- 727 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Mal
Mal
"Şu bir gerçek ki, her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır." Hadis olarak biliyorum.
Sosyal medyada paylaşılan ayet ve hadisler dikkatimi çeker! Ayetler, zaten bellidir; değişmez! Hadisler ise o kadar çoğalmış ki zaman içinde; mevcut hadisler, kontrolsüz artmış. Bunun sonucu olarak bazı hadislere “Sahih” bazılarında da “Uydurma” demişler. Hangisi sahih, hangisi uydurma onu da ayıkmak imkansız, bu yüzden herkes işine geleni “Sahih”, işine gelmeyeni de “Uydurma” olarak kabul eder! Kendi tarikat veya cemaatine uygun olanları alır, diğerlerini atar!
Mal için anasını babasını bile kesebilecek bir güruh yetişeceğinin ihbarı mı acaba, bu hadis?
Bazı kurnazlar da malı oynar? "Mal" rolü her zaman sorunsuz mudur? Böylece insan olmanın yükünden sıyrılırlar! Mallara sorgu olmadığını düşünür ve insan olmanın sorumluluğundan kendini öyle kurtarmaya çalışırlar. Yanaşma ve maraba rolleri de var o da ayrı bir konu!
Bizim köyde büyükbaş hayvanlara mal denir, küçükbaşlara davar!
“Yılankırkan” yazımda değinmiştim; mal hırsı, insanı insanlıktan çıkarır ve mallaştırır! Yani kendi kişiliğini de mal gibi görmeye başlar hırslı kişi! Bunun yansıması da diğer insanları mal olarak görme eğilimidir! Eski köy ağalarının köydeki malları arazileri ve insanları aynı değerde görüp satmaya kalkışması mizah filmlerine konu olmuş bir gerçektir!
İnsan olan mal olmak ya da maldan sayılmak istemez! İnsanlara mal muamelesi yapmak insanları aşağılamaktan daha öte kişinin kendi mal teslimiyetinin de göstergesidir! Gözü mal ile kör olmuş olanlardan insan gibi davranmasını da beklememek gerek!
“Mal canın yongasıdır!” derler, mal canın aslı değildir! Yongayı asıla tercih etmek de mallıktır! Mal mülk hırsının yanlış olduğu söylemlerini her fırsatta dile getirip mal hırsına yenik düşenlerin durumunu anlatmaya çalıştım. Hatta öylesine mal hırsı var ki insanların canına gelen zararı dahi görmezden gelirler!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Yılankırkan
Hırs, öyle bir illet ki sahibini zillete sürükler!
Mal,mülk toplama hırsı meşhurdur!
Nasrettin Hoca, gölde boğulmak üzere olan birine yardım etmek ister!
Köylüye; “Ver elini” der!
Köylü, boğulmak üzere ama bir türlü elini vermez!
Köylüyü iyi tanıyan biri; “Hocam o boğulsa bile sana elini vermez! Bu, sadece almaya alışkın; vermek onun yapısında yok!”
Hoca bu sefer; “Al elimi!” der!
Köylü, hocanın eline yapışır ve boğulmaktan kurtulur!
Toplumda öyle insanlar var ki bu köylü gibi sadece ve sadece almayı bilirler, vermek onların yaşamından kalkmıştır!
Koyun kırkan, (malum koyunda yün olur) onu da koyunkırkan kırkar! Yılan kırkmaya kalkışmak kırkıcılığın son noktası, dibi! Yukarıdaki fıkrada boğulmayı göze alıp elini vermeyen adam gibi hırsla mal toplayanlar sonunda yılanı da kırkmaya kalkışır ve belasını bulurlar! Yani ölüyü, diriyi kırkar, sonunda gözünü yılana diker; yılan bu, ne yapacağı beli olmaz! O kırkmadan, yılan sokuverir! Hırs ile mal toplayanların geldikleri son noktayı anlatmak için “Yılankırkan” tabiri uygun düşer!
Yılankırkan tipli olanlar sevilmez!
Hırs, maksadın zıddına sebep olur!
Esnaflar arsında bu tipler müşteri kaçırır! Hırslı olduklarından müşteri tedirgin olur ve onun dükkanına gitmek istemez!
Toplum içersinde de bu kişilerden uzak durmayı seçer diğer insanlar; ikili ilişkilerde hep kazançlı çıkmak peşindedirler! Tokatçı gibi. Doğal olarak kimse tokatçıya parasını malını kaptırmak istemez! Aldığını geri vermez öyleleri, zaten kendisi hiç vermez; vermek, lügatinde yok!
Yılankırkan tiplilerin, sonuçta yılan tarafından sokulması kaçınılmaz!
Bunu da bir köy hikayesi olarak yazdım işte, ders çıkaralım diye!
Selametle,
Ahmet Bektaş
"Şu bir gerçek ki, her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi de maldır." Hadis olarak biliyorum.