31.3.2018 16:17:22
bu akşam çehrende bir tenhalık
Besbelli
denk gelmişsin Karanlığın ellerine
Yamaçlarında ürkek martılardan çığlık
karanlık sular çığlıklarda yanan gece gece
Yüreğinde çalkalanan usturaların biçkinliğinde
Salyası yapışkan eski bir tanıdık
Ellerinden sıvıştığın şehre bu gece
Kök salmış bahtında mağrurluğun üveye kesik
mavi gözlerinin buğusunda ürkek
iki damla yaşta boğulan nasırlaşmış ihtiyar çehresi
korkaklıktan değil bu halin bilirim
bilirim bu yalnızlığın sessiz belası
sen kucağına doğduğun şehre üvey yaşadıkça
intihar yüksekliği martı çığlıkların yankısı
yalnızlık esiyor başında
bilendikçe daha da bir hal alıyor yalın
sırtını dönüp çekip gitsen karanlığın öteki yüzüne
bu defa dolar saçlarından bahtın
koparsın yüreğine sürgün hazin sonlarda
çalkalanırsın kıyıya tutunmak istersin
çıkacak bir kıyı bulamazsın bu defa
bilirim
şehrin kucağına gebesi ey müptelasına kapıldığım sen
böyle bırakıp gidemezsin
karanlık sulara gömülse de bahtın
soğuk bedeninde şaha kalkar
İstanbul ‘u tavaf aşkın
şafağa küsüp yumduğun gözlerinde bela
gözlerinde yanar kanlı martılar
serenatlarının tavaf makamında nasırlaşmış köklerin bela İstanbul’a
biliyorum böyle bırakıp gidemezsin
başka boyut bu halin
ağzı salyalı eski tanıdık bu sana
mürekkebi yalnızlık serenatlarından damlayan
ben eline doğan üvey o yalnızlığın
ey gözlerine ihtiyarlığın kökleri salmış mabed
çehrende safran sarısı korkuların
ondandır arkamı sana dönmeyişim
yalnızlığın diğer kuşağı benim bahtımda
çehremde safran sarısı yalnızlığın biçkin esareti
bırak uzatayım hasret ellerimi sana
doya doya gözlerinden içeyim tan kızılı imdatları
mavi gözlerinde uçuşsunlar martılar ufka
bırak güneş düşsün yaşlı çehrene
ayağı kırılsın yalnızlığın
bir daha uğramasın mabedine
süreyim çehrenden bitsin safran sarısı solgunluğun
bırak gözlerin Sultan Ahmet’e Ayasofya’ya yeniden açılsın
saflığında maviye uyansın uykulu gözleri İstanbul’un
kucağında sessizce......