11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2451
Okunma

Deniz’imizin şehitliği
Bu yazıya başka türlü başlayacaktım ama girişi değiştirdim. Şehitlerle ile ilgili yazı yazmak istedim. Yine gencecik bedenler toprağa düştü aç toprak al kanlarını emdi ve taze etlerini içine aldı. Ben de bir yazı yazayım dedim belki biliyorsunuzdur, belki de bilmiyorsunuzdur. Benimde kuzenim şehit oldu onu yazmak istedim. Önce internetten şehit olması ile ilgili bilgilerimi teyit edeyim dedim. İnternete girdim. 12 Temmuz 1995 Van Gürpınar karakol baskını diye google yazdım ama çıkmadı. Nasıl olur ben tarihten çok eminim oğlumun doğumuna yaklaşık 15 veya 20 gün vardı gün vardı ve oğlum 31 Temmuz doğumlu. Hatta ben doğumuma çok az kaldı ve tehlikeli diye cenazesine Erdek’e gidememiştim. Daha sonraları Erdek’e gittiğim de genelde denk gelir, şehidimizin sene mevlidine katılırım. O tarihte yani 12 ile 15 Temmuzda arası okutulur. Hatta bu yılda gittim ve tarih aynıydı.
Bir şeyler saklanıyor bir şeyler değil çok şeyler saklanıyor. 12 Temmuz 1995 Van Gürpınar ilçesindeki karakol saldırısında 7 gencecik beden şehadet şerbetinden içmiş, kanı kemikleri uzuvları toprağa parçalanarak düşmüştü. Yedi ocak sönmüş yedi anne baba psikolojik tedavi görmüş, yedi eş, nişanlı, sevgili kan ağlamıştı. Belki de birkaç çocuk, bebek babasız büyümüştü. Bunlar internette yazmıyor karakol baskını bile yazmıyor acaba google amca ölen asker sayısını mı az buldu. Yoksa ölenlerin asker olması artık ona sıkıcımı geldi. Bulamadığım habere karşılık 24 Temmuz 1995 tarihinde Gürpınar da pkk saldırısını buldum onu yazmış google amca. 12 kişi ölmüş 2 korucu diğeri halktan demek ki bizim askerciklerimizin kanı oranın halkı kadar değerli bulunmamış. Zaten Mehmetçiklerimiz değerli olsaydı boşu boşuna ölmezdi devlet 20 yaşındaki gençleri ölüme yollamazdı.
Yıl 1995
Telefon acı acı ötüyordu, bense karnım burnumda sanki basket topu yutmuş gibi oturduğum koltuktan zor kalktım. Tıpkı bir penguen gibi yürüyordum. Telefonu açtım, babamın telaşlı ve üzgün sesi geliyordu. ‘’Eray, Deniz gitti’’ dedi. Bense,’’Baba ne diyorsun koca deniz nereye gider şaka mı yapıyorsun’’. ‘’Kızım o deniz değil, Bizim Gürdeniz, Asiye halanın oğlu düştü’’. O kadar heyecanlıydı ki biryandan da ağlıyordu. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama anlatamıyordu. Bense şaşkın, bizim Deniz nasıl düştü o asker diye aklımdan geçirirken babam,’’Şehit oldu’’ dedi. Ben dondum kaldım telefon elimden düştü. Yanımda ki sandalyeye tutundum babam bir şeyler söylüyordu düşen ahizeden sesler geliyordu. Recep telefonu aldı, babamla konuştu.
Nasıl olur üç gün sonra teskeresini alıp gelecekti. Karakoldaki son gecesiydi. Ertesi gün Van merkeze inip teskeresini alacaktı ve gelecekti. Allahın belası pkk bir gece daha bekleyememiş miydi? Uyurken, o gencecik ana kuzuluları uyurken roketlerle saldırmışlardı. Acaba o askercikler rüya görüyorlar mıydı? Acaba rüyalarında ne görüyorlardı. Belki de çocuğu olanlar evladını, karısını yavuklusunu nişanlısını kim bilir acaba ne rüyalar görüyorlardı. Bizim Deniz’imiz ne görüyordu acaba? Çok sevdiği denizimi, adı bile Gürdeniz di, gürleyen deniz. Acaba canını teslim ederken gürlemeyi bırak sesi çıktı mı? Acaba kendi gibi şehit düşen Mehmetçikler de öldüklerini anladılar mı?
Deniz teskere günü baba ocağına geldi ama Türk bayrağına sarılı tabut içerisinde geldi. Köydeki evinin önü mahşer kalabalığı, köyün yolu bayraklarla donatılmış. Herkesin ağzında aynı slogan ‘’ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ’’ nah ölmez 22 yaşındaki Deniz öldü. Toprağın altına o girecek slogan atanlar değil. Evin kapısının önünde ambulans ve doktorlar. Halam, eniştem ve Deniz ablasına birer sakinleştirici iğne vurulmuş, aptal gibi etrafı izliyorlar. Sanki televizyonda film izliyorlar ağlayamıyorlar bile iğneden duyguları ve acıları uykuda. Ya uyanınca o acılar, ne olacak, o zaman nasıl dayanılacak. Kameralar, televizyoncular gelmiş mikrofonu uzatıyorlar babasına. ‘’Amca ne düşünüyorsun, söyleyecek bir şeyin var mı?’’. Eniştem kim ne derse onu tekrarlıyor papağan gibi kendinde değil. Yanındakiler kopya veriyor eniştemde,’’ ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ, OĞLUM BU VATANA HELAL OLSUN’’ diyor.
Denizimizi toprağa veriyorlar ceset torbasıyla birlikte yıkanmadan ve kimselere göstermeden. Son kez evladını görmek isteyen annesine, ‘’Teyzeciğim gönderdiğin gibi hatırla’’,diyor. Oysa o komutan başka birine nasıl gösterelim kafası parçalanmış diyor. Defnedildikten sonra halamla enişteme peşkir büyüklüğünde bir Türk bayrağı ile teneke bir madalya veriyorlar. Halamda daha sonra madalyayı oğlunun sünnetinde taktığı maşallahın ve altının yanına kutuya konuyor. Denizimiz maşallah şehit oldu. Ne güzel anne babası şehit anası babası oldu, varsın evlatları toprağın altında yatsın.
Çok üzgünüm burada keseceğim ağlamaktan yazamıyorum ama devamı gelecek yazacağım ve birileri okusun ki öyle sokaklarda kınamayla lanetlemeyle sloganlar atmayla olmuyor bu işler.