- 638 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
RUHUN FİİLİ; DUA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsanoğlu ilk doğduğu andan itibaren geçmişin,şimdinin ve geleceğin tüm imkanlarını “içinde barındırır”... barındırır diyorum çünkü insan içinde yaşadığı zamanda,mekanda ve şartlarda imkanlarını az veya çok yaşayabilir.
Tüm asırlarda ve gelecekte gerçekleşecek olan şey “insan olmanın imkanı”dır...ve fakat sadece insan olmanın imkanından bahsedemeyiz...İnsan; Allah ve alemle birlikte var...Yani tarih; Allah,insan ve alemle birlikte var,Varlığımız asli yönüyle hayat içindeki bir takım yönelimlere ve etkilere açık olmasına rağmen asli yapısını yok etmez. İnsanın Asli olmayan yönü ise birtakım geçici fiillerin ortaya çıkmasına neden olur...
İnsan,kendi özünün tarihini yazmaktan ve yaşamaktan niçin bıkmıyor...Sevginin korkunun,acının yani yarınını...Bir yanıyla aynı olanı yaşarken diğer yandan da farklı olanı yaşıyor insanoğlu. Asliyetimiz aynı ve fakat asliyetimizin yansıma şekilleri farklı farklıdır.
Varoluşumuzun nefesi Alemin içinde soluk soluğa ...İnsan, aleme lime lime bölünmüş...parça parça kendimizle karşılaşıyoruz şu kocaman tarihte,hislerimiz sonsuzluğun denizinde kulaç atarken kulaç sesleri düşüncelere dökülüyor,düşüncelerden kelimelere kelimelerden tarihe dökülüyor...insan da kalan ise ruha ait olan fiillerdir...
İnsanın tüm yaşadıkları, VARLIĞIN YOKLUĞUNA gömülürken kumları tek tek denize atmak gibi...Yaşanılan tarihin ötesine el uzatıp nelere dokunmak istiyorsak yoğunluğumuz ve yok oluşumuzda o kadardır...Öncelerin-geçmişin-şekilli hissedişlerinden ve varoluşlarından bizde kalanı görüp yırtmak ve paramparça etmek asıl olana yakın yürümenin adıdır...
İnsanların “yaşandığı” bir hayatı,bir tarihi kelimelerin altındaki ruhla kırıp,yok etmek yaşadığımız hayatlara uzanmanın başat yolu...İNSAN,İnsan olmanın asliyetini tüm varoluşun işaretlerinde,ademden bu yana yaşıyor...
Geçmiş ve şimdi içimizde sessiz ve acemice yüzüyor...karışık sesler var içimizde renkli,coşkulu,sakin ve derin...nereye yürüyoruz ve yürüyüşümüzde hayatın,geçmişin ve insanların izi ne kadar...
Aklımızın sınırlarıyla geçmişe,şimdiye ve geleceğe yani bütün zamanların imkanlarına bakıp yaptığımız tüm yorumlar boğulunca ve yok olunca insan tarihten duaya koşar. Yani asla ve ilk olana...
Dua yerine insanlar insanlara “hayat aktarımı” yapıyor ve aynı olmak istiyorlar...birilerinin hayatı bir sonrakilere sorgusuz sualsiz miras kalıyor...ve insanlar böylece içinden çıkamayacakları bir örgünün içine giriyorlar...
Tarih ve dua arasındaki seçimi yapıp yola koyulmanın zamanı değil mi?Tarih diyorsak şekiller içinde kendimizi kaybederiz...Dua diyorsak “O”nda kendimizi kaybederiz...
Tarih;şekiller,kelimeler,gelenekler ve görüntülerde saplanıp kalmak...Dua;anlama,öze ve hakiki olana yaklaşmak. Tarih;bu dünyanın içinde varoluşumuzu donuklaştırmak iken Dua;öte dünyanın nefesiyle can bulmak...Tarih;beden Dua;ruh...
YORUMLAR
Hassas ve derin bir konuyu kaleme almışsınız. Her ne kadar dua ve tarihin neden karşılaştırıldığını anlamamış olsam da, sanırım güzel şeyler anlatmak istediniz. Anlatım konuya göre çok yüzeysel kalmış olabilir. Belki de okuyucuyu sıkmak istemediniz, bilemiyorum. Ama bu konu çok daha dolgun ve destekli şekillerde anlatılabilirdi. Düşünceler akılcı örneklerle destelenirse inandırıcı olurlar.
