27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2553
Okunma

Şu toprakların üzerinde gökyüzüne tırmanan binalar olduğu kadar bir de yer altına yol alan mezarlıkları var.
Bir zamanlar var olduğu iddiasındaki onca insan, ne kadar cürmü varsa hepsini kucaklayıp girdi toprağın altına. Sonrasında başına neler geldi tek kelime bile edemedi, dönüp arkasında bıraktıklarına. Hala bir muamma herkes için. Toprağın üstü, yerin dibi.
Şu insanoğlunun aslında tek ümidi, elleriyle diktiği tohumdur ancak. Öyle ya attığı her tohum yeşermeyecek olsa da, ürün olacak kadarı kıracak kabuklarını ve yırtıp toprağını göğe uzatacak nasılsa başını. Günü görüp güneşte kavrulacak başaklar. Yandığında dolu dolu daneleriyle bilinmez bir el gelip vuracak başlarını tırpanıyla. Yığılı kalacak değirmencinin önünde ve un ufak edilecek az sonra. Doyacak elbet kuru somun haliyle insanlar. Şükran duyacaklar mı tohuma, güne, güneşe ve bağrı çatlayan toprağa? Boy veren tohumlar gibi kimi bilecek kıymetlerini, kimsenin aklından bile geçmeyecek.
Ölmek mesele değil a canım. Bir zaman vakit doluverir terk ediverirsin beden denen giysini. Sonrasını düşünmeyi aklına bile getirmezsin, canın çıkarken boğazını yırta yırta.
Asıl mesele “doymak meselesi” şu alemde. İster bir lokma ister mükellef sofra. Yiyip yiyebileceğin ne varsa ortada. Derlerdi ki büyükler, sofraya oturduğunuzda yemeğin siz tarafına banın ekmeğinizi ve çorbayı sizin tarafınızdan kaşıklayın. İlle de en kenardan ille de kaşığın ucuyla. Daldırmadan, dalmadan çala kaşık. Edeple. Yapamasan da dinleyeceksin büyüğünü. Yapabileceğin bir zaman gelecektir nasılsa. Sofrada doyarken sen, aslında hayatta nasıl doyacağını öğreten babandır bunları sana anlatan. Öyle görmüştür babasından, emanetini bildiği, gördüğü gibi aktarır kendi evladına. Başkasının rızkına göz dikme demenin en latif halidir bu. "Kendi payına düşene razı ol" öğüdünde bulunmanın en güzel halidir.
Bir sofrada başlar anlayacağın hak/hukuk davan ve adam olacak olan için bu dersler muhakkak çocuklukta başlar. Elinde büyürsün dostluğun ve eşitliğin. Üleşmek kitaplardan silinmemiştir o zaman. İmeceleşmek normaldir. Çıplak ellerini kullanmayı öğretirler sana. Kirlendikçe yunup temizlenmeyi. Dostun dosta hürmetini öğretirler. Zarar vermeden sevebilmeyi ve zarar verebilecek duruma geldiğinde kaçıp kaybolmayı. Yok olmayı hatta.
Ellerinle büyür, ellerinde büyütürsün sende sana sunulmuş her şeyi. Ellerinde büyür düşlediğin ütopya. Kimi yorar, kimi ağlatır, kimi bezdirir seni belki ama büyür sonunda. Hakça yaşamayı öğreteceği yeni dünyalar doğuracaktır nasılsa.