9.5.2019 03:01:44
Dizginlerini tuttuğum coğrafyayı
sayıklarken bu enkazda
Magması bildiğim kalbime bir çığlık ördüm
Elenen toprağın tozu örterken sesimi
bir Yunus kadar korkaktı ölüm
Çırpınırken koynumda gizlediğim bu satır araları
Dünyayı avuçladığım yerden küflendim
Kalbime bulaştırdığım onca mürekkebin
buruşmuş hatrına sayarken adımlarımı
Sarsılan dudaklarımın ağır geldiği kefeyi
bir göğüs boşluğu doldurur
Islak kalan gecenin utancıyla
kendimden koparıp kendime uzattığım
o güllere de yüzümü döndüm
Eksik bıraktığım çadırlarda unutunca hatrımı
kızaran kalbimin yedi yerinden
iki defa yutkunması saydım bu mevsim
Döküldükçe kerpiç evlerin avlularına kış
Omuzlarda taşınan tenlerin üşüyen yaralarını
biriktirip iki mendil arasına sana saklıyorum
Uzaklaşan harflerin söküldüğü alfabede
yalnızlığın yalnızca yanlış bilindiği o vakitler
İkindi uykularının yamalı yanları
ve bölünmüş onca sesin mahçupluğu
onca yüzün mahmurluğu
Kuyulara inen sokakların başlarında
beklediğim seni
sıkıştırıp bir kitap arasına
hüzün bildiğim o cümlelerde bıraktım
artık
..
Yiğithan Güney / Enkaz
Ekim-15