Kirli Bir Yalnızlıktan Geldim
dilsiz
viran kentlerden geldim susun karıştı gecenin hüzzam tenine yamalı düşler peydahladım sensizliğinde kırıldı inancım nefesin eksilince nefesimden yorgun düştüm zılgıt seslerinde I dabbetülarz’dan hicazdan yemenden duyuldu sesin eprimiş masallardan anka küllerinden doğdun gecelerime senin bir adın uçurumdu bir adın beyrut’un kızıl gülü gözlerinde güneş doğar bakışında buğday kokusu harmanlanırdı efil efil sallanırdı eteklerinde göçmen kuşlar ah bu sert yokuşlar nefessiz nedensiz bırakır insanı sevda yolunda II kirli bir zamandan geldim veremli şarkılar eşliğinde gezindim yedi düvel solgun bir gökyüzünden bahsediyorlardı geldiğim yerlerde üşüyen bir bahar vardı birde kıpkızıl ağaçlar hepsi içerime kaçtı geldiğim yerde küçüktüm şimdi büyük acılarım var kangren bir yalnızlıktan yazdım ahvalimi tanrının alfabesinden harfler çalarak yorgun gözlerimden düştü gece kırılarak göğe üç dil zılgıt boşalttım yüreğimden kanlı bakışlar arasında yorgundum dünya yılkılığında III kirli bir yalnızlıktan geldim damıtarak gecenin kasıklarına zehrimi kuruyan bağlarımı yakarak hüzzam makamında sana geldim boşuna değil biliyorum kendini vaha sanışın benim bir düşe aldanışım bütün rüyalarda sana varışım boşuna değil vahy edilmiş bir topraksın sen ben ise çölünü arayan derviş kirli bir zamandan geldim sesine su olmak için hadi dokun yüzümdeki yüzüne keşfet kendini bende IV yeşil karanlık bir gecede vardım topraklarına yüz sürdüm kıblegahına aşkının tuz akıttım terimin okyanusundan ah! senin bu intihar hallerin benim biçare çaresizliğim mülteci maviliklerde göm gamzelerine beni bir ömür teninde eksileyim bak yüzüme ve söyle hangi vakit tutacak ellerin ellerimden kuşlarının arasından vurulur bir kadın saçlarının kokusuyla harmanlanır toprak puşt bir ağrı saplanır göğüs kafesine hangi vakit tutacak ellerin ellerimden söyle Barış Çiçek |