27 Mart
Yeryüzündeki bütün mesleklerin ayrı ayrı zorlukları vardır.Kimi maaşından şikayet eder kimi işinden.Bütün mesleklerin ortak bir noktası vardır o da insanların gereksinimlerine cevap verebilmektir.Başka bir meslek bizi kötülerden ve kötülüklerden korur,diğer meslek ise bizi iyileştirir,başka bir meslek barındığımız evleri üretir.Böyle saymaya devam ederiz sonu gelmez mesleklerin.Vasıflı-vasıfsız ayırt edilmez, edilemez aslında, her mesleğin insanlık için önemi büyüktür.Peki insanlar ne için meslek seçer,en önemlisi seçtiği mesleği neden seçer?İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmesi ve toplumsal yaşantısındaki statüsünü oluşturabilmesi için çalışması gerekir.Devamında ise meslek seçimi vardır ki bu çok zor bir durumdur.Bir birey genç yaşlarda hayatında oluşan imkanlara göre meslek seçimi yapabilir.Örneğin; hukuk fakültesini okumayı aklına koyan bir genç hayatında oluşan imkanları sayesinde okula girip,mezun olabiliyor.Başka bir örnek verirsek hiç okula gidemeyen insanları düşünelim.Ya da tahsilini yarıda bırakanlar ve bırakmak zorunda kalanlar...Diyorum ya hayatımızda oluşan imkanlar sayesinde bir şeylere sahip olabiliyoruz.Sadece istemek yetmeyebiliyor bazen.Gelelim bazı insanların gözünde meslekten sayılmayan,millet olarak önemini kavrayamadığımız,her adını duyuşumuzda başka bir şeylerle karıştırdığımız mesleğe.Tiyatro!Tiyatro sanatın en önemli unsurudur.Çok eski tarihlerden beri tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatan bir sanattır.Canlı canlı,birebir,karşılıklı,her şey insanın gözünün önünde gelişir.Çoğu insan bu sanat dalının önemini kavrayamaz.Tiyatrocu olmak isteyen bir genç bunu dillendirdiğinde yakınları ’Artist mi-aktör mü olacaksın başımıza?’ Diyerek bir kavram kargaşasına girer önce.’Tiyatrocu olmak istiyorum,ne aktörü-artisti? Tiyatrocu!’ Diye diye dilinde tüy biter artık,kimseye anlatamaz kendini kimsede anlamak istemez aslında.’Delirdin mi ne tiyatrosu aç kalırsın,git doğru düzgün meslek seç kendine!’ gibi cümleleri çok duyar tiyatrocu olmak isteyen çocuk.En ağır hakaretlerden biri budur tiyatro için söylenen.Ama ne yazıktır ki ülkemizde tiyatronun yanlış algılanmasından dolayı bu cümle doğrulanmıştır.İnsanlar bir oyunu canlı olarak karşısında izlemek yerine başka bir etkinlik yaparak eğlenir.Oysa her tiyatrodan kaçışımız da aslında yüzümüzü aynadan kaçırmış oluyoruz.O aynaya bakmak istemiyoruz.Böylesine eğlenceli,öğretici bir sanat türünü sıkıcı bulabilenleri de anlamaya çalışıyorum fakat anlayamıyorum sadece onlara da saygı duymakla yetiniyorum.Seyircinin hali böyleyken birde oyuncusunu düşünmek gerek.Tiyatro oyuncusu hiç bir zaman yılmaz çünkü büyük,başka bir aşkla,şevkle yapar işini.Zaten bu işin aşkı olmasa insan daha yolun başında pes eder.Bugün pes etmeyenlerin günü işte, tiyatronun günü.