- 706 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Son Yolculuk
Eski dostları koparan sözcükler, ölüm ile birleşir..
Ölüm diyerek geçmemek gerek,ateş düştüğü yerdedir. Sadri Alışık’ın bir filminde güzel bir sahnesi vardır. Senaryoyu yazan abimiz güzel düşünmüş kimin ne demesi gerektiğini..
-"Suçlu olduğumu biliyorum ama beni büsbütün pişman etme.."
Aynen böyledir. Kimi zaman dostluğu, dostunun babasının tabutunu taşırken anlarız..Dünyayı ve egoları severiz anlayacağın sayın abim..
Sayın abim dedik madem devam edelim Sadri Alışık abimizden..
Ekran siyah beyaz..
İnce bıyıklı bir adam..
Saçları sarı bir kadın..
Sarı dediğime aldırma siyah beyaz ekranda öyle olduğunu hissediyoruz. Ablamız zenginlere özenir.. Sahneye göre kadrajın sağında kalan ince bıyıklı abimiz söze girer..
"Zenginler;sirk maymununa bile kraliçeden daha çok önem verirler." diye sözünü tamamlar..Hepsi saniyede yirmibeş fotoğraf karesi geçiren makaradan çıkar..
Sinema işte..
Dostumun babasının tabutunu taşırken , yaşadıklarımız gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti..
Sinema bu işte..
Hele ki makaraları yerleştirecek makinist kendiniz iseniz, bir de kendi içinde ayrı bir sinema..Film çevirmek buna denir..Tabi bu kısmı bence..
Üstelik kendi içinden konuşursun böyle durumlarda.. Sesin plak gibi çıkar. Üstelik kendini duymadığın için, sesini "Semiha Yankı-Bir kara sevda vurdu başıma" gibi hissedersin..
Kader dediğin üç maymunu oynamaya başlar. Başrol gereği olmalı.. Görmedim, duymadım, bilmiyorum vs..
Film şeritleri görmedim..Plak sesleri duymadım..Film ne onu da bilmiyorum..
Gerçek olan şu ki; tabut bizim dostluğumuzu gün yüzüne çıkardı..Duyduğum iki kürek sesinde mezarın başında iyi bilirdik seslendirmesiyle çekilen " son yolculuk " filmiydi..
Ee herkes aynı filmi çekiyorsa,toprak altında kalana ne oldu? Söylesene ince bıyıklı abim..
SENCER GÜLTUNA// 27.12.2011
YORUMLAR
Ne mi oldu?
Geçenlerde sahile iniyordum.
Babama göre eski adı "çöplüce" imiş. Eskiden kimsenin yüzüne bile bakmadığı bir yer der durur. Hatta bir eliyle de başına vurur durur.
- Ah der kafa işte, ne bileyim ben oraların kaldı ki adının bile değişeceğini.
Adı bile değişmiş sahiden o sahillerin. Çok güzel bir evin önünden geçerken, ilk dikkâtimi çeken manolyalar, sonra da kapıda kocaman harflerle yazan o ince bıyıklı adamın ismi oldu.
Kapalıydı bütün kapılar...
Sahi mi dedim yoksa bir hayranı mı?
Sanki içimden geçeni okumuş olacaktı arkamdan gelen yaşlı adam.
O öldü kızım dedi.
Kimse gelmiyor artık.
Manolyalarını da yağmur suluyor.
sencergultuna
..yağmur suluyor..
An itibariyle yazıdan vazgeçtim ve yoruma kapıldım...
Çok teşekkür ederim.
Güzeldi.
Saygılarımla.
Ölüm, hayata kırgın yanımızı onaracak davettir aslında!
Bütün gürültülerin bir sus işareti ile asıl huzuru sağacak sonsuzluğa akışının adıdır da ölüm...
Toprak altında kalanın gölgesine iç seslerin sorgusu sindiği an kıyametin duvağını açacak cevaplar gelmeye başlamıştır...
Her zaman yaşamın içinden tam da göbeğinden gelen sesini seviyorum değerli yazar...
Tebrikler...
sencergultuna
Mihriban, Mihrimah, Nazım , Necip, Abdürrahim, Muhammed, Marks...
Birileri sevdiklerini kavuşuyor. Onlar gidince bizde gidene kavuşmak için gidiyoruz.
Bir kıvılcım yetiyor.
Teşekkürler.
Saygılar.