Bu yazıdaki tarihten kastınız, insanı dünyaya bağlayan kökleri, sorumlulukları, övünçleri, gelenekleri mi? Duadan kastınız inanç mı? Bu iki konu neden karşılaştırılmış, anlamak isterdim. Bunu öğrenmek istememin sebebi tamamen çalışmanızı anlamak istemekle alakalı.
Saygılar.
Elma ile armudu toplarsan kaç eder diye sorulan birinin 2 eder gibi verdiği bir cevapla yazılmış,
bir yazı ,TARİH ve diğer bilim dallarını ilk parçalardan izlerden giderek gerçekleri bulmaktır,sen zaten bütün soruların gerçeeğini bulmuşsun SONRA BULDUĞUN CEVABA GÖRE sonuç çıkarıp deliller getirmişsin,Tarih bilimi insanların bıraktığı mabedlerden,belgelerden ,yazılı yazsız binlerce bulgudan yola çıkar hep acaba der yoluna devam eder
teolojiyle bilimi birbirine karıştırmış bulunmaktasın,bilimle teoloji arasındaki ana
ayrılıığı es geçmişsin ilahiyatçılar tanrı fikrini baştan kabul eder bunun doğruluğunun sınanmasını bile denemezler yani doğmatiktir ve bunu ispatlamaya çalışır,diğer içinde tarihinde olduğu bilim dalları kuşkuyla inceler tez atar,antitezler üretir ve sınar kesin sonuçlara ulaşmışsa artık o yasa haline gelir,eğer yanlışsa düzeltmek üzere tezi rafa kaldırır işte
aradaki ayrım budur,kendince tarihi yorumlamış ilahiyatla karıştırmış mide bozucu bir bulamaç haline getirmişsin,yoksa inanan ALLLAHADA,YEHOVAYADA, ne ye isterse inansın duada etsin
hiç bir şekilde karşı çıkacak değilim,bende inanırım mesele bulamaç meselesidir,Tarih insan topluluklarını ,birbirleriyle ayrıı ayrı yada çeşitli kavimsel karşılaşmalarıyla yani devlet olarak kültür ,din ,gelenek görenek, etkileşiminin( savaşlar,barış anlaşmaları,ticaret ,politika bilim ,sanat, vs)
yer zaman gösterek objektif olarak yani tarafsız olarak üzerini çiziyorum tarfsız olarak inceleyen bilim dalıdır,fizikten kimyaya antropolojiden ,arkoloji heraldike,meskkukata,sosyoloji biyoloji gibi bilim dallarından yararlanan bir bilim dalıdır,buna duağan demek tarih denen bir bilim dalından ne kadar uzak olduğunu gösteren bir kanıttır,tarihini bilmeyen köklerini bilemez köklerini bilmeyen
geçmişteki hataları tekrarlamaya devam edecektir ,köklerinin dinin köklerini bilmeyen insanlar
dinlerinide unutacaktır,dua ise istektir bir zarar yoktur ama sizin gibi tarihi inkara götürecekse,
İslam ALEMİNİN neden geri kaldığı sizin ve zihniyetinizle açıktır,
Tarih;şekiller,kelimeler,gelenekler ve görüntülerde saplanıp kalmak...Dua;anlama,öze ve hakiki olana yaklaşmak. Tarih;bu dünyanın içinde varoluşumuzu donuklaştırmak iken Dua;öte dünyanın nefesiyle can bulmak...Tarih;beden Dua;ruh..
geçmişten ders almamak ,tarih inkarcılarının yaratığı bir durumdur ,Osmanlının yıkılış tarihini
bilenler varsa hemen yaşadığımız dönemi , ıslahat hareketlerinin yapıldığı, ecnebi kökenlere devamlı hakların verildiği çöküşü göreceklerdir tarih okumayıp hor görenler ise çöküşü alkışlarla daha fazla hürriyet diye alkışlayacaklardır,
Allah razi olsun bu güzel yazi icin,
Ruh, Allah´in insandaki emanetidir ve ölmeden önce Seyri Süluk ile Rabbine iade edilmesi farzdir.
Bu bir dilek ile baslar, kalbi bir dilek: Allah´a ulasmayi dilemek.
Hadis-i şerif; “İbadet, dua eden müminin ruhunun yükselerek Allah’a ulaşmasıdır ” (Tirmizi, Davut,112)