İnsanın aynası olan tiyatronun günü.Bu aşka gönül veren,değer veren,önem veren en önemlisi emek veren bütün tiyatrocuların ve oyuna,oyuncusuna yani tiyatroya değer veren seyircilerin günü,27 mart Dünya tiyatro gününü kutluyorum.Son yıllarda tiyatro seyircisi tiyatroya daha çok sahip çıkıyor.Bu sevindirici bir gelişme insanların daha çok önem vermelerini diliyorum.Maalesef salgın hastalık yüzünden bu yıl tiyatrocular seyircisinden, seyirci tiyatrosundan uzakta bir 27 mart geçirecek. Oyunlar dursa da internet yoluyla bazı tiyatrolar oyunlarını insanlara bugün yayın yapacak. Konserler, tiyatrolar birebir olmasa da internet yoluyla seyirciye, dinleyiciye ulaşacak. Tabi biletini alarak heyecanla tiyatro sahnesine gidip, oyunu canlı şekilde yakından izlemenin verdiği tadı vermese de sanatın durmaması, unutulmaması güzel bir düşünce. En kısa sürede ülke olarak, dünya olarak tehlikeli hastalığı yenmeyi normal hayatımıza geri dönmeyi, eskisi gibi rahatça istediğimiz yere gidebilmeyi, çalışabilmeyi ve tiyatro oyunlarına kavuşabilmeyi diliyorum. Herkese bu güzel ve anlamlı günde sevgiler,saygılar yolluyorum, herkese sağlık diliyorum.Yüreğinizdeki tiyatro sevgisinin bitmemesi dileğiyle. Bu güne özel değerli tiyatrocuların,yazarların tiyatro ile ilgili sözlerini ve benim çok gülerek hatırladığım usta tiyatrocu İsmail Dümbüllü’nün anısını sizinle paylaşmak istiyorum.
’’İsmail Dümbüllü’nün, Çengelköy’de bir açık hava sinemasında düzenlenen oyununu beğenmeyen seyirci sahneye salatalık fırlatır.O sırada oyununu sergilemekte olan Geleneksel Türk Tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Dümbüllü yere eğilip hıyarı alır ve “Biri kartvizitini düşürdü, oyundan sonra gelip kulisten alsın”der.
Seyirciler arasında kopan alkış ve saygısız adamın yuhalanma seslerinden sonra kulise gelen İsmail Dümbüllü öğrencisine “Seyirci gaddardır. Hani beni alkışladılar ya, eğer cevabını vermeseydim adamı alkışlayıp beni yuhalarlardı” demiş.’’
’’Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’’ Mustafa Kemal Atatürk
’’Tiyatro elbet insanlığın ortak malı. Tiyatro tarihi her ulusa ortak ve zengin bir birikim sağlıyor. Ama her ulus da ona yüzyıllar boyu kendi özelliğinden katkılarda bulunmuş, bulunuyor. Tiyatro alanındaki yeni görünen yolların çoğu işte hep bu eski ve yeni yöresel katkılardan doğuyor.’’ Haldun Taner
’’Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.’’ William Shakespeare
’’Tiyatroyu tüm sanat biçimleri arasında en yücesi olarak kabul ederim çünkü o insanoğlunun, neyin insani olduğu duygusunu bir başka kişi ile en dolaysız olarak paylaşabileceği yoldur.’’ Oscar Wilde
’’Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak. İşte o zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları bırakacağım.’’ Nejat Uygur
’’Çocuktum, yaşamımı tiyatroya adadım: Hem sevdiğim bir işte, bir sanat kolunda çalışmak için, hem de bu sanat dalının toplumun yüreğinde çiçekler açtıracağına inandığım için... Bu inanç o kadar derine kök saldı ki, yarın kıyamet kopacağını bilsem bugün ’bir tiyatro daha açarım’ diyecek ölçüde bir saplantı gibi. Saplantı sözcüğü abartılmış sayılmasın; tam anlamıyla yerinde. Çünkü, yeryüzünde tiyatronun bin bir derde deva olduğuna inandım bir kez. Bütün kötülüklerin, insanın insandan kopmasından, uzaklaşmasından; birbirlerinin sıcaklığını, sevgisini duyamadıklarından doğduğuna inanç getirdim bir kez. Artık beni bu inançtan bu kanıdan kurtaramazdı kimse. Onun için, bu yolu doğru yol belledim. İyiliğe, güzele, gerçeğe çıkaran yol.’’ Muhsin Ertuğrul
ÖZLEM ERYILMAZ