damına kaçın gelir sizi bulur. O bakımdan hazır o güzelim köye gitmişken doğanın, o mis gibi havanın, naturel gıdaların ve geleneksel Türk misafirperverliğinin tadını çıkarın.